Kemal Üçüncü ders veriyor: Türk kimdir?

Değerli kardeşim ve Karadeniz Teknik Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Kemal Üçüncü birkaç gün önce internette uzun ve çok önemli bir yazı yayınladı. Bu yazının Türk kimdir ile ilgili bölümünü elimden geldiğince özetleyerek sizinle paylaşmak istiyorum.
“Tayyip Bey’in etrafındaki danışmanlar kadrosunda ciddi bir sosyal bilimler kültürü zaafı var. Bu durum Türkiye için ciddi bir milli güvenlik sorunu yaratıyor! Ümmet, millet, ulus, boy, aşiret, klan, etnisite kavramlarını gelişigüzel bağlamından kopuk, Batı düşünce kuruluşlarının jargonuna göre kullanıyorlar.
Orta Çağ İslam literatüründeki millet tabirini ‘bir inanç topluluğu’ olarak belli belirsiz ihsas ettiriyorlar. Modern çağda adsız millet gibi arkaik bir yaklaşım söz konusu.
İl, ur, uruk, boy, soy, oymak, avul, oba, ulus, millet farklı terimlerdir. Bu anlamda Türk bir etnisitenin değil milletin adıdır.Yörük, Avşar etnisitedir. Ama Türk, milletin adıdır ve bütün kültür havzasındaki etnisiteleri de hukuken ve kültürel olarak kapsar.
Türkler, Eski Dünya’daki bütün kadim medeniyetlerle kültürel ve siyasal ilişkilerde bulunmuş tarihin kıdemli bir milletidir. Toynbee’den Spengler’e bütün büyük tarih filozofları Türk kültürünü [bazen İslam medeniyeti başlığında] dünyanın büyük kültür ve medeniyetleri arasında zikrederler. (...) Kuzeyde tün ortasından güneyde kün ortasına kadar Tundra kuşağından Akdeniz havzasına, Mezopotomya’ya, Türkistan’dan, Adriyatik sahillerine kadar ulaşan 12 milyon kilometrekarelik alan Türk kültür ve medeniyetinin tarihsel olarak meskûn olduğu coğrafyadır. (...)
Asya, Avrupa ve Afrika’nın toplam alanı 85 milyon kilometrekaredir. Bu alanın 3/2’sini oluşturan 55 milyon kilometrekarelik alan tarihsel süreçte Türk boy ve topluluklarının siyasal olarak denetim altına aldıkları alandır. 20 doğu boylamı Budapeşte’de Gül Baba tekkesi Batı’daki en son Türk eseri 100 doğu boylamı Saha-Yenisey hattından Tarım havzasına kadar olan alan, en doğu ucudur. Güneyde Sudan-Hartum ve Suakin limanından Yemen’e, kuzeyde Tundra kuşağını takiben Petersburg, Tümen ve Sibirya’ya kadar olan Türk kültürünün coğrafyasıdır Bütün bu coğrafyalarda Türk kültürünün izleri/eserleri vardır. (...)  Bu coğrafyada Türklerle beraber farklı etnisiteler ve inanç gelenekleri beraberce yaşaya gelmişlerdir. Farklı etnisitelere sahip Müslim topluluklarla aynı inanç dairesi içerisinde ortak bir inanç repertuarında yoğrularak müşterek bir medeniyet sembolizmi ve grameri üretildi. Kürtler, Gürcüler, Arnavutlar, Lazlar, Çerkesler, ilh. Hep bu sembolizmin ve gramerin öğeleridir. Tekil olarak bu kültürleri ele aldığınızda özgün “unique” anlamda bulacağınız şey, sınırlı ve arkaik bir folklorizmden öteye gitmez. Oysa bu halkların da dahil olduğu ve adına “Türk Kültür Havzası” dediğimiz alan, ortak medeniyetimizin omurgasını teşkil eder. Söz konusu akraba halklar, tarihsel süreçte Türk siyasal hakimiyetinin yarattığı yaşam ve kendini üretme geliştirme imkanı bulmuşlardır. Türk siyasal hakimiyetinin zayıfladığı veya kesintiye uğradığı tarihsel kesitlerde bu halkların, her anlamda mağdur ve mazlum olduğunu görürüz. Bu anlamda havzadaki Türk siyasal aklı ve teşkilatçılığını bir istiare ile atomun yapısına benzetebiliriz. Merkezde çekirdek olarak Türk siyasal teşkilatçılığı ve siyasal aklı bulunmaktadır. Çekirdeğin çekim gücü proton, nötron ve diğer parçacıkları bir arada tutarak maddenin oluşumuna imkan sağlamaktadır. Bu anlamda Türk siyasi erki bu coğrafyada ortak inanç eksenindeki akrabalarımızı kendi barış ve güvenlik alanı içerisinde koruyup himaye ederek varlıklarını devam ettirmelerine imkan sağlamıştır/sağlamaktadır.
Türk kültür havzası yaşam sahasında coğrafyasında bulunan bütün bileşenleri ile beraber oluşturduğu medeniyete ve coğrafyaya Batılı seyyahlar ve düşünürler tarihsel süreç içerisinde Turchia, Micro Turchia, Macro Turchia, demişlerdir.   
Medeniyetimizin muarız olan Batı medeniyeti bu anlamda bizi karşı değer kümesine konumlandırırken Osmanlı, Safevi, vb.. boy isimleri ile değil Türk olarak tanımlaması üzerinde yeterince durulmamıştır. Batı, bizdeki birleşen etnik toplulukların pek ala farkındadırlar. Karşılarındaki alanı tabir eden ve tanımlayan, hegemonya ve gelenek olarak bütününe Türk demişlerdir. Yani Balkanlarda, Orta Doğu’da, Kafkaslar’daki, Afrika’daki bütün mücadelelerde karşılarında bu coğrafyaları temsil eden siyasal akıl ve antitite olarak Türklüğü anlamış algılamış tescil ederek tanımlamışlardır.” Eline sağlık Kemal kardeşim dilerim anlarlar.

Yazarın Diğer Yazıları