Türkiye alarm veriyor!...

Bir memleketin yıkılması, viran olması, ocaklardan feryatlar-figanlar yükselmesi için illa ki deprem olması, kıyamet kopması gerekmiyor...

Ülkemizdeki vahim gidişat da kanıtlıyor ki; memleketi sarsan ekonomik felaketler depremlerden bile daha yıkıcı sosyal sorunlara yol açıyor ve bunların en acı sonuçları cinayetler, bunalımlar ve cinnetlerle toplumun genelinin psikolojisini bozmaya devam ediyor...

İşte önceki gün cinnet geçiren insanlar, 4 kadını katlettiler, bazıları bu sırada anneleri ve çocuklarını da vurarak intihar etmişken, bu vakaların kökenindeki sosyo ekonomik bunalımlar daha ne kadar gözardı edilecek acaba?..

Hazine Bakanı istifa etmişmiş, piyasaya müdahale edilmişmiş, döviz inmişmiş- çıkmışmış, borsa yükselmişmiş, bunların geçim sıkıntısı çeken dargelirli insanlar için ne kadar önemi var acaba?..

Türkiye'de piyasa çalkantılarından nemalanan asıl kesimler dövizleri- altınları olan, paradan para kazanan rantiyeler değil mi?..

Uyku onlara haram, yaşam onlar için amansız bir takip!.. Çünkü gözleri borsada, döviz ekranlarında ve kulakları her an piyasada onların...

Asgari ücrete mahkum halde geçim sıkıntısının cenderesinde çırpınanlar için ise piyasa sarsıntılarının, Merkez Bankası'nın, İMF'nin vuracağı darbenin boyutları baştan bellidir; Sofralardan her gün biraz daha yiyecek eksilmesi, biraz daha yoksulluk, biraz daha açlık ve biraz daha sefalet...

Faiz, icra, cinnet!..

Her şeyin zaten yeterince karanlığa, çıkmaza, buhrana ve yokoluşa sürüklendiği bir ülkede, iç karartıcı bir manzara çizmek için çabalamıyoruz... Gerçekler yeterince kahredici zaten...

Geçim sıkıntısındaki milyonlarca insan Corona salgını ile birlikte şahlanan piyasa-enflasyon- zam ahlaksızlığı yüzünden biraz daha sefalete sürüklenirken, biraz olsun nefes almak için bankalara koşanlar ise faiz-icra-haciz tuzağına düşüyor, işte bu yüzden de milyonların içinde bulunduğu çıkmaz daha da derinleşiyor...

AKP iktidarı, gıdadan yakıta, sudan vergilere kadar herşeyin yüzde 35 ile yüzde 400 arasında zamlandığı bir dönemde, ocak ayı için emekliye "yüzde 4 ile 5" arasında, utanç verici bir zam yapmaya hazırlanırken, vatandaş giderek daha çok batağa sürükleniyor...

Ve evine ekmek götüremeyen, iş yerini ayakta tutmak isteyen, daha doğrusu yaşamak için çırpınan milyonlarca insan çaresiz kalarak bankalara koşuyor, sonra da derin bir ekonomik çıkmaza giriyor;

Türkiye Bankalar Birliği (TBB) Risk Merkezi verilerine göre, 2019'un Temmuzu'nda 31.3 milyon olan bireysel kredi müşterilerinin sayısı 2020 Temmuzu'nda 33.4 milyon kişiye yükselmiş...

Yani son bir yılda kredi batağına düşenlerin sayısı 2.1 milyon kişi artmış...

Eylül ayı ortasında medyaya yansıyan verilere göre, 2019 Temmuzu'nda 527 milyar TL olan bireysel kredi borçları, 2020 Temmuzu'nda 769.2 milyar TL'ye ulaşmış...

Son bir yılda ihtiyaç kredisi kullananların sayısında ise yüzde 200'ü aşan artış yaşanmış...

Sosyal devlet teranesinin yerle bir olduğu bir ülkede, itibarı olanlar bankaların kredi tuzağına düşerek biraz daha ayakta durmaya çalışırken, çaresiz kalanlar ise, işte önceki gün 4 kadın cinayetinin  sonuçlarında olduğu gibi, cinnet geçirerek ailelerini yok ediyor, intihar ediyor, ya da antidepresanlara sarılıyor!...

farac-009.jpg

Vatandaşa icra, şirkete iltimas!..

Hiç kuşkusuz AKP'nin 18 yıllık iktidarında toplumun büyük bölümü iyice yoksullaşırken, sözde "muhafazakar" (!) zengin bir zümre de çıktı ortaya...

Özelleştirme, ihale, yap-işlet-devret, torpil- kayırma-iltimas çarkının yarattığı bu yozlaşmış ve şımarık zümre, metropollerin muhafazakar semtlerinden sosyete alanlarına ciplerle göç ederek varlık içinde yüzerken, din sömürüsüyle yaratılan siyaset tabanının yoksullaştır-köleleştir figürleri enlasyon-zam baskısının altında artık daha çok inliyor, icra dosyalarıyla daha fazla boğuşuyor...

Baksanıza, ülke genelinde açılan icra davalarının sayısı 26 milyon 154 bine ulaşmış...

Bu arada icra yetmezmiş gibi, vatandaşı susuz, elektriksiz, doğalgazsız bırakan acımasızlık da cabası!..

Örneğin, 2019 yılında 4 milyon abonenin elektiği 2.4 milyar TL'lik borç yüzünden kesilmiş...

2020'nin ilk 6 ayında ise 1 milyon 655 bin 226 abonenin elektrik ve doğalgazı, borcunu ödeyemediği için kesilmiş...

Her ay ortalama 185 bin konutun elektriği, 80 bin konutun da doğalgazı borcundan dolayı kesiliyormuş bu ülkede...

Bu arada, devlet de, özelleştirme ile kritik kurumları ve kamu kaynaklarını ele geçirenler de, alacakları için aslan kesilirken, üstelik vatandaşın boynuna sürekli icra ilmiğini geçirirken, kendi borçları için ise olabildiğince pervasızlar...

Söyler misiniz; AKP iktidarı elektrik ve doğalgaz dağıtım şirketlerine verilen 3.7 milyar TL'lik cezayı neden tahsil edemiyor acaba?..

Şirketlere verien cezaların sadece yüzde 1'i tahsil edilebilmişken, gerisi için  zaman aşımına girilmek üzere olduğu neden gözardı ediliyor?..

Yazının başından itibaren yansıtılan manzaranın gerekçeleri de, vahim sonuçları da bellidir; Muhalefetin salı toplantılarında havanda su dövdüğü, birçok partinin devlette değil, kendi içinde iktidar olmak için çırpındığı bir süreçte, halk iyice kaderine terkedilmiş, sefalet içinde isyan eden milyonlar tamamen AKP'nin insafına bırakılmış...

Evet; enflasyon-zam- piyasa ahlaksızlığı ve vergi terörü, cinnet- intihar- sosyal patlama üçgenini giderek büyütürken, halkı adeta açlığın buhranında tutan acı reçetenin üzerindeki o kahredici çığlık hiç değişmiyor;

Türkiye alarm veriyor!..

Yazarın Diğer Yazıları