Sırada Kıbrıs var

Her zaman olduğu gibi, içerisi, toz duman. Mesela, son şah-mat soytarılığı. AKP, kimseden izin almadık açıklaması yaparken, Ankara’nın, izin almadığı aşiret veya grup kalmadığı ortaya çıktı. Önce Suriyeli PKK’lılar, sonra IŞİD ve Şam hükümetine bilgi verilmiş. Suriyeli, YPG adlı PKK grubu açıkladı, onlar da operasyona yardım etmiş. Ama bizimkilere sorsan, kimseye sormadan, girip, alıp çıkmışlar. Yalandan kim ölmüş. Çıkış ki, ne çıkış? Türkiye, üzerinde bayrağı olan bir toprağı, elinden çıkardı. Sırada, Kıbrıs ve Güneydoğu Anadolu var. Mesela, Kıbrıs’taki askerler de bir operasyonla, Gökçeada veya Bozcaada’ya taşınabilir. Adamlar, kanla kazanılan her şeyi, mirasyedi gibi, har vurup harman savurmada uzman.

Suriye yönetimi, yaptığı açıklama ile işler düzeldikten sonra, türbenin, yeniden eski yerine dönme şansı olmadığını, vurguladı. Dolayısıyla, türbe yakın bir tarihte, önce Türk sınırları içine girer, ardından, Güneydoğu Anadolu, PKK’ya bırakılınca, yeniden taşınıp, ya Anıtkabir’e veya İzmir yakınlarına götürülebilir. Süleyman Şah, Evliya Çelebi’ye döndü. Operasyona bak. Irak, Suriye ve Libya’da kelle kesen terör örgütü, Türk askeri girerken, tek kurşun atmıyor. Bunun anlamı, ya girdiğiniz sahadaki kişilerle anlaşmışsınızdır veya adamlar, tek kurşun sıkmadan, toprak kazandığına sevindi.
Gelelim, işin acı tarafına. Askeri kayıp, başçavuşun kafasına tank kapağı düşmesi. Allah rahmet eylesin. Gelelim, komik habere. Hani, Kaç-Ak saraydaki, hep Amerika’ya özeniyor ya. Tayyip’in paşaları da patronlarını örnek aldı. Önce; Obama’nın, El Kaide liderine operasyon pozisyonunda Beyaz Saray pozları, sonra İwo Jima’da bayrak diken, Amerikan askeri duruşu. Kaçırılan Süleyman Şah Türbesi’nin, Türk sınırından taş atımı mesafedeki yeni yerinde aynı poz verildi. Aradaki fark, Amerikan askeri, ele geçirdiği toprağa, bayrak dikti, bizimkiler kaçtıkları yere.
Gelelim, dış politikaya... Geçen hafta Washington’daki terör zirvesinde, sınıf ve taraf değiştiren ülkenin adı var, kendi yok, badem bıyıklı Savunma Bakanı İsmet Yılmaz’ın, varlığından kimsenin haberi olmadı. Eskiden, ülkenin itibarlı zamanında, Türkiye’den Savunma Bakanı gelince, Pentagon’da askeri törenle karşılanır, Beyaz Saray, Ulusal Güvenlik ve Dışişleri Bakanlıklarında görüşmeler ve toplantılar düzenlenir, politikacılar, yemekler, kahvaltılar verirdi.
Bu kez öyle olmadı. Bırakın Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz’ın kendisini, veciz konuşması da Washington’da fark edilmedi. Hele hele, 30 yıldır, 40 binden fazla evladını katleden terör örgütünden, konuşmada söz etmeyişi, büyük alkış aldı. Konuşmada, öteki terör örgütlerine yer verdi bakan. Temsil ettiği ordu, teröre on binlerce şehit veren bakan zirvede, IŞİD’e, patronunun ağzıyla DEAŞ deyince herkes, acaba yeni bir terör örgütünden mi söz ediyor diye baktı. Ardından El Nusra’ya değindi.
Ama PKK’dan tek kelime yok. Nasıl desin ki istihbarat örgütü ve bakan arkadaşları, terör örgütüyle pazarlık ederken. Belki de gelecekte, koalisyon ortakları olacak bir katil sürüsünü, nasıl dile getirsin? Lafı döndürüp, kendi vatandaşının hakkını çalarak, ne kadar mülteci alındığını ve eleğe dönmüş sınırları nasıl koruduğumuzu anlattı. Ama kimse yemedi. Herkes Türkiye’nin sınırlarının kalbura döndüğünü biliyor ve kimse de göçmenler için para vermeye niyetli değil.
İşin garibi; kısa sürede Erdoğan kullarından iki bakan, Washington’u fark ettirmeden ziyaret etti. Hele ABD Savunma Bakanlığına, yeni bir bakan atanmışken, adama hayırlı olsun bile demedi bizim bakan. Elçilikteki konutta, Erbakan’a ABD ziyareti sırasında yardımcı olan, mimli dinci grup liderleri ile yemek yendi.
Terörden bahsederken, İzmir’de PKK’lılar ve yandaşları tarafından katledilen, milliyetçi ve vatansever Fırat Yılmaz Çakıroğlu adlı yiğit genci anmadan geçemeyeceğim. Kendisini hiç tanımadım, Allah, acılı ana ve babasına sabır versin, evlat kaybetmek zordur. Hele bayrağını, vatanını, milletini seven, bu tür kıymetler, daha da zorlaştırır acıyı.
Son olarak, yaklaşan Ermeni soykırımı konusuna da değinmek istiyorum. Bu tarihler yaklaşırken, Amerika’daki Türk toplumu, heyecanla, onlarla mücadele eder. Bu sene bu heyecan yok. İçeride; ülkeyi, karış karış satan bir hükümet varken, bu kavga ne, diye düşünülüyor herhalde. Bu arada, Taner Akçam’ın kim olduğunu merak edenler, Ermeni diasporasının sitelerine girerek, öğrenebilir. MHP, eğer bu soytarının övgüsüne layık bulunduysa, bence bu MHP’nin aleyhine. Soykırımı konusunda, Ermeni tezlerini destekleyen bu kişi, Amerika’daki Türk toplumu tarafından iyi bilinmektedir.

Yazarın Diğer Yazıları