‘1934 Trakya olayları Millî olan her şey bizimdir’

‘1934 Trakya olayları  Millî olan her şey bizimdir’

Filistin’de Netanyahu çetelerinin saldırılarından, katliamından dolayı Yahudiler gündemde. Netanyahu’nun vahşeti, hepimizin yüreğini dağlıyor. “İnsan” olan buna dayanamaz.

Geçmişte, Türk sahaları hariç dünyanın hemen bütün bölgelerinde Yahudiler zulüm gördüler, akıl almaz katliama uğradılar. Kendileri acıyı en derinden yaşadıkları hâlde, neden insanın kanını donduran katliama girişiyorlar? Savaşçılara karşı savaş olsa, kim ne diyebilir, ama katlettikleri, kadınlar, ceninler, çocuklar...

Ve dünya suskun. Siyonistler, dünyayı içeriden kuşatmışlar. Biliyor musunuz İsrail’deki Yahudiler Anadolu’muzun herhangi bir yerinde, kendi hâlinde yaşayan insanlardan pek farklı değiller. Bunlar üzerinde hâkimiyet kuran o dünya içine nüfuz etmiş, intikamcı Siyonistler. (Geçmişte bu hâli İsrail’de bizzat gözledim ve yazdım. O zamanki tespitlerimi sonra vereceğim.)

Lozan’da, azınlıklar meselesi görüşülürken, Yahudiler kendileri için azınlık statüsü istememişlerdi. Zamanında, İspanya Yahudilerinin katliamdan kurtarılmasına duyulan minnetle, kendilerini “Türk Yahudileri” olarak görmüşlerdi.

Şunu öncelikle belirteyim: Hilafet ilga edilince, azınlık cemaatlerine de çekidüzen verilmiştir. Hatta Rum ve Ermeni patrikhaneleri ve hahambaşılığın kaldırılması tartışmaya açılmış, sonunda Ermenilerin de Yahudilerin de dinî kurumlarında kısıtlamaya gidilmiştir. Tabiî Yahudiler Türk yönetiminde ayrı yere sahipti. Onlar isyan etmemişler, Türk’e tavır koymamışlar ve hatta Türkçülük yapmışlardı.

İkinci Dünya Savaşı öncesinde dünyada Yahudi düşmanlığı alıp yürümüştü. 1927 yılından itibaren Türkiye’ye de menfî tavırlar görüldü. Fitili ateşleyen Elya Niyego adlı Yahudi bir genç kızın öldürülmesiydi. Elya Niyego aşkına karşılık bulamayan bir subay tarafından bıçaklanmıştı.

***

Ve antisemitizm 1934’te Trakya’ya sıçradı. Şimdi burada Rıfat N. Bali’nin “1934 Trakya Olayları” çalışmasını hatırlatacağız. (Libra Yayınları, genişletilmiş 11. bs., 595 s.) Kitabın kapağında bir başlık daha var: “Millî Olan Her Şey Bizimdir”.

Sağolsun Rıfat N. Bali, kitabını, “Değerli araştırmacı Dr. Arslan Tekin’e dostane selamlarımla” imzasıyla göndermiş.

Daha önce de belirttim… Rıfat Bali’nin araştırmaları, tarihe notlardır; kıymetlidir. Kurucusu olduğu Libra Yayınları’ndan çıkan kitaplar da seçkindir.

Rıfat Bali, 1944 Türkçülük - Turancılık Davası'nda tutuklanan Türk milliyetçilerine yapılan işkencelere dair Türkçülere Yapılan İşkence: Tabutluklar, Sansaryan Han ve İki Emniyet Müdürü” kitabının da yazarıdır.

“1934 Trakya Olayları”nın arka kapağında kitap hakkında öz bilgi buluyoruz:

“Tarihe ‘1934 Trakya Olayları’ adıyla mâl olan ve aniden meydana gelen bu hâdiselerin sebepleri nelerdi, müsebbipleri kimlerdi? Olaylar, bölgede yaşayanları nasıl etkilemişti?

Bu araştırma, bu suallere yerli ve yabancı arşiv belgelerinin, hâdiselere bizzat şahit olmuş tanık ifadelerinin, Trakya Umumi Müfettişi İbrahim Tâli'nin teftiş gezisi raporunun, dönemin yerli ve yabancı basınında yer alan haber ve karikatürlerin ve daha önceki baskılarda yer almayan yeni belgelerin eşliğinde ve ışığında cevap vermeye çalışmakta.”

Kitabın “Giriş”inde şu bilgiler yer alıyor:

“Tarihe ‘Trakya Olayları’ adıyla mal olan, Trakyalı Yahudiler arasında ‘furtuna’ olarak anılan hâdise, 1934 yılının 21 Hazi­ran günü önce Çanakkale, akabinde Edirne, Kırklareli, Tekirdağ vilâyetlerinde ve bu vilâyetlere bağlı ilçelerde yaşayan Yahudile­rin ev ve mağazalarına karşı başlatılan yağma eylemi ile yöredeki Yahudi halkını tehdit ve tacizlerle korkutarak bölgeyi terk etme­lerini sağlama teşebbüsüdür. Olaylar, Başvekil İsmet İnönü'nün 5 Temmuz 1934 günü TBMM'de yaptığı konuşmada hâdiseyi tel'in etmesinin ardından kontrol altına alınacaktır. Olaylar bastırıl­dıktan sonra İstanbul'a kaçan Yahudilerden az sayıda bir bölümü evlerine geri dönecek, çoğunluğu ya Filistin'e göç edecek veya İstanbul'a yerleşecektir.” (s. 20)

Kitapta, Nihal Atsız’ın, 1933’te kısa süre (11 Eylül-28 Aralık 1933) Edirne Erkek Lisesi’nde ders vermesi, buradayken Orhun dergisini yayınlamaya başlaması ve bu derginin bölgede etkisi üzerinde özellikle duruluyor.

***

“1934 Trakya Olayları” kitabında, “Tek Parti Döneminde Türkleştirme Siyaseti” ara başlığı altında şu değerlendirme yer alıyor:

“Tek Parti döneminde geçerli olan azınlıkları Türkleştirme siya­setini ‘azınlıkları azaltarak yok etme siyaseti’ olarak yorumlayan sol ve liberal görüşlü entelektüel camia 1934 Trakya Olaylarını, azınlıkları Türkleştirme siyasetinin bir örneği olarak kabul ede­cektir. Azınlıkları Türkleştirme siyaseti böylesine yanlış bir şekilde yorumlandığı için bu siyasetin ne olduğunun tarifinin yapılma­sı gereklidir. Azınlıkları Türkleştirme siyaseti Cumhuriyet'in ilk yıllarındaki uluslaşma sürecinin bir parçasıydı. Bu siyasetle ger­çekleştirilmek istenen Müslim, gayri Müslim ve değişik etnik kökenlere mensup vatandaşları ‘Türk’ üst kimliğinde birleştir­mekti. Türkleştirme siyaseti azınlıkların Türk dilini, ülküsünü ve kültürünü içtenlikle benimseyip Türk millî kültürü içinde eriyip İslâm dinine mensup Türklerle eşit haklara sahip Musa veya İsa dininden birer Türk olarak yeniden doğmalarını amaçlayan ancak başarıya ulaşmayan bir siyasetti. Başarısızlığının nedeni ise yüzyıllardan beri şeriatla yönetilen, gayri Müslimleri birer zimmî olarak kabul eden Osmanlı Devletinin bakiyesinden yeniden inşa edilen Türkiye Cumhuriyetinin kurucu liderlerinin hafızasında azınlıkların ‘vatana olan kan borçlarını ödememiş, buna mukabil servetlerini arttırmış, Mütareke dönemi ve Kurtuluş Savaşı yılla­rında düşmanla işbirliği yapmış zimmîler’ olarak yer etmeleriydi. İşte bu nedenlerden ötürü Cumhuriyet'in ilanından sonra da gayri Müslimler ister içtenlikle, ister kerhen Türkleşmeye gayret etme­lerine rağmen hiçbir zaman ‘Türk’ olarak kabul edilmeyeceklerdi.” (s. 24)

“1934 Trakya Olayları”nda çok ayrıntı var.

Okumak lâzım.

Yazarın Diğer Yazıları