Yakarsa dünyayı ''rock''çılar yakar!

Yakarsa dünyayı ''rock''çılar yakar!

Sağlık dahil, turizm dahil, ulaşım dahil, sanayi dahil, endüstri dahil, eğitim dahil, hizmet dahil, medya dahil, memlekette "köle düzeni"nin işletilmediği sektör neredeyse yok.

*

Dürüst, dahası samimi olalım;

Hâl buyken, işçi yahut çalışan haklarının gaspı konusunda bütün faturayı Migros''a kesmek popüler, alkış/takdir getirisine sahip velakin gerçekçilikten uzak.

Müzisyen Haluk Levent''in (ve işçilerin arkasında, patronların karşısında açıkça pozisyon alabilen bütün sanatçı, gazeteci, yazar, çizer yahut ekran-sosyal medya yüzlerinin) sosyal sorumluluk hissi takdire şayan velakin mücadele sürecinin işçiler lehine sonuçlanmasını sağlayan "arabulucu"nun Haluk Levent olması sendikal mücadele iddiasındakiler açısından zafer değil hezimet.

*

Arkasına, kamuoyu baskısı oluşturma gücüne sahip isimleri alamayanların hakları ne olacak?

Ne zaman, kişiler değil de bu hakları garantiye alan yasa ve sözleşmeler "başrol" oynayacak?

Ne zaman, herhangi bir vatandaşın, herhangi bir mağduriyetinin, en küçük bir ayrım gözetilmeksizin ve sündürülmeyen bir takvim içinde, hukuk eliyle giderildiğini görebileceğiz bu ülkede?

Ne zaman yakarsa dünyayı rockçılar, popçular değil sahiden de garipler yakacak!

*

Bu şerhlerle birlikte, her gün kasa kasa sırtlarında taşıdıkları, özenle raflara dizdikleri, istifledikleri, paketledikleri envai çeşit üründen belki birini bile çocuklarına götüremeyen/güç bela götürebilen işçilerin direnişinin kazanımla sonlanmasına kim sevinmez; elbet ben de sevindim.

Darısı, başta üç harfliler olmak üzere, insanlık dışı şartlarla çalıştırılan bütün market ve zincir market işçilerinin başına.

Ve o gün, o işçilerin, Migros olayında sırf Tuncay Özilhan''a karşı iktidara yaltaklanmak adına "hak-hukuk" diyenlerin kurduğu "mahallecilik" barikatlarına takılmamaları, yalnız ve yarı yolda bırakılmamaları umuduyla…

Ve bu nevi faturaların, o anki muhatap kuruluşun özelinden çıkarılıp aynı pozisyondaki cümle patron/işverenler arasında adil şekilde üleştirilebildiği ilkesel mücadelelerin de mutlu sonunu görebilmek arzusuyla…

 

Tuncay Özilhan İçişleri Bakanı mı?

İktidar yanlısı Türkiye gazetesi yazarı Cem Küçük de, zam talepleri karşılanmadığı için Tuncay Özilhan''ın evinin önünde protestoda bulunan Migros işçilerinin kelepçelenerek gözaltına alınmasını eleştirmiş.

Asgari mantık sahibi olup da bir işçinin zam istediği için kelepçelenmesini savunabilecek kimse yoktur herhalde.

Keza, TÜSİAD bildirilerinde sıkça karşımıza çıkan "demokrasi" vurgusunun, TÜSİAD üyelerinden herhangi birine karşı "demokratik haklarını" kullanmaya kalkışanlara karşı askıya alınması, bu kronik çifte standardın izaha muhtaç olduğu konusunda da bir kanaat birliği var sanıyorum.

*

Ancak…

Küçük''ün yazısında kullandığı bir ifadeyi anlamadım.

"AK Parti ve Erdoğan ne derse tersini yapan bir işveren" olarak konumlandırdığı Özilhan''a diyor ki;

"Türkiye''de hukuk yok, kuvvetler ayrılığı olsun diyorsunuz ama hakkını arayan işçileri kelepçeletiyorsunuz."

*

Bu nasıl olabilir?

Özilhan işçileri nasıl "kelepçeletebilir"?

Kendisi İçişleri Bakanı mı?

Emniyet Müdürü mü?

Bir iş adamı.

Üstelik de, her ne kadar uzuuuuuunca bir süre "beraber yürümüş" olsalar da bazı yollarda, şimdilerde "AK Parti ve Erdoğan karşıtı varsayılan(!)" bir iş adamı; polise herhangi birini kelepçeletmesi mümkün mü?

Hayır öyleyse, Allah muhafaza şimdi de "sermaye" paralel yapılanması mı var emniyetin içinde!

*

Ülkemiz gerçekleri ışığında, polisin, hele de -hani öyle deniyor ya- "AK Parti ve Erdoğan''a karşı" birinin protestosu sırasında, protestoculara Emniyetteki üstlerinin emir, talimat veya onayı olmaksızın kelepçe takması mümkün mü Allah aşkına?

Mesele "özel mülkiyet" meselesiyse İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener''in evi alenen basıldığında bu duyarlılık neredeydi? 

Üstelik o protesto da değil alenen "tehdit"ti!

 

90''lar kadar cesaret yağsın başınıza

Bir suikast mı oldu?

Hooop ilk açılan dosya "90''lar".

Bir cinayet "faili meçhul"e mi dönüyor?

İlk akla gelen "90''lar".

Mafyatik iklim mi hortladı?

Her kanalda büyüklere "90''lar" masalı.

Devlet içine sızmış illegal yapılar mı mevzubahis?

Yaftanın asılacağı yeri tartışmıyor bile kimse; "90''lar".

Görevi kötüye kullanmak mı?

"90''lar".

Yolsuzluk mu?

"90''lar".

Hortum mu?

"90''lar".

*

Ne çektin be "90''lar."

*

Ve şimdi…

Onca kötülendikten, karalandıktan sonra…

Nesilden nesile anlatılan bir heyula olmanın şafağında…

Sendikaların sarardığı günlerde değme işçi temsilcisine, grev sözcüsüne taş çıkartan Haluk Levent''inle…

Ne Tandoğan, ne Yenikapı, ne Maltepe; 4 dakikada hiçbirinde yapılan, hiçbir mitingin toplayamadığı insanı toplayan, hiçbirinin oluşturamadığı inanç ve coşkuyu oluşturan Tarkan''ınla…

"Ham çökelek" diye ciddiye bile alınmazken, tehdit varsayılıp hapse bile atılan Atilla Taş''ınla…

Kuş kadar bedeniyle, üzerine çullanan o dev cüsseli hizaya sokuculara meydan okuyan Gülşen''inle…

İntikamın ne manidar 90''lar!

 

SORU-YORUM

---

Emniyet Eski İstihbarat Daire Başkanı Bülent Orakoğlu, Tarkan''ın "Geççek" isimli şarkısının istihbarat birimlerince araştırılması gerektiğini savunmuş. Nasıl acaba; niyet okuma yoluyla mı?

Yazarın Diğer Yazıları