Yedi seçimli Hürmüz

Ülkedeki siyasi tiyatro sürüyor. Konuşma yapma için, kimse çağırmazsa, konuşma fırsatı yarat. Muhtarlar bitince, apartman yöneticilerini toplantıya çağır.

Sadrazam Davutoğlu sadaret makamı için tekliflerini yaptı. Önerilerim, seçim hükümetinin, tarafsız, Savunma ve İçişleri Bakanlıklarını, PKK'ya, pardon HDP'ye vermeli. İmralı'daki Başbakan Yardımcısı olmalı. Nede olsa, arkadaşlar deneyimli. MGK'da tutarlı tavır takınırlar. Tuğrul Türkeş de eşgüdümlü çalışır. Egemen Bağış veya Rıza Zarrap, ekonomi ve Maliye Bakanlıklarına, Saatçi Bakan, Gümrük Bakanlığı'na, Sağlık Bakanı, Diyanet İşleri Başkanlığı'na, Diyanet İşleri Başkanı TÜBİTAK'a, yırtık donlu bakan, sanayi ve teknolojiye, Uğur Işılak Kültür Bakanlığı'na, 30 Ağustos'ta emekli Necdet Özel de, Emniyet Genel Müdürlüğü'ne atanabilir.

     Uluslararası konulara gelince. Washington-Ankara hattı, "yalan rüzgârı" gibi. Karşılıklı birbirini tutmayan açıklamalar. Ankara ve Washington, birbirini yalanlayıp, ertesi gün anlaştıklarını açıklıyor. Bakana göre sebep, saat farkı. Hafta başında, NTV'de gördüğüm, AA çıkışlı haberde, "Cumhurbaşkanlığı kaynaklarının Erdoğan'a, Beyaz Saray'dan randevu verilmediği yolundaki iddiaların, doğru olmadığı, henüz resmi girişimde bulunulmadığı, değerlendirmeler yapıldıktan sonra, Dışişleri aracılığıyla girişimde bulunulacağı" vurgulandı. Bu haberin, neresinden düzelteyim?

Çavuşoğlu'nun unutkanlığı...

     Ardından Çavuşoğlu, KKTC Dışişleri Bakanı ile ortak basın toplantısında, yanıt veriyor. Ancak Bakan, galiba bundan yaklaşık dört ay önce, Beyaz Saray tarafından yapılan, benzeri açıklamaya yönelik tekzibi hatırlamıyor.

     Hatırlatalım; Çavuşoğlu, Beyaz Saray Ermeni soykırımı bildirisi öncesi, 16-21 Nisan'da, Washington'u ziyaret etti. Bu ziyaretin, önemli iki ismi, Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Danışmanı Rice ve Dışişleri Bakanı Kerry'ydi. O tarihte, Çavuşoğlu'nun, giderayak, Kerry'yi ziyaret etmesini eleştirince, Dışişleri Sözcüsü, daha önce iki bakanın, birkaç kez birbirine, merhaba-Allahaısmarladık dedikleri yanıtını vermişti. Rice görüşmesinde, Obama'nın soykırım kelimesini kullanmaması, Kerry'de de Kıbrıs ve Erdoğan'ın Washington'da, cami açma konusu yer aldı.

Hızlı bir şekilde yalanladılar

     Çavuşoğlu, bu ziyaret sonrası, Sabah, Anadolu Ajansı ile TRT'ye (üçü de resmi gazete sayılır) yaptığı açıklamada; "Erdoğan'ın telefon görüşmesi sırasında, Obama'ya Türk-Amerikan Kültür ve Medeniyet Merkezi'nin açılışını birlikte yapmayı teklif ettiği ve Obama'nın da teklifi, prensipte kabul ettiği" yer aldı. Bu açıklamadan, 24 saat sonra, Beyaz Saray, Çavuşoğlu'nu yalanladı. (Daha önce hiç bu kadar hızlı tekzip etmemişlerdi) Herhalde İbrahim Kalın, Sabah, AA okuyup TRT dinlemiyor. Ne ayıp.

     Dikkatimi çekti, Erdoğan'ın, Washington'da, Obama ile cami açma konusu, nedense, hep Kıbrıs sorunu görüşülürken gündeme giriyor. Acaba iktidar, camiyi bizle açarsanız, size Kıbrıs'ı veririz mi demek istiyor. Bir de Çavuşoğlu demiş ki Erdoğan, Obama ile görüşüyor. "One minutes"ten öte, İngilizce bilmeyen, Erdoğan ile "Merhaba"dan başka, Türkçe bilmeyen Obama, nasıl bir biri ile konuşur? Diplomasiye göre, Erdoğan ve Obama tercüman aracılığıyla telefonda konuşur, onlar da birbiri ile konuştuğunu sanıyor. Belki, Beyaz Saray'da, telefondaki Obama değil, Ulusal Güvenlik Danışmanı Susan Rice.

Herkesten yardım istediler

     Kaç-Ak Saray, araya lobi şirketleri ve Türkiye'de görev yapmış AKP'ye yakın, eski bir büyükelçiyi koyarak zemin yokladı. Yetmedi, iş adamları ve Türkiye'ye silah satan şirketleri bünyesinde barındıran, bir dernek de devreye sokulmuş. Bitmedi, zemin yoklamada, ABD'de mukim Müslüman örgütler de kullanılmak istenmiş. Dahası, inanmayacaksınız ama bir dönem kızdırdıkları Musevi lobisinden de yardım talep edilmiş.

     Sonuç, yok. Peki, ısrarın nedeni ne? Obama'nın, İncirlik ve IŞİD istekleri yerine getirildiği halde, neden randevu verilmedi? Çünkü arkadaş, ABD'nin açılım projesine, çomak soktu. ABD, koalisyonda HDP'nin, bu ara yer almasını istemiyordu. Adam o kadar sabırsız ki, koalisyona falan tahammül edemedi. Ama sonuçlarına da katlanmak gerek. Bakalım, göreceğiz neler olacak? Gidecek bir adama oy vermenin de, bir bedeli olur herhalde. Hırsa ve kural dinlemezliğe her gün kurban edilen şehitlerimiz de üstüne caba.

Yazarın Diğer Yazıları