Türk Dünyasını ve Türk birliğini unutturuyorlar

Sayın okurlarım Sovyetler Birliği’nin dağıldığı 1990’lı yıllar, hayatımızın en güzel yılları idi. Türk Dünyası sevdalıları ömürlerinin en mutlu günlerini yaşadılar. Büyük Türkçü Ziya Gökalp’in duası kabul görmüş ve Türk Cumhuriyetlerinin sayısı yediye ulaşmıştı. Azatlıklarını ilan eden beş Türk Cumhuriyetimizi tanıyan ilk ülkenin Türkiyemizin olması, Türk Milliyetçilerini rahatlatan ve sevindiren öncü bir olay olmuştur. Artık milli kaynaklarımız Türk için, Türk’e göre ve Türkler tarafından kullanılacaktı. Karşılıklı olarak “Savunma İşbirliği Antlaşmaları”nın yapılması, “Askeri güçlerin millileştirilmesi”, kültürel-ekonomik ve siyasi durumlar dikkatle gözden geçirilerek üretime dayalı planlamaların tamamlanması işleme konulacaktı.
Yeni kurulan Türk Cumhuriyetlerimizin en üst yöneticileri bakın bizim ve Cumhuriyetimiz için neler söylemişlerdi: “Türkiye Cumhuriyeti, Türk halkları için yol gösteren bir çoban yıldızıdır.” - “Türkiye, Orta Asya’nın lokomotifi olacaktır.” - “Türkler bizim kardeşlerimizdir. Aladağları sizlerin de dağlarıdır.” - “Tüm dünyaya ülkemin Türkiye’nin izlediği yolda ilerleyeceğini ilan ediyorum.” - “Bu sandıkta size kalplerimizi sunuyoruz. Ne zaman isterseniz açın alın.” - “Ben ömrümün bundan sonraki bölümünü Türk Birliği’ne adadım.” - “Cenab-ı Allah’tan tez zamanda Uluğ Türkistan’ın, Türkiye rehberliğinde, Türk Birliği’nin kurulmasını niyaz ediyorum.” - “Sahip olduğumuz tek model Türkiye’dir.” - “Türkiye, bütün dünyadaki Türklerin umut kapısıdır.”
Türk Dünyası liderlerinin görüşlerinden sonra, bir de Türk Dünyasının lokomotifi olacak Türkiye Cumhuriyetimizin, günümüzdeki durumuna göz atalım.
Türk Milliyetçilerinin mukaddes değerleri, devletleri, vatanları, bayrakları, dilleri, soydaşları ve yuvalarıdır. Onlara her konuda öncelik tanıyarak, herkesten ve her şeyden kıskanırlar. Onun için “Avrupa Birliği’ne hayır, Türk Birliğine evet” sözcüğümüz, Türk Milliyetçilerinin dünya görüşünün, siyasi çizgisinin özetidir. Ve Büyük Ortadoğu Projesi’nin (BOP) ikinci başkanının partisi AKP’nin de karşı olduğu siyasi görüşün ifadesidir. Altmış sayfalık hükümet programında “Türk Dünyası” deyimi bile geçmemiştir ve Türk Dünyası’nın Kutup Yıldızı olan Cumhuriyetimiz, altı yıldan beri, zaruri ilişkilerinin dışında Türk Dünyası’na sırtını dönmüştür. AKP’li yöneticilerin mecburiyetleri daha çok Arap dünyası ve sömürücü emperyalist dünya ile ilgilidir.
Türk Dünyası yerine Arap Dünyası’nın kapılarını çalmaktadırlar. Türk Dünyası ile ilgili kuruluşumuz TİKA’yı kendi görüşlerinin hizmetine sokmuşlardır. Türk Milliyetçi önderlerinin kurduğu Türk Devlet ve Toplulukları Dostluk, Kardeşlik ve İşbirliği Vakfı’nın (TÜDEV) her yıl tertiplediği, Türk Dünyası Kurultaylarına Türk Birliği etkinliklerine son verdiler. Türk Dünyasına ve Türk Birliğine sırt döndüler.


Bindik bir alamete...
Türk Milliyetçileri de yıllardan beri Avrupa Birliği (AB) ile ilişkilerimizde, güvensizliğe ve kuşkuya kapılarak, ‘Bindik bir alamete gidiyoruz kıyamete’endişesini yaşamışlardır. Çünkü Avrupa Birliği’nin Roma-Yunan-Hristiyan üçgeninden kurulu, madde esiri emperyalist sömürücü patronlar topluluğu olduğunu biliyorlar ve ulu Tanrı’nın da, onların çoğundan parlak güneşini, sıcak denizini, verimli toprağını ve enerjik insanını, esirgediğini görüyorlar. Milli devletimizin ana yapısı ve teklif edilen uygulamalar, Avrupa Birliği’nin küreselleşme fikri ile çelişmekte ve insanlarımıza endişe, öfke, güvensizlik ve kuşku vermektedir. Zamanla da, milli devletlerinin ve bayraklarının ortadan kalkacağı, hudutlarının yıkılacağı yönetim hakimiyetinin ellerinden alınacağı, milli dil, milli kültür, milli ekonomi gibi kavramların birer safsatadan ibaret kalacağı endişesi giderek artmaktadır. İşte Türk Milliyetçilerinin “Avrupa Birliğine hayır, Türk Birliğine evet!” diye haykırmaları bundandır. Türkiye’miz Hristiyan kulübü Avrupa Birliği’ne giremeyecek kadar büyük bir ülkedir.
Tanrı Türk’ü Korusun.

Yazarın Diğer Yazıları