Özelleştirme yoksullaştırıyor

Özelleştirme İdaresi Başkanlığı, 14 adet şeker fabrikasını, Dinar 2 hidrolik santralini, Çine hidroelektrik santralini satışa çıkardı.

AKP kendi felsefesini özelleştirme felsefesi olarak görüyor... Özelleştirme idaresi web sayfasında ''Özelleştirmenin ana felsefesi, devletin asli görevleri olan adalet ve güvenliğin sağlanması ile özel sektör tarafından yüklenilmeyecek altyapı yatırımlarına yönelmesi, ekonominin ise pazar mekanizmaları tarafından yönlendirilmesidir.''

Teorilerde, yasalarda ve dünyadaki uygulamada özelleştirme için öne sürülen  gerekçelerden biri şöyledir:

''Piyasaların yetersiz olduğu durumların benzerleri devlet faaliyetleri içerisinde de ortaya çıkabilir. Devlet, piyasanın daha pratik çözümlerle ve daha etkin ürettiği özel mal ve hizmetleri yaparsa asli görevleri olan parlamento, diplomasi, adalet, iç ve dış güvenlik türünden tam kamusal hizmetler ile eğitim, sağlık gibi yarı kamusal hizmetleri aksatabilir. Devlet özel mal üretiminde, tüketici tercihlerini özel sektör kadar iyi belirleyemez.''

Özel mal ve hizmetlerin özelleştirilmesine kimse itiraz etmez. Ancak AKP iktidarı yatırımları özelleştiriyor. Üstelik özelleştirme gelirlerini de altyapı  yatırımlarına ayırmıyor. Çünkü köprü ve kara yollarını, hava alanlarını devleti özel sektöre borçlandırarak yapıyor. Bunlar için hem devlet gelirlerinden mahrum oluyor, hem de üstüne her yıl bütçeden para veriyor.

Kaldı ki, özel mal üreten, Et ve Balık Kurumu gibi işletmeler özelleşti. Bu işletmeler halka daha pahalı mal satmaya başladı.

Adalet ve güvenliğin sağlanması da, özelleştirme gelirlerine bağlanamaz. Çünkü özelleştirilecek mal kalmayınca, bu hizmetler nasıl finanse edilecek? Bu hizmetler prensip olarak vergi gelirleri ile finanse edilir.

Devlet yatırımlarının satılması, halkın fakirleşmesine neden oluyor.

Özel sektör doğal olarak kâr amacı güttüğü için, özelleşen işletmelerde çalışanlarda tensikat yapıyor. İstihdam artışı yaratmıyor, işsiz artışı yaratıyor.

Bu yatırımların bir kısmı yabancıya satılıyor. Yabancı kâr transferi yapıyor. Beş-altı yılda getirdiği sermayeyi götürüyor. Sonra sürekli kâr transferi ile ülkeden kaynak çıkışı oluyor. Üstelik Türk Telekom'u alanlar yabancı sermaye de getirmedi. Türk bankalarından borç aldı. Telekom'un kârını götürdü. Borç ise halen duruyor.

Dahası yabancıya satılan devlet yatırımları için yabancı sermaye, personelin bir kısmını kendi ülkesinden getiriyor. Üretim ve hizmette ara malını kendi ülkesindeki şirketinden getiriyor.

Yurt dışına kaynak transferi, cari açığı artırıyor, döviz ihtiyacını artırıyor, fakirleşme yaratıyor.

Öte yandan Türkiye'de devlet yatırımlarının satılması ile bütçe açıkları kapatılıyor. Bütçe açıklarının en büyük nedeni de popülizm harcamalarıdır.  Devlet malı halkın ortak malıdır. Özelleşen yatırımlar yerine yeni yatırım yapılmadığı için halkın serveti azalıyor.

Birçok ülke bu sorunu, devlet işletmelerini doğrudan satarak değil de, hisselerini halka arz ederek çözmüştür. Bu yolla sermayenin de tabana yayılması sağlanmaktadır.

Öte yandan özelleştirmenin ekonomik anlamda etkin olup olmadığı şu sorulara verilecek cevaba göre belirlenir .

1- Özelleştirme sonucu, üretilen ürün daha ucuz mu, daha pahalı mı oldu?

2- Daha çok üretim ve daha çok istihdam yaratıldı mı?

3- Daha iyi ve daha kaliteli ürün üretildi mi?

4- Daha çok yatırım ve daha çok yenilik yapıldı mı?

5- Özelleştirme, önceki duruma göre, çalışanlara, üreticilere, ihracata ve vergi mükellefine ilave yarar sağladı mı?

Bu beş sorunun cevabını herkes biliyor. Değerlendirme yapmaları herkesin kendisine aittir?

Yazarın Diğer Yazıları