Dünyanın ve Türkiye'nin geleceği

Tüm insanlık bir gerilim çağı, bir gerilim dönemi yaşıyor... Bütün dünyada huzursuzluk var. ABD artık daha sert ve rijit davranıyor...

Orta Doğu'da yaşananların temel sebebi, ABD' nin yanlış ve iflasa mahkûm  Orta Doğu projesidir. İkincisi İran'da mollaların iktidarlarını korumaları için başlattıkları mezhep savaşlarıdır. Suriye'de yaşananlar da bu iki nedenledir.

Putin öteden beri kabadayılık yapıyor. Rusya'nın 2014'te Kırım'ı ilhak etmesi, dünya kamuoyunu germiştir. AB, Rusya'ya karşı ambargo uygulamıştır. Putin'in bu dünya için en kötü mirası, dünya demokrasi dengesini bozmasıdır.

Hangi ülkede olursa olsun maalesef, millî duygular ve inanç açısından siyasette hamaset yapmayı vicdanlarına yedirenler genellikle iktidarda kalıyor.

Ayrıca terörün tırmanması da ''kötü ve güvenilmez bir dünya'' sendromu yaratmıştır.

Tüm dünyada idrak ve akıl tutulması yaşanıyor. Söz gelimi Kuzey Kore, halkı yoksulluk içindeyken, neden atom denemesi yapar?

Yine bütün ülkeler karşılıklı olarak bir hırlaşma içindedir... Bu hırlaşma daha da tırmanırsa, çatışmalar yaşanabilir... Veya insanlar tehlikeli gidişi görüp, aklıselime dönebilirler... Bilmiyoruz... Ancak bugün hepimizin yaşadığı streste bu olaylar etkilidir. 

İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra 1950'li yıllardan 2009 dünya finansal krizine kadar, dünya ekonomisine farklı ekonomik yaklaşımlar hakim oldu. 1980 sonrası küreselleşme ile ekonomiler genişledi. Bu arada geçici krizler oldu. Ancak 60 yıllık ekonomik konjonktür, iyileşme ve genişleme trendi içinde kaldı. O kadar ki, Sovyetler de piyasa ekonomisine geçti. Çin de bu yolla büyüme ve sıçrama sağladı.

Şimdi 60 yıldan sonra ekonomide de stres arttı. Dünya dolar olarak bir kağıdın arkasında fazla kalamayacaktır. IMF ve Dünya Bankası ile dünya para sisteminin değişmesi ve yeni ve daha güvenli bir sepete bağlı dünya para sistemine geçilmesi zaruret haline gelmiştir.

Türkiye'ye gelince... Dün The New York Times'taki başyazı Türkiye ile ilgiliydi. Ve Türkiye'deki demokrasiyi değerlendirirken; ''Referandum ülke için tek ve son umut olarak görünüyor'' diyordu.

Aslında, OHAL içinde, siyasi iktidar 'Evet'in getireceği imkânları kullanıyor... Ancak 'Hayır', demokrasi açısından bir uyarı olacak ve siyasi iktidarın toparlanmasını sağlayacaktır.

Aksi halde ekonomide içe dönme başlayacaktır. Bunun emareleri bugünden ortaya çıkmıştır. Söz gelimi, idamın geri getirilmesi AB'ye üyelik sürecinin ortadan kalkmasına neden olacaktır. Ayrıca siyasi iktidar referandum sonrası AB ile ilişkileri yeniden gözden geçireceğini söylüyor. Anlaşmama olasılığı daha yüksek görünüyor.

Türkiye'nin AB ile ilişkisinin bozulması, İngiltere'nin ayrılmasına benzemez. Yahut İsrail'le yaşadığımız siyasi gerginliğin, bu ülkeyle olan ticaretimize yansımamış olmasına benzemez. AB ile sorunların siyasi ve ekonomik anlamda, olumsuz etkileri olacaktır.

AB, demokrasi ve insan hakları konusunda, dünyanın en gelişmiş standartlarına sahiptir. Demokrasi anlamında Türkiye için bir teminattır. Ekonomi için bir çıpadır. Ekonomik anlamda, dış ticaretten turizme Türkiye'nin en büyük partneridir. Eğer siyasi ilişkilerimiz kesilirse bundan ekonomik ilişkiler de zarar görecektir.

Türkiye de demokrasi zarar görürse , diğer ülkelerle olan siyasi ve ekonomik ilişkilerimiz de  zarar görecektir. Yani bir anlamda içe kapalı bir döneme girmiş olacağız.

Türkiye içe kapalı bir ekonomi haline gelirse  olursa  daralma ve istikrarsızlık artacaktır. Bu süreç ne kadar devam eder ? cevap vermek zordur.

Yazarın Diğer Yazıları