Enflasyonda da panik

Temmuz ayında Tüketici Fiyat Endeksi, aylık yüzde 0.55 ve yıllık 15.85 oranında arttı. Gıda ve alkolsüz içeceklerde yıllık artış  yüzde 18.89 ve ev eşyasında 20.32, ulaştırmada ise yüzde 24.21 oldu.

Gıda, ev ve ulaştırma, düşük ve orta gelir grupları harcama sepetinin yüzde 90'ını oluşturuyor. Bu durumda düşük ve orta gelir gurupları için Temmuz ayı geçinme endeksi daha yüksek demektir.

Çekirdek enflasyon ve 12 aylık ortalama TÜFE oranı, enflasyon trendini belirler. Bu göstergelerin geçen seneden daha yüksek olması, TÜFE'nin artmaya devam edeceğini gösteriyor.

Temmuz ayında, Yurt İçi Üretici Fiyat Endeksi ise aylık yüzde 1.77 ve yıllık yüzde 25.00 oranında arttı. Devletten irtifak hakkı yoluyla turizm tesisi yapmak için arsa ve arazi kiralayanlardan veya ecrimisil ödeyenlerden, Ağustos'a denk gelenlerin yıllık kirası yüzde 25 arttı. Bu artış turizm için önemli bir sorundur.

Öte yandan ara malı fiyatlarında yıllık artış yüzde 29.86 oldu. Enerjide genel fiyat seviyesinde artış yüzde 36.51 oldu. Üretimde maliyet artışı da, perakendeye yani TÜFE'ye yansımak zorundadır. Aksi halde firmalar iflas eder.

Nerden bakarsak bakalım enflasyon artıyor.

Enflasyonun tırmanmasında döviz kuru etkili oldu. Kur artışı üretime girdi olan ithal malların fiyatlarının artmasına neden oldu. Bu fiyat artışı üretim maliyetlerini artırdı.

Ancak suçu döviz kuruna, gıdaya atmak, hükümeti ve ekonomi yönetimini kurtarmaz. Temel sorun bugünkü siyasi iktidarın ekonomiyi kötü yönetmesidir.

Bugün, enflasyonu da dikkate alırsak, dolar kuru TL'ye göre yaklaşık yüzde 25 dolayında daha değerlidir. Madalyonun diğer yüzü, TL dolara karşı yüzde 25 daha düşük değerdedir. TL'nin düşük değerde olması, ara malı ve ham madde ithal fiyatlarını TL cinsinden artırdı. Bu artış da ithalata bağımlı olan üretim maliyetlerini artırdı.

2007 yılı sonuna MB Reel Kur Endeksine göre, bugünkünün tam tersi TL yüzde 28 oranında ve 2008 yılında de ise yüzde 11 oranında daha değerli idi. 

Bu yıllarda Yİ-ÜFE'nin eksi ve TÜFE'nin de sıfır olması gerekirdi. Yİ-ÜFE, 2007 yılında yüzde 3.08, 2008 yılında ise yüzde 15.18 oldu. TÜFE de 2007 yılında 6.90 ve 2008 yılında ise 12.06 oldu.

2007 ve 2008 örneği gösteriyor ki,  kurların da enflasyonda etkisi var ve fakat asıl sorun enflasyonun kronik yapısıdır. Bu yapı temelde siyasi iktidarın ekonomiyi yanlış yönetmesinden ileri gelmiştir.

İktidar piyasayı tamamıyla başıbozuk bırakmıştır. 2012 yılına kadar sıcak para ve düşük kur serabına kapılmıştır. Piyasa anlayışı finans sektörü ile sınırlı kalmıştır. Devlet yönetimini de mali disiplinle sınırlı görmüştür. Kamuda ve özel sektörde etkinlik ve verimlilik kriterlerini göz ardı etmiştir. Tamamıyla popülizme yönelmiştir.

Son yıllarda ekonomiyi yönetme sorunu daha da tırmanarak, var olan koordinasyon sorunu tekelci yönetim olarak dizayn edilmiştir.

Enflasyon istikrarsızlık demektir. Enflasyon artışı belirsizliği ve kırılganlığı artırıyor. Bu artış, siyasi, sosyal ve hukuki alanda oluşmuş güven eksikliğini daha da ağırlaştırıyor.

Nereye kadar gider? Gitmez. Gitmeyeceği uluslararası göstergelerden çok net olarak anlaşılıyor. En önemli gösterge olan Türkiye'nin dış borç sigorta risk primi tabelada en yüksek baz puana, 340.50 baz puana çıkmasıdır. (Aşağıdaki tablo.)

BRAZIL 215,92                 

JAPAN 53,33

GERMAN 10,8                     

PORTUG 63,21

GREECE 317,43                 

RUSSIA 138,39

IRELND 19,99                    

SPAIN 66,33

ITALY 212,5                    

TURKEY 340,5

 

 

Yazarın Diğer Yazıları