Cumhuriyetçiler cephesi

Deniz Baykal konuşuyor: "Milletin anayasasından, tek kişi anayasasına geçecekler. Oldubittiye getirip, ofsayttan atılan golle maç bitti, diyecekler. Hayır maç henüz bitmedi. Daha maçın devamı var. Bunun için Türkiye'nin her yerinde bu cumhuriyetin bir evladı olarak, Atatürk evladı olarak bu mücadeleyi sonuna kadar götüreceğiz. Ofsayttan bir gol attıklarını düşünüyorlar. Millet ayakta, tribünler ayakta, hakem şaşkın ne yapacağını bilemez halde. Futbolcular ayakta, saha karışmış, şimdi gol ofsayt mı, değil mi o tartışılıyor. Hakem kurulu karar almış, 'ofsayt değil' diye. Ofsayt olsa ne olur olmasa ne olur? Daha ortada 45 dakika var. Yani 2.5 yıl var. Sizin kararınızın hiçbir önemi yok, önemli olan milletin kararıdır. Millet de o kararı 2019'da verecektir."

Referandum bitti ve fakat gerek Sayın Erdoğan ve gerekse AKP için asıl zor günler bundan sonra başlıyor. Sancısız rejim değiştirmek hiçbir ülkede ve hiçbir zaman olmamıştır. Sorun devam edecek. Hatta seçim sonrası da devam edecektir.

Referandumda Cumhuriyetçiler cephesi ortaya çıkmıştır. Değişen Anayasa ile  siyasette sağ-sol taraflar, mezhep ve etnik ayırımcılık tarafları, muhafazakâr ve devrimci taraflar önemini yitirmiştir. 

Şimdi, farklı siyasi eğilimde, farklı etnik yapıda olanlar, farklı ideolojide olanlardan, yeni bir Cumhuriyetçiler cephesi oluşmuştur. Bu cephe 1923 Cumhuriyetini ve Demokrasiyi korumayı ön planda tutmaktadır.

Bu cepheyi diri tutmak siyasi partilerden çok, demokrasiye, Batılılaşmaya ve modern yaşam biçimine önem verenlere, bu kulvardaki sivil toplum örgütlerine, tarafsız ve özgür medyaya düşmektedir.

Elbette siyasi partilere de görev düşmektedir. Öncelikle 2019'a kadar parti içi çekişmelerin bir tarafa bırakılması gerekir. Ayrıca bu cepheyi oluşturan partilerin parti içi demokrasiye daha fazla önem vermeleri ve fiilen uygulamaları gerekir.

Cumhuriyeti, hep birlikte kurduk... Hep birlikte bu yapıya sahip çıkmamız gerekiyor. BDP'nin de bu anlamda daha dikkatli olması ve teröre karşı daha tepkili olması gerekir.

Öte yandan, başkanlık rejimin uygulaması da kolay olmayacaktır.

Seçimler ister 2019'da yapılsın, ister öne alınsın, AKP'nin eğer seçimlere farklı bir müdahale olmaz ise yüzde 40'ın altında oy alacağı referandum sonuçlarından belli olmuştur. Türkiye'de iktidarın yolu İstanbul'dan geçer... ANAP ve AKP için de aynı olmuştur. İstanbul AKP için yeni vize vermemiştir.

Ancak CHP'nin de, İstanbul için akıllı bir politika uygulaması gerekir. Kılıçdaroğlu'nun halkta karşılığı olmadığı halde, geçmiş yıllardaki bürokrat arkadaşlarını kollaması partiye zarar vermiştir. Büyük şehir için umarım bu hatasından dönecektir.

Bu durumda seçilecek Cumhurbaşkanı, parlamentoya hakim olmak için eğer yeniden Cumhurbaşkanı seçilirse iş birliği ve koalisyon kurmak zorunda kalacaktır.

AKP'liler 'Evet' çalışmalarında, koalisyonlara dönmeyelim diye propaganda yaptılar. Aslına bakarsanız, koalisyonlar döneminde ortalama büyüme oranları daha yüksekti ve işsizlik oranları da daha düşüktü. Ayrıca seçim şaibeleri  yoktu, demokrasi de daha iyi çalışıyordu ve hırpalanmamıştı.

Kaldı ki bugün AKP'liler Sayın Erdoğan'ın 7 Haziran 2015 seçimleri ardından, 10 Temmuz 2015 tarihinde söylediklerini unutmuş görünüyorlar. O gün Erdoğan, "Bugün Türkiye'nin geçmişini tartışan değil, mevcut sorunların çözümü ve geleceğin inşası konusunda irade ortaya koyacak bir koalisyon hükümetine ihtiyaç var" demişti.

Erdoğan seçilirse, CHP ile bir koalisyon kurması düşünülmez... Zira, Başkanlık Sistemi CHP'nin mayasına terstir. Artık 2015 Haziran sonrasında olduğu gibi CHP-AKP yakınlaşma denemesi söz konusu olmayacaktır. CHP, AKP ile yakınlaşırsa, parti, tabanını kaybeder. Kaldı ki CHP'nin referandum mücadelesi devam edecektir. 

AKP, ya MHP ile veya BDP ile koalisyon yapmak zorundadır. Yapmasa ne olur? Meclis'e hakim olamaz.

Yeni bir parti kurulur mu? Belli değil ama kurulursa da muhalefet partisi olarak kurulacak ve AKP'ye yakınlaşma ihtimali zayıf olacaktır.

Geriye MHP ve BDP kalıyor. Yaşananlardan sonra BDP ile de bir yakınlaşma olmaz.

MHP'nin ise durumu henüz belli değildir. Baraj devam ederse, Bahçeli başkanlığında bir MHP'nin barajın altında kalacağı, referandumdaki oy dağılımından anlaşılmıştır. Farklı bir genel başkanla MHP barajı geçer.  O zaman da yeni kadroların kararı ne olur? Şimdiden kestirmek zordur. Kaldı ki  MHP devlette görev almaya önem veren bir partidir. Kadroların bölüşülmesi, kamu imkânlarının bölüşülmesi bizzat siyasi iktidarlar içinde ve ortaklar arasında her zaman sorun olmuştur.  

Sonuç; Deniz Baykal çok haklı. Referandum bitti ve fakat maç devam ediyor.

Yazarın Diğer Yazıları