Erdoğan’a ve her şeye karşı

Türkiye genelindeki olaylar, siyasi, idari, sosyal, ne olursa olsun, hiç değişmiyor. Bakın, bugün, Cumhurbaşkanlığı seçimi için, son günlerde ülkemde gözlemlediğim iki olay aktaracağım. Birincisi, yazlıkçıların seçmen kütüğünü, yani ikametgahlarını kaydırmaları. 
Eşim ve ben, yurt dışında yaşadığımız ve oy kullanmak istediğimiz için, gelir gelmez, yakınımızdaki nüfus müdürlüğüne gidip, nüfus cüzdanı ile işimizi hallettik. Beş dakikada kayıt olduk. Ama dün gördük ki, işlerini son dakikaya bırakan, yüzlerce, binlerce kişi, bu yaz sıcaklarında, bizim yaptığımız işi yapmaya çalıştı. Neden son dakika. Çoğu da, bizler gibi emekli. Ama olmaz, biz işimizi, yumurta kapıya dayanınca, son dakikada yaparız, bakarsınız oy vereceğiniz yeri değiştiriverirsiniz falan değil mi? 
İkinci konu, Erdoğan’ın rakibi, İhsanoğlu ile ilgili. Şu anda sol kanatta, çatı adayı aleyhine, Erdoğan’dan daha sıkı bir kampanya yürütüyorlar. Türk siyasetine, bir dönem yetmez ama evet diyen grupların da katkısı ile, halkın bile anlamadığı, sosyal ideolojileri savunanlar, CHP-MHP çatı adayına karşı çıkıyor. Onlarla ancak, sosyal adalet konusunda anlaşabiliyoruz. Evet, Ekmel Bey, benim de gönlümdeki ve kafamdaki aday değil. Ama kafamdaki adayların, yüzde 20 bile oy alması şüpheli. Ancak Erdoğan’ı biraz frenleyebilecek birisine de oy vermemek, bence biraz tuhaf. Bu konuda yapılan ters propaganda yalnızca Erdoğan’a hizmet. 
Bu kafanın ve alınan sonuçlarla ilgili, size bulunduğum yerde yaşanmış, bir olayı aktarayım. Bizim evin olduğu bölge, köyden bozulma bir belediyenin kontrolü altındaydı. Ama, tatil siteleri yüzünden, hızla gelişti, köyün sakinleri her yaz, bir yıla yetecek kazanç elde etti. Sonradan öğrendik ki, buranın belediye başkanı ile köyün bazı sakinleri arasında, tersleşme varmış. Ama, Erdoğan hükümeti, bu belediyeyi iptal edip, büyükşehir yapınca, yakındaki bir kazaya bağlandılar ve manzara değişti. Köyün eski belediye başkanı, kazanın AKP’li başkan adayına rakip oldu. 
Bu sefer, köy oylarının seçimi etkileme konusunda, büyük gücü olmasına rağmen, köylü, biz o başkana oy vermeyiz, bize selam vermedi deyip, seçimi 30 oy farkıyla AKP’li başkanın kazanmasına neden olmuş. Bakın şimdi ne oldu, kazanın AKP’li yeni belediye başkanı, tatil sitelerini köye bağlayan yolu yaptırmıyor. Aksine daha uzun olan, kazayı bizim mahalleye bağlayan yolu yaptırıyormuş. Böylece başkana kızan köylüler, başarılı bir şekilde kendi işlerini de kazadaki hemşehrilerine kaptırmış oldu. Aynı senaryoyu Burhaniye belediye seçimlerinde de duydum. Şimdi eski başkana haklı olarak kızanlar, bugünlerde, kasabanın yakınına yapılan ve kokuları tüm kasabayı kaplayan, mezbaha konusunda ne yapacaklar acaba? Kasaba aynı bir zamanlar İzmir girişi gibi kokacak. 
Bu arada dünya, altımızdan halıyı çekiyor. Kürt devleti için yıllarca ortaya koyulan çabalar, daha da yoğunlaştı. Ben de bunu, AB adına, ülkede Kürt davasını savunan kalemlerin, bugünlerde daha çok ekranlara çıkmasından anlıyorum. Aslında bu kalemler, kendilerini Erdoğan karşıtı gibi göstermelerine rağmen, yolları aynı sokağa çıkıyor. Daha önce de, aynı sokakta buluşmuş olan bu kişilerin başında, Hasan Cemaller, Cengiz Çandarlar, Oral Çalışlarlar, Ruşen Çakırlar ne hikmetse yıllarca hep aynı sakızı çiğnediler. Zaten bir kez bu grubun, Washington’da, birbirine yaslanmış, toplu resimlerini de çekme şansını bulmuştum. Hem de paralel yapı, cemaat toplantısında. 
Daha önce tahmin ettiğimiz gibi, IŞİD elindeki rehineler, Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı kampanyasının, yan destek materyali olarak, zaman, zaman salıverilecekler. Ancak bugün Batı basını IŞİD’in oluşumunda Erdoğan hükümetinin katkılarını yazıyor. Türküm bile diyemeyen ve Başkomutanlığa soyunan kişi, düşünün bu terörist katil çetesinin, Türkmenlerin kafasını kesmesine bile tepki gösteremiyor. Bu arada, utanmadan kalkmış, Filistin diyor. Telafer’den kaçan 200 bin Türkmen için ne yaptı ve yapıyor bilen yok tabii. Zaten adı Türk olan her şeyden kaçıyor gibi. 
Kusura bakmayın ben Türkiye’nin gidişatını iyi görmüyorum. Türkiye günlük yaşıyor. Hani şu beğenmediğimiz darbeler sırasında değişen bir anayasada, devletin planlama yapması için, bir teşkilat kurulmuştu. Orayı da Tayyip ve onun kafasında olanlar rezil etti, Özal gibi. Dünya da, geleceğini planlamayan ülkeler, dikkat ederseniz AKP’nin dostları, Araplar. Yalnızca şarklı kafasında gününü gün etmek. Günlük yaşamak onlar için kural. 
Ne yazık ki Türk halkı da günlük yaşıyor. Yarın için bir plan, program yok. Emin olun bakıyorum, insanlar çocukları için üniversite tercihi yaparken bile, girsin de bir yere, neresi olursa olsun kafasında. İşte o zaman, en iyi günlük yaşatıp bir istikbal vermeyen Erdoğan ve partisi, çekici oluyor, ne de olsa aynı kafa. Başka ne diyebilirim. 

Yazarın Diğer Yazıları