Türk ABD ilişkileri

22 Nisan 2014’te www.21yyt.org’da yayınladığım  “2014: Küresel, Bölgesel ve Ulusal Jeopolitik Değerlendirme” başlıklı yazımda Türkiye-ABD ilişkileri ile ilgili şu tespitlerde bulunmuştum:  “ABD ile ilişkiler 2013’te Türkiye’nin Suriye politikası, Gezi olayları ve nihayet 17 Aralık soruşturması çerçevesinde gerilimli geçmiştir. Türkiye’nin Suriye’de izlediği bazı radikal gruplara yardım politikası ABD tarafından sert bir şekilde eleştirilmiştir. Mayıs 2013’te gerçekleşen Başbakan Erdoğan’ın Washington ziyareti sırasında Amerikan tarafı Ankara’dan destek politikasını terk etmesini istemiştir. AKP Hükümetinin Mısır’da askeri darbeye karşı aldığı tavır, Irak’ta Maliki Hükümeti ile sürtüşmesi de Washington’da gerginlik yaratan hususlar olmuştur. 13 Eylül 2013’te ABD’nin Libya Büyükelçisi Chris Stevens’ın öldürülmesinin Amerikan’da yarattığı ikinci 11 Eylül travması Washington’un AKP’nin selefi örgütleri destekleme politikasına tepkisinin artmasına neden olmuştur. 
Gezi olayları ve 17 Aralık soruşturması konularında AKP Hükümetinin açık bir şekilde ABD’yi suçlar bir tavır içerisine girmesi tansiyonu artırmıştır. Ancak her iki taraf da gerilimin kontrol altına alınması için çaba sarf etmişlerdir. Özetle, Türk-Amerikan ilişkilerinde 2013 senesinin en iyi ifadesi ” karşılıklı güvensizlik ve kızgınlığın kontrollü tansiyon ile dengelenmesi “ şeklinde olabilir. 
   2014’de Türk-Amerikan ilişkileri 2013’te olduğundan daha iyi olmayacaktır. AKP Hükümeti, 17 Aralık soruşturmalarının Gülen cemaati tarafından yürütüldüğünü bunun ise ABD’nin isteği olmadan gerçekleşmeyeceğine inanmaktadır. Bu inanç ve Erdoğan’ın açık tepkilerinin ABD’de bıraktığı ” burukluk “ 2014’te ilişkiler üzerinde yük olmaya devam edecektir. 
AKP Hükümeti ABD’ye rağmen uzun süreli bir iktidar sürecinin mümkün olmayacağına inanmaktadır. Bundan dolayı Türkiye’nin 2014’te Kıbrıs ve 2015’te sözde Ermeni soykırımı konusunda vereceği/verebileceği tavizler ile ilişkilerdeki mevcut yarılmayı hafifletme politikası 2014’e ve 2015’e damgasını vurabilir. AKP’nin ABD’nin Afrika politikalarına vereceği destek de önemli sayılabilir. 
Bu tavizler ile 30 Mart seçimlerinde AKP’nin yüksek oy alması durumunda, başka siyasal seçenek göremeyen ABD’yi tansiyonu düşürmeye itebilir. Esasen, ABD’nin AKP Hükümetini Kıbrıs, Ermeni sözde soykırımı ve PKK’ya özerklik konularında baskı altına almak için baskı ve gerilim politikası izlediğini söylemekte mümkündür.” 
1 Haziran 2014 tarihli Hürriyet gazetesinde Washington’dan Tolga Tanış  “Gezi’nin yıldönümünde ABD’nin iki yüzlülüğü”  başlıklı makalesinde, Amerikalı yetkililerin AKP Hükümetini bir sene önce çok sert eleştirirken artık üzerine titrediklerini kaydediyor. 
Şimdi dönüp yukarıda 22 Nisan 2014’te yazdıklarımı okursanız AKP Hükümetinin ABD ile arayı düzeltmek için vereceği tavizler ile ilgili tespitin nasıl doğru çıktığını görüyorsunuz. Ancak ABD’den gelen eleştiriler tavizlere rağmen tamamen sona ermiş değil. Üstelik en üst düzeyde, Obama tarafından dile getiriliyor. Obama, 28 Mayıs 2014’te askeri akademi West Point’te genç subaylara yaptığı konuşmada şöyle diyor:  “Yeni yüzyıl diktatörlüğün sonunu getirmedi. Dünyanın değişik başkentlerinde ve yeni, yazık ki bazıları Amerikan’ın müttefiki olan ülkelerde sivil topluma karşı çok sert önlemler alınıyor. Yolsuzluk kanseri bir çok hükümeti ve onların dostlarını zenginleştirirken, uzak köylerden büyük meydanlara kadar yurttaşları öfkelendiriyor. Ve bu olaylara veya Arap dünyasının bazı bölümlerindeki şiddet dolu ayaklanmalara bakarak, alaycı olmak kolay. (Bu cümle ile Obama Amerikan iç muhalefetini eleştiriyor.) Ancak unutmayalım ki, Amerikan çabaları, Amerikan diplomasisi ve yardımları ve ordumuzun fedakarlıklarından dolayı, insanlık tarihinde hiçbir zaman olmadığı kadar insan seçilmiş hükümetler tarafından yönetiliyor.” 
Bu cümleler de gösteriyor ki Obama, AKP’nin Kıbrıs ve Suriye konusunda ve başka hususlarda vermeye hazır olduğu tavizleri almayı kabul ederken, ilkesel olarak AKP ile sıkıntılar yaşamakta olduğunun altını çiziyor.

Yazarın Diğer Yazıları