Varlık kuyrukları artarken!

Kuyrukları gördükçe anlıyoruz ki ibret gibi her şey…

Eskinin kötülüklerini sürekli hatırlatan ve propaganda unsuru olarak kullanan iktidar, neyi kınamışsa şimdi onunla imtihan oluyor…

Her kritik seçim öncesinde, üstün propaganda gücüyle eskiyi göze sokan ve ''biz gidersek yine o günlere dönersiniz'' korkusu salmaya çalışan bir yapı, eskilerin başına gelen bütün gerçeklerle yüzleşiyor şimdi…

12 Eylül darbe yönetimi de getirdiği anayasayı halka pazarlarken ''kabul etmezseniz eski anarşi günlerine geri döneriz'' endişesini açık açık yaymıştı… ''Hayır'' propagandası yapmanın yasak olduğu o dönemin olağanüstü şartlarında propagandanın en temel unsuru ''geçmiş korkusu''ydu…

Bu teknik başarılı olunca, Turgut Özal da aynı yoldan yürüdü… Siyasî yasakların kaldırılmasıyla ilgili referandumda, Turgut Özal''ın dilinde de benzer cümleler vardı... 1987''deki ''Hayır'' kampanyasının başındaki Özal, "Yasaklar kalkarsa Türkiye eski anarşi ve yokluk günlerine döner" propagandası yapıyordu...

Korkutarak sonuç alma tekniği mevcut iktidar için en kestirme yollardan birisiydi ve her döneme damgasını vuran bu tekniğin en çarpıcı örneklerinden birisi de eski Başbakan Binali Yıldırım''ın 2016 Kasım ayında, yani anayasa değişiklikleri Meclis''ten geçmeden çok çok önce "Esas Başkanlık sistemi olmazsa Türkiye bölünür" diyebilmiş olmasıydı…

***

1980 öncesi benzin, gaz, yağ kuyrukları ve anarşi, yandaş kanalların yıllardır en büyük sermayesi… Döne döne onları ve 28 Şubat dönemi adaletsizliklerini gösteriyorlar…

Kınadıklarının neredeyse hepsi başlarına geliyor… Ne tuhaf değil mi? Tek parti rejimini eleştire eleştire iktidara yürüyüp, gücü ele geçirdikten sonra o tek parti rejimine benzer bir rejim inşa etmek ne ağır bir çelişki!..

Meclis''in adeta sembolik bir çizgiye çekilişine ''demokrasi demokrasi'' diye diye şahitlik ettik… Valilerle parti il başkanının aynı kişiler olabildiği bir döneme geri dönmemiş gibi görünsek de mülkiyenin, güvenlik bürokrasisinin ve adalet mekanizmasının doğrudan parti kontrolüne girdiği bir dönemi yaşıyoruz… 

Daha ileri bir demokrasiye geçelim derken, devlet partileşti veya parti devletleşti!.. ''Kınadıklarıyla imtihan'' konusunda bundan daha büyük bir ibret olabilir mi?

***

Geçmişin acı ve hüznü temsil etsin diye sıkça kullanılan kuyruklar, seçim öncesinde büyük şehirlerde dirildi… Eskinin tanzim satış kuyruklarına benzer olaylar gerçekleşti… Geçmişi aşağılamak için en çok kullanılan malzeme, bir anda yeniden ülke gerçeğine dönüştü…

Şimdiki kuyrukları eskiden ayırmak için "Bunlar yokluk kuyruğu değil, varlık kuyruğu" edebiyatı, durumu kurtaracak gibi görünmüyor… Benzinliklerde sıkça görülen uzun kuyruklar, "Dünyanın her yerinde kriz var" savunmasıyla örtülecek cinsten değil…

Siyah beyaz görüntülerle göze sokulan eski kuyruk görüntüleri, artık yağ kuyruğunda yağma benzeri görüntülerle yer değiştirebiliyorsa, bunun adı ''kınadıklarıyla imtihanı verememek''tir!..

Nasıl cevap vermişti bir vatandaşa rahmetli Burhan Kuzu: "Biz farelerin aç gezdiği bir Türkiye devraldık. Biz gelmesek sen bile belki aç kalacaktın. Şükür ve dua edin bize…"

Yetkili ağızlarca gerçekleşen "Biz gidersek maaşlarınızı bile alamazsınız" korkutmacalarını da unutmayalım… Bugün gelinen nokta, kendileriyle ülkeye milat çekenlerin düştüğü çaresizliği gösteriyor…

Daha birkaç ay önce "Zamlarla ilgili benzin istasyonlarında kuyruk yok… Araç sayısı fazla, ondan kaynaklı" diye yüksek zekâ ürünü gerekçe bulan siyasetçilerden daha rasyonel adım beklenmiyor artık!..

Öyle ya marketlerde de yağ sıkıntısı yok, insan fazla!.. Stokçulukla mücadele ise Nijerya hükümetinin işi!..

Yazarın Diğer Yazıları