Türkiye’de din nasıl anlaşılıyor?

Türkiye’de din nasıl anlaşılıyor?

Türkiye Afganistan olur mu?

Afganistan’da kadınların “İslâm” adına hiçleştirilmesinden bahsediyoruz iki gündür. Afganistan’da Taliban rejimi gün geçmiyor, kadınlara dair yeni daraltmalarını açıklamasın.

Ya Türkiye nereye gidiyor?

Yaz geldi festival tartışmaları aldı yürüdü. Yasaklar peş peşe geliyor. Daha önce salgın hastalık sıkıntısı vardı, festivalleri yasaklamak için bahane hazırdı. Aman kalabalıklaşmayalım. Mesafe gerek. Festivallerde insanlar coşarlar, sonra şaşarlar, içi içe hoplarlar, zıplarlar... Yasaklayalım!

Mesele ne salgın hastalık ne insanların hoplayıp zıplaması...

Mesele kendilerini çizdiği ahlâk haritasını hayata getirmek. Kim için, ne için hayata geçirecekler? Elbette “İslâm”ın arkasına sığınarak.

Hâlbuki;

Kur'an'ın anladığı manada din, Allah'ın insanoğluna, mutlu ve huzurlu yaşaması için tuttuğu bir ışıktır. Bu ışık, peygamberler aracılığıyla gönderilmiştir. Ne yazık ki insanoğlu dini, egoist hesapları ve iştahları ile yozlaştırmakta ve Allah'ın iradesinin dışına çekerek kendisini mutlu eden bir kurum olmaktan çıkarmaktadır. Kur'an bize gösteriyor ki, ilahi iradenin dışına çekilerek insan nefsinin hesaplarına uydurulan din, mutluluk yolu olmaktan çıkarak bir kahır ve kavga ocağına dönüşmektedir.

Bu satırları ünlü ilâhiyatçılarımız yazdılar. Devam edelim:

Hz. Muhammed'in vefatının hemen ardından, onun tebliğ ettiği mesaja yönelik saptırmalar başlamış ve bunlar zaman içinde yoğunlaşarak Kur'an'la bazı konularda çelişen sanki yeni bir din şeklinde vücut bulmuştur. Kur'an'ın getirdiği İslam dininin karşısına dikilmiş, rakip bir görüntüde olan bu oluşumu tarihi, kültürel sürecin ortaya çıkarttığı örfler ile hiçbir esasa dayanmayan hurafelerin şekillendirdiği söylenebilir.

Günümüzde İslam dünyasında, o arada Türkiye'de, bir kısım çevrelerce sahnelenen sözkonusu oluşumun gerçek Kur'an diniyle ilişkisinin yüzde kaç olduğu sorusu sık sık sorulmaktadır.

“Altılı çizi satırları kim/kimler yazmıştır, kaynağı nedir?” sorunuzu duyar gibiyim. Söyleyeceğim... Önce şu satırları da okuyacağız:

Bu kültürel ve hurafeye dayalı oluşumun, ülkemiz ve insanımız üzerindeki tarihsel kin ve iştahları tatmin etmek ve Türkiye'yi yıkıma götürmek için iç ve dış bazı mihraklar tarafından aleyhimizde kullanılan bir numaralı kurum halinde işletildiği görülmektedir. Aynı dini kabul etmiş olan insanlar, çeşitli oyunlarla "inananlar inanmayanlar" diye bölünmek suretiyle bir kavganın içine itilmektedirler. Kısacası, insanımızın bin yılı aşkın bir süre canlabaşla hizmet ettiği din, aleyhimizde bir yıkım aracı olarak kullanılmaktadır.

Altı çizili bölümleri “İslâm Gerçeği” kitabının “Önsöz”ünden aldım.

Kitap, Ankara Üniversitesi İlâhiyat Fakültesi yayını. 3. bs., 117 s.

Baskı tarihleri ve baskı sayıları da verilmiş: 1’nci baskı Ocak 1995 40.000, 2’nci baskı Şubat 1995 25.000, 3’ncü baskı Mart 1995 15.000 adet.

Kitabın takdim yazısı dönemin İlâhiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mustafa Sait Yazıcıoğlu’nun.

Yazıcıoğlu, Diyanet İşleri Başkanlığı, Ak Parti’den iki dönem milletvekilliği ve Diyanet’ten sorumlu Devlet Bakanlığı yaptı.

Kitapta imzaları olan ilâhiyatçı ilim adamlarımız:

Prof. Dr. Hüseyin Atay, Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk, Prof. Dr. Beyza Bilgin, Prof. Dr. Rami Ayas, Dr. Arif Güneş, Dr. Hasan Elik.

***

Balıkesir’de, Ak Parti iktidarının “Türkiye yüzyılı”nı savunan, bazı dernek ve vakıflar “Sivil Toplum Platformu” imzasıyla bir bildiri yayınlayarak festivali yasaklattılar. Bu kuruluşlar çoklukla dinî faaliyet gösterdiklerine göre, bu tavır koymanın dinde yeri var mı, yok mu? Ona geleceğiz. Yarın.

Yazarın Diğer Yazıları