İYİ Parti Siyaset Akademisi Başkanı ve Aydın Milletvekili Aydın Adnan Sezgin TBMM Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmada, ağırlaşan ekonomik kriz, koronavirüs salgını, İdlib’de yaşanan gelişmeler ve Libya’daki son durum ile ilgili değerlendirmelerde bulundu.
BU KADAR DERDİMİZ VE EKONOMİK DAR BOĞAZ İÇİNDEYKEN BU KADAR MI ACELEDİR BU KONU?
“Afrika Kalkınma Bankası Kuruluş Anlaşması’na Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanunun Değiştirilmesi Hakkında Kanun Teklifi” üzerinde İYİ Parti adına söz alan Sezgin, Afrika Kalkınma Bankası’nda ülkemizin sermaye iştirak taahhüdünün yüzde 752 oranında artırılmasını eleştirerek, “Bu kadar derdimiz ve ekonomik dar boğaz içindeyken bunun için uygun vakit bugün müdür? Bu kadar mı aceledir bu konu?” ifadelerini kullandı.
Türkiye’nin uzun bir süredir ciddi bir ekonomik krizin içinde olduğunu vurgulayan Aydın Sezgin, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu defa “teğet geçecek” ifadelerini telaffuz dahi edemediğini belirterek, bunun ekonomideki durumun ciddiyetine işaret ettiğini belirtti.
Sezgin konuşmasında, Ülkenin içinde bulunduğu ekonomik durum, dış politika ve sağlık politikalarının gösterdiği sonuçların iktidarın her alanda sicilinin kötü olduğuna işaret ettiğini söyledi.
“Türkiye'de bir şey büyümektedir: O da yoksul kesim. Dünyanın tahıl ambarı olması gereken ülkemizde tarımsal destekler aylarca hatta yıllarca bekletilmektedir, bölgem Aydın’ın çiftçisi de bundan muzdariptir” ifadelerini kullanan Sezgin, tarımsal destek primlerinin dünya standartlarının çok altında olduğunu vurgulayarak “Çiftçiler borçlarını ödeyememekte; borçları nedeniyle elektrik dağıtım şirketleri tarafından sadece borçlu çiftçilerin değil, bütün köyün elektriği kesilmektedir. Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde elektrik dağıtım şirketi tarafından çiftçilerin bankadaki paralarına borçları nedeniyle el konulduğuna dair şikâyetlere bölgedeki ziyaretlerimde bizzat şahit oldum” şeklinde konuştu.
EKONOMİMİZ KRİZDEYKEN, İKTİDAR AFRİKA’DA AĞALIK ROLÜNE SOYUNUYOR
Ekonomik göstergelerin giderek kötüleşmesine ek olarak koronavirüs nedeniyle alınan tedbirlerin de ekonomi üzerinde olumsuz etkiler yaratacağını vurgulayan Sezgin, bu koşullar altında iktidarın Afrika Kalkınma Bankası’nda ağalık rolüne soyunmasını eleştirerek “Afrika Kalkınma Bankası’ndaki sermaye payımızın arttırılmasının arkasında ne gibi bir ekonomik ya da diplomatik akıl olduğunu keşfedemiyorum. Ancak, şundan eminim: Bunun ne Afrika'daki çıkarlarımıza ne de vatandaşlarımızın refahına katkısı olacaktır. Bu durumda, bu sermaye artırımından kimlerin nasıl bir nemalanmaya heves ve arzu duyduğu sorusu akıllara geliyor ister istemez. Ellerinizi milletin cebinden çekin artık” dedi.
TÜRKİYE, LİBYA’DAKİ TRAJEDİNİN BAŞ AKTÖRLERİNDENDİR
Siyaset Akademisi Başkanı Aydın Sezgin, Libya’daki gelişmelere de değinerek “Libya’da durum giderek daha vahim bir hal almaktadır. İktidar Libya'ya sözde ateşkes ve sükûnet getirecekti ama çatışmalar yoğunlaşıyor. Ülkede her an yeni bir trajedi yaşanabilir, Türkiye de bu trajedinin baş aktörlerinden biri olmak üzeredir. Türkiye, altından kalkamayacağı taahhütlerle cesaretlendirdiği Serrac Hükûmetini destekleyebilecek tüm imkânlara hâlihazırda sahip değildir. Bu da ülkedeki iç savaşın daha kritik bir hâle gelmesine ve krizin askerî olduğu kadar insani risklerinin de artmasına neden olmaktadır” şeklinde konuştu.
TÜRKİYE, İDLİB’DE PEŞAVER SENDROMUNUN KURBANI OLMAK ÜZERE
İdlib’de son dönemdeki gelişmelere de dikkat çeken Sezgin, bölgenin Peşaverleşmesi riski taşıdığını belirterek, cihatçı terörizmin yuvası haline gelebileceğini, dolayısıyla sınır illerimizin tehdit altına gireceğine söyledi. Türkiye’nin İdlib’de Peşaver sendromu riski altında olduğunu belirten Sezgin, “Peşaver sendromu, cihatçı terör örgütlerini destekleyen, bunlara hamilik yapan devletlerin bir süre sonra bizzat bu örgütlerin hedefi hâline gelmesini ifade eden bir kavram. Suriye'de rejimi devirmesi için destek verilen örgütler, bu hedeflerini gerçekleştiremediklerinde dönüp bizleri vurabilecektir, bu tür olayların dünyada çok sayıda örneği mevcuttur” dedi.
Türkiye’nin, Astana sürecinin kötü müzakere edilmesi ve Soçi Mutabakatı’nın sağladığı fırsat penceresinin iyi değerlendirilememesi nedeniyle İdlib’de köşeye sıkıştığını vurgulayan Sezgin, 5 Mart Mutabakatı ile Rusya'nın ve Suriye’nin elini kuvvetlendirdiğini belirterek şöyle devam etti:
“Rusya ve Suriye rejimi, bölgede kendileri için lojistik ve stratejik açıdan hayati önem taşıyan M4 ve M5 Kara Yollarının güvenliğini ve kontrolünü temin etmiş durumdadır; M4'ün güneyindeki grupları da kuzeye iteceklerdir. Moskova toplantısında maalesef ve maalesef iktidar süklüm püklüm kalmıştır” şeklinde konuşan Sezgin, “Madem İdlib için böyle bir mutabakata ‘evet’ diyecektiniz, size masada daha önce önerildiği herkes tarafından bilinen benzer çözüm önerisini, hatta aynı çözüm önerisini niye kabul etmediniz?”
SURİYE’DEN TERÖR VE MÜLTECİ AKINI RİSKLERİNE BİR DE KORONAVİRÜS RİSKİ EKLENDİ
Suriye’deki hastanelerin ve sağlık hizmetlerinin yetersiz olduğunu hatırlatan Sezgin, “Suriyeli doktorların yüzde 70'i ülkelerini terk etmiştir. Hastane kapasitelerinin ancak yüzde 60'ı kullanabilmektedir. Bu koşullar altında İdlib'deki nüfusun karşı karşıya olduğu coronavirüs salgını tehdide de ciddi bir şekilde ele alınması gereken insani bir meseledir” dedi ve bölgeden Türkiye'ye doğru nüfus hareketliliğinin terör riski ve mülteci boyutlarına bir de kamu sağlığına ilişkin risklerin eklendiğini belirtti.
İKTİDAR ÜLKEYİ YÖNETECEK EHLİYETE SAHİP DEĞİL
Ülkenin içinde bulunduğu ekonomik durum, dış politika ve sağlık politikalarının gösterdiği sonuçların iktidarın her alanda sicilinin kötü olduğuna işaret ettiğini belirten Sezgin, “Ekonomide krizi yönetemeyen iktidar, sağlıkta coronavirüs salgınını da tam olarak yönetememektedir. İktidar, aynı şekilde İdlib ve Libya'da da dış politikayı iyi yönetememiş, her iki sahada da giderek artan risklerin müsebbibi hâline gelmiştir. İktidarın bu ülkeyi yönetme ehliyetine sahip olmadığı her yaşanan olayda bir defa daha acı bir gerçek olarak yüzümüze çarpmaktadır. Tek adam rejimi, bu ülkeyi yönetemiyor. Önceliğimiz, bir an evvel iyileştirilmiş demokratik parlamenter sisteme geçiş olmalıdır” diyerek konuşmasını tamamladı.