Spekülatif atak

Ekonomik veriler ekonomide bir spekülatif atak olduğunu ve siyasi iktidarın bu gidişi görmek istemediğini gösteriyor. Krizi bile, algı yaratarak, dış politikada kullanıyor.

Önce bu spekülatif atağın nereden ileri geldiğini iyi tespit etmek gerekir. Bunun nedeni Trump değildir. Zira Trump'ın dünya sermaye hareketlerini etkileme gücü sınırlıdır. Söz gelimi FED, daha etkilidir. Kaldı ki Trumph, Çin ve AB için de yaklaşık benzer söylemlerde bulundu. Yuan ve Euro yerli yerinde duruyor.

Dahası kur artışını Trump'a yüklersek, hem Türkiye'nin ne kadar bağımlı olduğunu söylemiş oluruz, hem de Trump'a olduğundan fazla değer vermiş oluruz.

ABD merkezli firmaların Türkiye'de 85 milyar dolarlık yatırımları var. Eğer bir Trump terörü varsa, ucu bunlara da gitmez mi?

Türkiye'de bu sorunun temelinde iktisadi bünyenin zayıf düşmesi yatmaktadır. Bu durumu üşüten birisinin mukavemet gücü azaldığı için, gribe daha kolay yakalanmasına benzetebiliriz.

Bir ekonomide, piyasada oligopol yapı ve kartelleşme yoksa, sermaye piyasasına manipülasyon ve spekülasyon hâkim değilse, finans sektörü ile reel sektör arasında denge varsa (balon yoksa), tasarruf-tüketim dengedeyse, dış denge varsa, hukuki altyapı olan hukukun üstünlüğü varsa, ekonomik yapı veya bünye sağlam demektir. Bünye sağlamsa spekülatif sermaye de etkili olamaz. 

Merkez Bankası, son dönemde enflasyon görünümüne ilişkin gelişmeler fiyat istikrarı açısından önemli risklere işaret ettiğini açıklayarak, "fiyat istikrarı temel amacı doğrultusunda elindeki bütün araçları kullanmaya devam edecektir" diye açıklama yaparak, faizleri artıracağı mesajını verdi.

Merkez Bankası faizleri artırırsa bu atağı önleyebilir mi?

Her şeyden önce bu tür krizlerde faiz veya başka bir iktisat politikası aracı tek başına etkili olmaz. Tüm araçların birlikte ve koordineli olarak bir istikrar paketi içinde kullanılması gerekir.

Merkez Bankası gösterge faiz oranı yüzde 17,75'tir. Piyasada 5 yıllık bono faizleri yüzde 26'dır.

Kurlarda spekülatif atak başladığı zaman Merkez Bankası faizlerde daha yüksek artış yapsaydı, TL bu kadar değer kaybetmezdi. Maalesef bekleyerek geç kaldı. Panik oluştu. Kur artışı enflasyona yansıdı.

Şimdi etkili olması için faizleri daha çok artırmak lazım. Bu artış belki bir süre spekülatif atakları geçici engeller ve fakat ekonomik yapı zayıf olduğu için, hukuki ve siyasi altyapı sorunları yaşadığımız için, üretici ve tüketici güven bunalımı yaşadığı için kurlar yeniden tırmanabilir.

Öte yandan nominal faizleri enflasyonun üstüne çıkarmak gerekir. Enflasyon verileri TÜFE artışının artarak devam edeceğini gösteriyor. Bu durum reel faizleri de istikrarsız yapacaktır. 

Faizlerin talep ve maliyet üstünde etkileri var.

İstikrarlı bir ekonomide yüksek faiz talep artışını kısıtlar. Çünkü yüksek reel faiz varsa tüketimin maliyeti artacaktır. Ne var ki yüksek enflasyonda TL'den kaçış olduğu için, bu defa dolara ve altına talep artar. Kur artışı devam eder. Kur artışı da, üretimin ithal mallarına bağımlı olması nedeni ile, üretim maliyetlerini artırır ve sonuçta bu artış enflasyona yansır.

Öte yandan yine yüksek faiz üretim maliyetlerini artırır. İşletme kredilerinin yüzde 40 oranlarına kadar çıktığı anlaşılıyor. Kredilerde yüksek reel faiz de elbette üretim maliyetlerini artıracaktır ve enflasyona yansıyacaktır.

Sonuçta siyasi iktidarın istikrar önlemlerinde geç kalması, ekonomiyi spekülasyona açık hale getirmiş ve faiz-kur-enflasyon kısır döngüsü içine sokmuştur.

Yazarın Diğer Yazıları