Vahideddin'i bırak boş beslenme çantalarına bak

Vahideddin'i bırak boş beslenme çantalarına bak

İşlerine gelmeyen çoğu konuda olduğu gibi pekala bunda da sağıra yatabilir; "Konuşacak yüzümüz mü var ki" deyip geçiştirebilir; unutulmaya terk edebilirlerdi.

Tersine, ağızlarına sakız ettiler…

Tarihi gerçekleri tepetaklak etmek, yalan söylemek pahasına uzattıkça uzatıyorlar…

*

İhale İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı''na kalmış olsa da esasen eski TBMM Başkanı İsmail Kahraman tarafından başlatılan "işgal ve direniş" polemiğinden söz ediyorum.

Kim direndi, kim savaştı, kim kaçtı, kim sattı; ortada hilafına bir bilgi, belge, tanıklık varmış gibi bunu tartışıyor, tartışmaya zorlanıyoruz; günlerdir.

*

Neymiş efendim, dönemin saltanat, sadaret ve kimi erkanına işbirlikçi sıfatını yakıştıranlar, "Milletinin tek kuruşuna tamah etmeden, mecbur bırakıldığı için ve kardeş kavgası çıkmasın diye sınır dışına çıkan Vahideddin''in bindiği geminin ait olduğu ülke üzerinden, bütün dindar insanlara ihanet suçlaması yapıyorlar"mış.

*

Kime anlatır gibi anlatacağımızı da şaşırdık artık…

Oğlum 5 yaşına basmadı; vallahi daha kolay anlıyor bu şuuraltının esiri olanlardan!

*

Arkadaş…

İşgal ordusunu "Halife''nin ordusu" ilan eden ve millete "direnmeme" çağrısı yapan "hoca efendilerin" gibi tarihi yüz karaların varken sus bari!

*

Tarih:

16 Kasım 1922…

"İşgal Orduları Başkomutanı General Harrington Cenaplarına…" diye başlayan o hazin mektup, "Calibri" fontuyla yazılmış, "üretilmiş/sahte kumpas verisi" miydi?

Herhangi bir tarihçi/bilir kişi "yok öyle bir mektup", "hayatın olağan akışına aykırı" diyebildi mi?

Tarihi belge değil mi?

Dönemin padişahı, "Halife-i Müslimin" sıfatıyla imzaladığı bu mektupta, "İstanbul''da hayatım tehlikede olduğundan İngiltere devleti fahimanesine iltica ve bir an evvel İstanbul''dan mahall-i ahara naklimi takip ederim, efendim…" demedi mi?

İftira hani!

*

Aynı padişah,  24 Kasım 1918 günü,  The Daily Mail''de yayınlanan röportajında, "İngiliz milletine karşı beslediğim sevgi ve hayranlığı babam Abdülmecit''ten miras aldım"  dedi mi? Demedi mi?

İşgalcilere "Allah''tan sonra İngiltereye bağladığını" bildirdi mi, bildirmedi mi?

İngiliz Yüksek Komiseri Webb''e, Sadrazamı aracılığıyla "İstemedikleri kişileri yakalatıp cezalandırma sözü" verdi mi? Vermedi mi?

İftira hani?

*

Dönemin gazetelerinde "İki tacdar-ı mufahham hal-i muahadenette Vahdettin Han ile alem-i İslam''ın muhibe ve mizahir-i hakikisi İngiltere Kralı ve Hindistan imparatoru haşmetlu George hazretleri" manşetleriyle ortaya müstemleke zihniyeti mi iftira?

İngiliz istihbarat görevlisi Armstrong''un not ettiği, "Sadrazam''ın, İngiltere''den bazı bürokrat ve askerlerin Bekirağa Bölüğü''ne ve Malta''ya sürülenler listesine dahil edilmesini ricası" mı iftira?

Dışişleri Bakanı Mustafa Reşit Paşa ile Harbiye Bakanı Abdullah Paşa, işgalci İngiliz Mareşali Allenby''nin ayağına gidip, Allenby''ın küstahça sıraladığı talimatları dinlemesi, emir telakki ederek derhal 6. Ordu Komutanı Ali İhsan Paşa''yı görevinden uzaklaştırmaları, 6. Ordu''yu lağvetmeleri, silahlarını İngilizlere teslim etmeleri, Musul Hükümet Konağı''na İngiliz bayrağı çektirip de düşmana istedikleri yeri işgal yetkisi tanımaları mı iftira?

*

İşgale direnen Türklerin tutuklanmaları, sürülmeleri, hatta idam edilmeleri konusunda, İngiliz arşivlerinde deste deste duran  "Türk makamlarının işbirliği" içerikli yazışmalar mı iftira?

Bu idamları isteyenlen divanı harp üyelerinin "Büyük Britanya Krallığı nişanı"yla ödüllendirildiği mi iftira?

Kuvayı Milliye''ye karşı kurulan, Kuvayı İnzibatiye''nin askerlerinin maaş ve lojistik ihtiyaçlarının İngiltere tarafından karşılandığı mı iftira?

Yoksa…

Padişahın himayesinde, sadaretin emrindeki yağdanlıkların "İngilizleri bekliyoruz, Türkler kendi güçleri ile adam olamaz. İngilizler elimizden tutarak bizi kurtaracak…", "İstiklalimizi temin edebilmek için kuvvetli bir devletin mizaharetine muhtacız, o devlet ki, İngiltere''dir ve İngiltere olmak lazım gelir!", "Vatanını seven bütün Osmanlılar İngiliz taraftarıdır…", "İngiltere, yegane dostumuz ve yegane kurtarıcımızdır", "Bugün hepimizin çok iyi bilmesi gerekir ki, İngiltere ve müttefikleri bize düşman değildir" benzeri utançnameleri mi iftira?

*

İftira bahsini kapatıp itirafa geçmenin vakti geldi de geçiyor bana kalırsa.

Hadi itiraf edin;

Türk Milleti''nin ne kurtuluşu, ne bağımsızlığı, ne cumhuriyeti, ne zaferi, ne egemenliği onuruna giymediği frakı "majesteleri"nin hatırına giymiş, yine "majesteleri"nin şerefine kaldırılan şampanya kadehlerini "çinçin"lemiş kurucu ve liderlere sahip bir iktidarın yağcıları/yancıları olarak, üstelik de bir de "din" namına sergilediğiniz bu utanmazlığın tek sebebi var;

O da Tarzan''ın olmadığı kadar zorda olması değil mi!

Bu utanmazlığı bu kadar uzatmanızın sebebi, tam da okulların açıldığı hafta çocuğuna defter alamayan, kalem alamayan, çanta alamayan, beslenme çantası alamayan, alsa içini dolduramayan anne-babaların gözyaşlarını perdeleme, "ah" dolu feryatlarını bastırma gayreti…

Değil mi?

*

Ama nafile…

Milletin;

Dinin içini boşaltan, dini devleti, milleti dönüştürme aracı yapan hain bir şebekeye ne istedilerse vermiş bir iktidardan "din" dersi…

Vatani, bayrak, devlet düşmanı bölücü terör örgütüyle pazarlığa oturmuş, ona yeniden palazlanmasına yetecek derecede tavizi vermiş bir iktidardan "vatanseverlik" dersi…

Milliyetçiliği alenen ayaklar altına almış bir iktidardan "milliyetçilik" dersi alacak hali kalmadığı gibi;

Öyle gündem değiştirme taktikleriyle duyulmayacak, görülmeyecek gibi de değil artık fakirleşmenin seviyesi.

Kimsenin çektiği sancıyı duyurma ihtiyacı kalmadı; zira bir salgın gibi iktidar halesi dışında kalan her ocakta duyuluyor zaten aynısı.

Yazarın Diğer Yazıları