Çıkış yolu dikenli

Bazı okurlar Dolar 4.50 oldu 2001 yılındaki gibi bir kriz olmadı diye soruyor.

Türkiye açısından bakarsak,  2000 yılında sabit kur rejimi vardı… Bu gün ise dalgalı kur sistemi var. Devalüasyonu piyasa yapıyor. Sonuçlar da farklı oluyor. Ekonomik sorunlar bir gece yerine uzun döneme yayılıyor. Fark finansal krizler sonrası ekonominin resesyondan daha hızlı çıkmasıdır.

Ayrıca istikrar sorununun uzun döneme yayılması, sinsi işleyen ve fakat maliyetleri daha ağır olan  bir istikrar sorunudur.

Söz gelimi, 2001 krizinde eksi büyüme yaşadık ve fakat ertesi yıl GSYH daha hızlı büyüdü. Dış borç stoku 129 milyar dolardı. İşsizlik oranı ise yüzde 8'in altındaydı. Yüksek enflasyonda Kriz sonrası IMF'nin getirdiği güçlü ekonomiye geçiş programı sayesinde 2004  yılında yüzde 9'a geriledi.

Bu gün finansal krizi yok  fakat maliyetler çok daha yüksektir. İktidar yalnızca büyümeyi hedef alıyor. Ancak üretim dışa bağımlı olduğu için aynı  büyüme cari açığın  ve dış borcun artmasına neden oluyor. Özel sektörü zora sokuyor. Popülizme dayanan büyüme bankalar için risk yaratıyor. Üstelik istikrarlı bir büyüme de yaşanmıyor. 

Kur artışına gelince… Elbette dış faktörlerin etkisi var. Dalgalı kur siteminin ve günübirlik politikaların getirdiği kırılganlık sorunu var. Eksi reel faizin etkisi var… Ancak temel sorun siyasi, hukuki, demokratik altyapının kaybolmasıdır.

Başkanlık sitemine geçilmesi, OHAL, hukukun üstünlüğünde geri düşmemiz, yüz yıl önceki dünyaya mahsus olan  düşünce suçlularının yaratılması, siyasi iktidara olan güveni sarstı. Güven bunalımı ekonomik kaos yarattı.

Doların yüzde 25 oranında daha değerli olması belki daha da artmaz diye bir pisikoloji yaratabilir. Olmazsa seçime kadar kaos derinleşecektir.

Hükümetin yaşanan olayları  görmezden gelmesi, Doların artışını kabul etmiyorum demesi, farklı algı yaratmak istemesi, Kudüs'ü kullanması, İrving Fisher'in  faiz kuramına yapışması, Doların 4.50 olmasını, enflasyonun ve işsizliğin çift haneye çıkmasını, cari açığın 34 milyar dolardan 54 milyar dolara çıkmasını, dış borç stoğunun 460 milyar dolara çıkmasını engelleyemedi. 

Uzun dönemde yapılacaklar bellidir. Ancak kısa dönemde seçime kadar bu günkü siyasi iktidar  bir çıpa bulmak zorundadır.

Bu çıpa, Avrupa Birliği ve IMF'dir.

IMF'ye gitmek Türkiye için ağır bir bedeldir. Ancak bu mecburiyeti siyasi iktidar yarattı. Maliyetlerini de kendisinin ekmesi gerekir.

IMF'ye kızsak da, Dünya, raiting kuruluşları, ciddi yabancı yatırım sermayesi, IMF'nin gözüne bakıyor.

Yazarın Diğer Yazıları