İnsanlar ne istiyor?

G-20 Zirvesinin yapıldığı  Hamburg'ta Kapitalizm ve Küreselleşme karşıtı protestocular Kent sokaklarını ateşe verdiler.

Bu güne kadar Dünyada herkesi memnun ve mutlu eden bir sistem bulunamamıştır.

Karl Marx'ta büyüme modeli olan emek-değer teorisinde  emeği ön plana çıkararak, ilk sıraya insan faktörünü koymuştur.

Komünist felsefenin temel yaklaşımlarından birisi  "Barış uğruna savaş verilmeden ve  özgürlüğü savunmadan, ekmek için kavga verilmez" şeklindedir.

Ancak maalesef Sovyetler Birliği özgürlüğün en fazla kısıtlandığı ve Stalin döneminde milyonlarca insanın telef olduğu ülkedir.

Adam Smith, İskoçyalı Ahlak Felsefesi Profesörüdür. Ekonominin de Babası sayılmaktadır. 1776 yılında yayınladığı "Milletlerin Zenginliği" kitabında, "Doğal hürriyet sisteminde her insan kendi menfaatini izlerken, kendi istemese de toplumun menfaatini sağlamaktadır" diyerek insanı ön plana çıkarmıştır. Bununla birlikte, yerine göre devlet müdahalelerinin de gerektiğini söylemektedir.

Ne var ki kapitalizm hiçte öyle bir sonuç vermemiştir. ''Bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler'' şeklinde tarif içinde gelişen vahşi  kapitalizm insan istismarının  en fazla yapıldığı sistem olmuştur.

Avrupa Birliği  prensip olarak insan hakları ve demokratik özgürlükleri her zaman ekonomi ve siyasetin önünde tutmaktadır. Ne var ki  AB'ye 2004 yılında giren Macaristan'ın sağcı başbakanı, aynı Avrupa'da Cahvez'e  benzetiliyor ve AB'de Macaristan'ın üyeliğini askıya alınması tartışılıyor.

 

Küresellleşme, sermaye hareketlerinin artmasına ve finans sektörünün reel sektör aleyhine büyümesine yol açtı. O kadar ki spekülatif sermaye birçok ülkede siyaseti de  kontrol altına aldı. Söz gelimi Soros'un açık toplum enstitüleri, ideolojik ve siyasi alanda halen  çalışıyor.

Geldiğimiz süreçte  küresel sürecin sürükleyici unsuru sermaye hareketleri  maalesef  artık dünya para sisteminde yeni arayışlara yol açacak kadar global  istikrarı bozdu.

 

Küreselleşme ile oluşan  global dünyada yalnızca sermaye hareketleri tam, mal hareketleri ise kısmen serbest hareket etti. Emek faktörünün hareketine  ise tersine sınır getirildi. 

 

Buna karşılık küreselleşme  ile gelişen iletişim ve haberleşme, sosyal medyanın gelişmesi, toplumların çevre ile etkileşime girmelerini, gelişmiş  ve refah toplumlarında insan hakları ve demokratik özgürlükleri öğrenmelerini kolaylaştırdı. Gelişmekte olan ülkeler gelişmiş ve refah toplumlarının yaşam tarzlarını öğrendi. Bunun içindir ki küreselleşme sürecinde aynı zamanda toplumların demokrasi  ve refah talebi arttı.

 

Sonuçta küreselleşme ile; fakir ülkelerden zengin ülkelere kaynak transferi oldu. Fakir ülke daha çok fakirleşti. Zengin ülke daha çok zenginleşti. Aynı ülke içinde, zengin-fakir farkı arttı. Bunun içindir ki söz gelimi  Türkiye'deki milyarder sayısı Japonya'dan daha çoktur.

Dünya ya bakarsak… Birleşmiş Milletler insani gelişme endeks haritasına  göre,  mevcut ülkeler içinde  yüksek insani gelişmişlik düzeyine ulaşmış ülkeler yalnızca dünyanın  dörtte biridir.

İnsanlık tarihi, gelirin adil dağılımı, insan hakları ve demokratik özgürlükler için mücadeleyle geçmiştir. Ancak her zaman halkın milli duygularını, inancını istismar eden diktatörler kazanmıştır. Popülizm karşısında  her zaman insanlarda  akıl tutulması yaşanmıştır.

Almanya daha demokratik olduğu için protestocuları önlemek istemiş ve fakat  onlara zarar vermemiştir. Ayrıca eminim ki protestocular vatan haini ilan edilmeyecek ve hapse konulmayacaktır.

Yazarın Diğer Yazıları