Ah demokrasim...

Türkiye, 40 yıldır bütün dünyada insan hakları ve demokratik özgürlükleri takip eden ve kabul gören Freedom House (Özgürlükler Evi) tarafından, 40 yıldır kaldığı kısmi özgür statüden özgür olmayan statüye geriledi. Vatandaş olarak beni çok rahatsız etti. 8 Ekim 2010 tarihinde, Genel Başkan Kılıçdaroğlu başkanlığında Abant'ta toplanan CHP milletvekilleri grubunda yaptığım konuşmayı aradan 8 yıl geçtiği için aynen yayınlamakta bir sakınca görmüyorum:

Demokrasi ve Özgürlük Cumhuriyetin kurucusu CHP'nin doğasında var.

1) Demokrasi ve özgürlüğü, tereddüt yaratmayacak şekilde, CHP'nin özgün kimliği içinde, zikzaksız bir çizgide takip etmek zorundayız.

Demokrasi ve özgürlük anlayışı, genel merkezin çevresine çekilen duvarlara indirgenmenin ve örtünme özgürlüğüne indirgenmenin  daha üstündedir. Bunlar detaydır. Gerçek özgürlük, halkın, seçmenin özgür iradesi ile siyasi tercihlerini engelsiz yansıtmasıdır.

CHP olarak seçmene, seçme ve seçilme özgürlüğünü getirecek yasal altyapıyı sağlamalıyız. Uygulamada halkın ayağına gitmek ona önem vermektir. Ancak asıl halka önem vermenin yolu demokrasiyi halkın ayağına götürmektir.  

Bunun için, milletvekilleri belediye başkanları ve diğer meclis üyelerini, partiye kayıtlı üyeler doğrudan seçmelidir. Gerçek demokrasiye geçiş bu yolla olur. Elbette bu yolun birçok sorunu olacaktır. Ancak önemli olan CHP'nin bu kapıyı açmasıdır. Bu kapı açılırsa, demokrasi kendi dinamizmi içinde bu  sorunlarını çözer. Kaldı ki, demokraside bazı sorunların olması anti demokratik yöntemlerden daha kötü değildir.

Bugünkü şartlarda merkez yoklaması milletvekilliği üstünde Demokles'in Kılıcı olarak durmaktadır. Seçme ve seçilmenin yolunu kişisel ilişkilerden  ve kişisel tercihlerden kurtarmalıyız.

Milletvekili dokunulmazlığının kaldırılmasını isterken, parti içindeki aşırı dokunma varsa, önce bunları kaldırmalıyız.

Parti içi demokrasiyi getirmeliyiz. Parti Meclisi seçimini blok liste yerine daha demokratik ve delegenin özgür tercihini yansıtacak şekilde yapmalıyız. 

MYK'yı, bugün olduğu gibi, liste vererek seçtirmek, hiçbir demokrasiye uymaz.

Tüzükte seçim diyerek, uygulamada Parti Meclisi üyelerine liste yazdırmak, CHP'nin demokratik misyonuna uymaz.

CHP'ye yakışan bu demokratik açılımdır... Ve bu açılım Atatürk'ün sürekli devrim yolunda ilerlemenin en belirgin göstergesi olacaktır.

2) Genel kurul çalışmalarımızı ve grup yönetimini daha demokratik yapmalıyız.

Her salı saat 11:00 ile 12:30 arasında, kapalı grup toplantısı yapılmalı ve grubun o hafta uygulayacağı stratejisi, kanun tasarı ve teklifleri ile ilgili söz talepleri bu toplantıda tartışılmalı ve karara bağlanmalıdır.

Böyle olmadığı zaman kişisel değer yargıları, parti prensiplerinin ve CHP değerlerinin önüne geçer.

Bu konuda benim rahatsızlığım var.

3) Tam referandum sürecinde, genel merkezin örgüt üzerinde zorlama ile  istifa ve görevden almaları başarı şansımızı düşürdü.

Referandum sırasında, 7 ilçe örgütü, 6 il örgütü ve 4 kadın ve gençlik kolları görevlisi, görevden alındı veya istifa ettirildi. Eğer sorun var idiyse bunun çözümünü daha demokratik yollardan ve referandum sonrasına bırakmak, başarı şansımızı artırırdı.

Sayın Deniz Baykal'ın, Adana'da genç iş adamlarına verdiği, ''referandumda neden hayır vermeliyiz '' konferansında, örgütten bazı arkadaşlar, Deniz Baykal'la görüşmeyin diye talimat geldiğini vurguladılar. 

Bu talimat nereden ve kimden geldi, bilmiyorum. Ancak bildiğim bir gerçek var ki, o da partimizin Deniz Baykal gibi bir değerine sahip çıkması gerçeğidir. 

Deniz Baykal 7.5 yıllık AKP iktidarında, Başbakanın gizli ajandasının  önünü kesmiş, AKP'nin dış politikada teslimiyetçi politikasını önlemiştir.  Cumhuriyetin temel değerlerine ve ülkenin bölünmez bütünlüğüne sahip çıkmış ve partimizin vazgeçilmez bir değeridir. 

4) Özgürlük derken, CHP bir kimlik erozyonuna sürüklenmemelidir.

Hukukun üstünlüğünü demokrasinin bir ön şartı olarak görmeliyiz.   Laiklik tehdidinin olmadığını çağrıştıracak sözlerimiz ve türban tartışmasını açmamız, AKP'nin kozunu elinden almak yerine;

* Defakto YÖK'ün anayasa ve diğer yüksek mahkeme kararlarına aykırı davranmasına zemin hazırladı.

* Yasalara uygun davranan, Ankara, Uludağ ve Eskişehir ve daha birçok üniversiteyi ofsayta düşürdü.

* Bu tür konularda temel hak ve özgürlükleri tartışmak, gerçek gündemi kaçırmamıza yol açtı. 

Doğrusu, partiyi bağlayacak, toplum tarafından ilk aşamada yanlış anlaşılabilecek temel siyasi ve sosyal sorunları, önce partinin yetkili kurullarında tartışmaktır.

Partinin temel politikalarını tabana taşımak ve örgütü çalıştırmak için, halkı siyasi sürece katmak gerekir. Halkın demokrasi talebi olması gerekir. Bu demokrasi talebini CHP verebilir.

Hepinize teşekkür eder, saygı ve sevgiler sunarım.

Yazarın Diğer Yazıları