Demokrasi kazanır

Bu referandum süreci bugüne kadar geçirdiklerimizden açık bir şekilde negatif yönde ayrışmaya başladı. Referandum ve seçimlerde, halkın tercihlerinin doğru yansıması için sürecin ve oy verme işlemlerinin demokratik olması gerekmektedir.  

Oysa ki  Sayın Cumhurbaşkanının 'Hayır' diyenleri 15 Temmuz'un yanında  göstermesi, Başbakanın da 'Hayır' diyenleri PKK ile bir tutması ve daha da kötüsü halkın tercihlerinin vatanseverlik tartışmasına taşınması, ağır bir baskıyı ve referandum sürecinin demokratik kurallara göre işemediğini gösterir. Aslında bu tür baskılar, başkanlık sisteminin şimdiden otokrasi algısı yaratmasına neden oluyor. Bu şekilde ön yargılar oluşturduğu için siyasi iktidar sistem değişikliğinin gerekçelerini açıklamakta zorlanacak ve  ikna edici olmayacaktır. Ayrıca, bir siyasi parti yaptığının doğruluğuna yüzde yüz inanırsa ve tezine güvenirse, baskı yaratmasına gerek kalmaz, tezini savunur. Dahası anti demokratik olmanın ötesinde dolaylı veya dolaysız baskı yaratmak bir panik ve bir telaş imajı doğurur.

Sayın Bahçeli de evetin gerekçelerini açıklarken, 1923 ruhu devam etsin diyor  ve arkasından kendisinden farklı düşünenleri süfliler (aşağılık-bayağı) ve ahlaksızlar olarak niteliyor.

***

2008 yılında İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi mezunu olan Edirne Milletvekili Cemaleddin Uslu kürsüde MHP adına konuşmuştu. Uslu yerine dönerken usul olduğu üzre, oturmadan Genel Başkan Bahçeli'nin elini sıkmaya yöneldi. Ben de yakın oturuyordum. Bahçeli Cemaleddin'e dönerek 'Önce Hocanın elini sık' dedi. O günkü Bahçeli'ye ne oldu da bugün başkalarını aşağılık ve ahlaksızlıkla suçluyor? Partisinin adında Milliyetçilik olan bir genel başkanın, toplumun hassasiyetlerine daha çok dikkat etmesi gerekmez mi? 

Demokraside oyunu kuralına göre oynamak gerekir... Söz gelimi, Kanal D'de 'Hayır' olarak tercihini belirten İrfan Değirmenci'nin işine son verildi. İrfan Değirmenci tutulan bir sunucuydu. Ancak medya aynı zamanda yarı kamusal bir hizmettir. Tarafsız olması gerekir. Bu noktadan bakınca neden işine son verildi diye soramazsınız .

Ne var ki, yandaş medya denilen medyanın tamamı her gün ve üstelikte bel altından vurarak evet propagandası yapıyor. Eğer bu tür taraflı basın ve yayını besleyenler olmazsa, bugüne kadar benzer hiçbir militan gazete ve medya aracı yaşamamıştır.  

Bu baskı ve yanlışa, Üniversite rektörleri de katıldı. Adnan Menderes Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Cavit Bircan, Düzce Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nigar Demircan Çakar, Mardin Artuklu Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ahmet Ağırakça da evet kampanyasına katıldı.

Eğer bu zatlar, taraf tutmak ve siyaset yapmak istiyorlarsa, öğretim üyesi olarak bunu yapabilirler. Siyasi partilerin üst organlarında görev alabilirler. Ancak rektör olarak bu kampanyaya katılmaya hakları yoktur.

Zira asalar rektörlerin tarafsızlığını öngörmektedir. Tarafsız davranmayan bu rektörler demektir ki temsil ettikleri Üniversitelerde kendileri gibi düşünmeyenleri tasfiye edecektir.

Bir zamanlar, türban dolayısıyla bazı Üniversite rektörlerini suçlayan AKP yöneticileri şimdi bu rektörlere neden tepki göstermiyor?

 Demokrasilerde, yasalara ve Üniversite gibi değerleri çiğneyenlere ben olsam itibar etmezdim. Çünkü tarih göstermiştir ki devir değişirse bu gibiler bir dakikada cephe değiştirirler.

Daha büyük sıkıntı, halkın bu gibi haksızlıklara karşı geç tepki vermesidir.

Bunun iki nedeni vardır:

* Halkın demokrasi talebi zayıftır. Çünkü biz diğer ülkeler gibi demokrasi için bedel ödemedik. Kurtuluş Savaşı sonrası, Atatürk'ün gerçekleştirdiği Cumhuriyeti, demokrasiye gidiş yolunu ve devrimleri kucağımızda bulduk. Bedel ödemediğimiz için insan hakları ve demokratik özgürlükler konusunda, Avrupalılar ve Amerikalılar kadar hassas olamıyoruz.

* Türkiye 1946 yılından beri tam demokrasiye geçemedi. Bütün siyasi partiler ve liderler aday tespitinde halkı dışladı. Ön seçim yapmadı. Halkın tercihleri siyasi parti yönetimine yansımadı.  Daha da ağırı bazı partiler kendi ilinde istenmeyenleri, İstanbul gibi büyük illerden aday yaptılar. 

Bir gerçek daha var... Bu söylediklerimize rağmen, Türkiye'de siyasi ve sosyal dengelerin aşırı zorlandığı her dönemde halk bir çıkış yolu bulmuştur.

Yazarın Diğer Yazıları