ABD’nin yanı sıra AB şoku!

Beş yıllık aradan sonra, Başbakan Erdoğan’ın Brüksel ziyareti, Türkiye-Avrupa Birliği ilişkileri açısından “kritik öneme sahip” olduğu anlaşılıyor.
Ne var ki; gerek üst düzey şahsiyetlerden, gerek sorumlu kurumlardan ve gerek medyadan, bir türlü durulmayan gelişmelerden ve yargıya karşı takınılan hukuk dışı durumundan ötürü Türkiye, AB yolunda büyük bir “yara” alırken, dış uyarıların da ardı arkası kesilmiyor.
Öncelikle, Füle’den yeni Bakan Çavuşoğlu’na gelen HSYK mesajı büyük bir önem taşıyor. 
Avrupa Birliği’nin Genişlemeden Sorumlu Yüksek Komiseri Stefan Füle, ilk defa görüştüğü AB Bakanı ve Başmüzakereci Mevlüt Çavuşoğlu’na yargının bağımsızlığı konusunda yaptığı uyarıyı önemle değerlendirmek gerekiyor.
Zira; Füle’nin ofisinden yapılan açıklamada, Brüksel’in yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığı konusundaki endişelerinin ‘açıkça’tartışıldığı belirtiliyor. 
Füle’nin, daha önce yaptığı “AB Komisyonu, Türkiye’nin, yolsuzluk suçlamalarının ayrımcılık yapmaksızın ya da ayrıcalık tanınmaksızın şeffaf ve tarafsız şekilde ele alınmasını sağlayacak tüm önlemleri almasını umuyor” ifadelerini içeren açıklaması da hatırlatılıyor.
Sert açıklamada “Füle, bu mesajın Ankara’ya ulaştırılmasını Bakan Çavuşoğlu’ndan talep etti” cümlesi de yer alıyor. 
AB Komisyonu’nun, Türkiye’deki yargıya ilişkin son taslağın maddelerini inceleyeceği ve oylamaya sunulmadan görüşlerini Türk yetkililerle paylaşacağına da yer veriliyor.
Öte yandan, Türkiye-AB Karma Parlamento Komisyonu (KPK) üyesi İngiliz Andrew Duff, yolsuzluk operasyonu sonrası gelişmelerin Türkiye-AB müzakere sürecini durdurma riski taşıdığını savunuyor.
17 Aralık sonrası gelişmeleri değerlendiren Andrew Duff, “Yaşananlar bize Türk devletinde bir kriz olduğunu gösteriyor. Bir kaos ortamı var. Erdoğan tüm gücü elinde toplamak istiyor basın, yargı... Ama Erdoğan’a sivil ve askeri bürokrasi karşı” şeklinde konuşuyor. 
Duff, uyarı dolu şu görüşleri de dile getiriyor:
“Eğer yargıya müdahale devam ederse Türkiye-AB müzakere sürecinin durdurulması gündeme gelir. 
Avrupa Parlamentosu Türkiye raporuna, 17 Aralık süreciyle ilgili çok sayıda değişiklik önergesi verildi. Tüm bu gelişmeleri (17 Aralık sonrası) Gezi Parkı ve yeni bir Anayasa yapılamaması noktasında değerlendirmeliyiz.” 
Andrew Duff , “Ergenekon yargı süreci şüpheli. Güvenilebilir bir yargılama süreci olmadığı birçok kuşkuları barındırdığı ortada” dediği açıklamaları sırasında Almanya’daki yeni koalisyon hükümetinin Türkiye’nin AB üyeliğine karşı olduğunu öne sürerek  “Hükümet programlarında Türkiye’nin AB üyeliğine karşı oldukları anlaşılıyor”  şeklinde konuşuyor.
Economist dergisinin, bazı bölümlerine değineceğimiz, uzun analizinde ise; Türkiye suçlu sandalyesine oturtulmak istenirken Erdoğan adeta “sigaya” çekiliyor.
Economist dergisi, Türkiye’nin son bir yıl içinde, ‘protestolara, yolsuzluk skandallarına, polis ve yargının tasfiyesine, dış komplo paranoyasına, ekonomik durgunluğa ve toplumun daha fazla İslamlaşmasına tanıklık ettiğini’ aktarıyor ve ülkenin içinde bulunduğu bu çalkantılı dönem için “Başka bir dönem olsaydı, tanklar şimdi Ankara ve İstanbul sokaklarında olurdu” diyor.
Economist, yüzlerce polisin ve savcının görev yerlerinin değiştirilmesini de ‘Erdoğan’ın yargı üzerinde daha geniş denetime sahip olmak için yasal el koyması’ olarak yorumluyor.
Dergi, Başbakan’ın yargı üzerindeki kontrolünü de AB üyeliğine şu sözlerle bağlıyor: 
“Fakat Erdoğan, içerideki düşmanın kökünü kurutma arayışı içindeyken, Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne üye olma şansına zarar verme tehlikesi yaratıyor.” 
Dergi, “Yeni-Osmanlıcı dış politikası, Suriye’deki iç savaşın derinleşmesi, Mısır ordusunun ülkenin seçimle başa gelen Cumhurbaşkanı ve müttefiki Muhammed Mursi’yi devirmesiyle dağıldı” diyor.
Ekonominin bilindik kurallarının çekim alanı içinde olmadığımız şu kritik günlerde, ABD’den sonra AB’de meydana gelen soğukluk, kim ne derse desin, başta AKP olmak üzere bütün Türkiye’yi etkiliyor.
Muhalefet, her ne kadar bir bekleme içinde ise de geniş halk tabakalarının şaşkınlığı fark ediliyor.
Tarihsel olayların, grinin değişik tonlarından ibaret olduğu bir kez daha karşımıza çıkıyor.

Yazarın Diğer Yazıları