KONUK KALEM / Dr. Cüneyt Mengü

KONUK KALEM / Dr. Cüneyt Mengü
Sınır ötesi harekat

Suriye’nin kuzeyinde günlerdir sözü edilen koridorda yaşanan gelişmeler, Türk askerinin Suriye topraklarına girsin mi girmesin mi tartışmaları Ankara’nın gündemini yoğun şekilde işgal etmekte. Her iki olasılığın da risk taşıdığı, ancak bunların Türkiye’nin yüksek menfaatleri açısından askeri, siyasi, ekonomik ve uluslararası hukuk başta olmak üzere diğer tüm faktörlerin uzmanlarınca analiz edilmesi Türkiye’nin geleceği yönünden önem arz etmekte.

Suriye’nin kuzeyinde oluşturulması istenilen güvenli bölge ile ilgili olarak 22.08 2011 tarihinde yayınlanan  “Irak oyunu iyi okunamadı, yeni senaryo Suriye”  başlıklı yazımdan 2 paragrafı aynen aktarıyorum;

İlki,  “Türkiye üzerinde birkaç cepheden savaş alarmları çalmaktadır. Düğmeye birkaç yerden basılmış ve illaki Ankara çatışma ortamına çekilmek istenmektedir. İşte Suriye krizi ve terör örgütü PKK’nın kalleşçe saldırıları, 1992’de Özal’ın Kuzey Irak’a askeri müdahalesine karşı çıkanlar bugün Suriye’yi Türkiye topraklarına katalım demekte, zamanında 1 Mart 2003 tezkeresine karşı çıkanlar ise hata yapıldı şeklinde ifadeler kullanmaktadırlar.”

İkinci paragraf ise,  “Türkiye’nin Washington’dan habersiz herhangi bir sınır ötesi harekatta bulunmasını söylemek doğru olmayabilir. Türkiye’nin âli menfaatlerini dikkate alarak ister müttefiki olsun isterse olmasın, herhangi bir ülke ile işbirliği yapması uluslararası teamüle göre doğaldır. Washington’un her talebine de Türkiye’nin olumlu yanıt vermek zorunda olmadığıdır.” 

Günümüzün gündemine gelince; ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü John Kirby’nin Türkiye’nin Suriye’ye olası bir müdahalesi ile ilgili 01.07.2015 tarihinde yaptığı açıklamanın bir benzeri, Irak’ın Kuveyt’e müdahalesi ile ilgili olarak ABD’nin Bağdat Büyükelçisi Bayan April Glaspie’nin Saddam ile 24 Temmuz 1990 tarihinde yaptığı görüşmede verdiği cevaptır. 

Kuveyt’i işgal eden Saddam’ın başına gelenleri gördük. ABD, girmesini teşvik ettiyse de daha sonra yan çizdi ve uluslararası hukukun uygulanmasıyla kendi ve müttefiklerinin denetiminde uçuşa yasak bölge ilan edilerek Irak’ın kuzeyinde güvenli bölge ihdas edildi.

Kirby açıklamasında  “Biz Türkiye’nin endişelerini ve uçuşa yasak bölgeyi de içeren tampon bölge oluşturulması niyetinde olduğunu biliyoruz.  Şu anda Amerikan ordusu veya koalisyon perspektifinden buna gerek yok, böyle bir durumun uygulanmaya çalışılmasında zorluklar çıkabilir” diyerek Türkiye’nin böyle bir işe tek başına katılması halinde ABD’nin bu plana destek vermeyi düşünmediğini açıkça ortaya koymaktadır. Yine bu bağlamda ABD’nin eski Ankara temsilcisi Büyükelçi Mark Pierce ise,  “Türkiye’nin Suriye’ye müdahalede bulunması halinde uluslararası hukuk Beşer Esad’a misilleme hakkı verir ve İran ve Rusya tarafından da tek taraflı bir saldırı olarak nitelendirilir” demiştir. Bu 2 açıklamadan sonra ABD’nin konuya yaklaşımı,  “ne haliniz varsa görün, biz meseleye daha sonra bildiğimiz gibi bakarız” anlamına gelmektedir.

Türkiye’nin Suriye’nin kuzeyinde oluşturulması düşünülen güvenli veya tampon bölge ile ilgili olarak hali hazırdaki sıkıntısı şu anda gündemde olan yalnız Afrin ve Azaz Bölgesine müdahale etmekle bitmeyecek, geniş kapsamlı bir savaşı göze alması gerekebilecektir. Kanımca TSK bu durumun hem ulusal ve hem de uluslararası perspektif ile boyutunun nereye kadar gideceğini çok iyi bilmektedir.

Türkiye’nin Suriye ile arasında yaklaşık 911 km’lik sınırı boyunca, 11 sınır kapısı vardır. Bu kapılar incelendiğinde PKK uzantısı PYD-YPG’nın kontrolünde 6 adet olup bunlar; Nusaybin-Kamışlı, Şenyurt-Derbesiye, Ceylanpınar-Rasulayn, Akçakale-Tel Abyad, Mürşitpınar-Kobani ile Islahiye-Meydanı Ekbez’dir. IŞİD’in elinde 2 adet olup bunlar ise; Karkamış-Cerablus, Çobanbey-Mare’dir. Al Nursa ve Özgür Suriye Ordusu’nun kontrolünde 2 adet olup bunlar; Cilvegözü-Bab El Hava (İdlib), Öncüpınar-Babüsselam’dır. Esad’ın kontrolünde ise yalnızca 1 tane olup, o da Yayladağı-Keseb’dir. Böyle bir paylaşımın nasıl olduğu da düşündürücüdür.

Irak ve Suriye’de cereyan eden olaylardan anlaşıldığı üzere bölgede yeni bir sınır çizilmeye çalışılmaktadır. IŞİD çizilen bu sınırları geçmesi halinde hemen ABD’nin hava kuvvetleri tarafından ya bombalanarak ya da karşılıklı anlaşılarak terk ediyor ve ardından bölge Kürt gruplarına teslim ediliyor. Bu bölgelerden aynen Irak’ta olduğu gibi özellikle Türkmenler göçe zorlanmaktadırlar.

Islahiye ve Cilvegözü hattının doğusunda kalan Afrin ve Azaz stratejik öneme sahiptir. Afrin’in Suriye’nin kuzeyindeki koridora katılması durumunda Suriye’de de Kürt Devleti’nin temeli atılmış ve Türkiye’nin Ortadoğu ile ilişkisi tamamen kesilmiş olacaktır. İşte bu nokta Ankara’yı fazlasıyla tedirgin etmektedir. Amaç Kerkük Boru hattıyla gelen petrolü Erbil petrolü ile birleştirip Akdeniz’e ulaştırmaktır. Onun için yukarıda sözü edilen her 2 ihtimalin bilimsel bir şekilde analizi ve değerlendirilmesi gerekmektedir.