2026 Merkezi Yönetim bütçesi, 22,8 trilyon lira olarak, komisyondan Meclise geldi. Meclisin bütçe üzerinde gelir ve harcama artırma veya düşürme yetkisi yok. Dolayısıyla aynen geçecek.
Bütçeden ödenecek faiz 13,4 trilyondur.
Bütçe açığı, 2,7 trilyon ve GSYH’ nın yüzde 3,1’i olarak tahmin edilmiştir. 2025 te bu oran yüzde 3,5 tir.
Bütçe hepimizi ilgilendirir. Bu nedenle 2026 bütçesinde daha dikkatli analiz etmemiz gerekir. Bu köşenin sınırı nedeni ile iki konuya açıklık getirmek istiyorum.
1. Faiz yükü, basında yer aldığı şekliyle , bütçe faize mi çalışacak? Gerçek nedir?
2. 2026 bütçesi Türkiye’nin kalkınmasında ve halkın refahına katkı yapar mı?
Faiz
Devlet borçlanmayı kamu yatırımları için yapmışsa, bu nedenle yaratılan katma değer, faiz yükünden daha fazla ise, devletin borçlanması ilave maliyet yaratmaz.
Yine eğer devlet, ekonomide bir darboğazı aşmak için borçlanmışsa,
Borçlanmanın faydası faiz maliyetinden daha yüksek olacaktır. Söz gelimi, özel yatımları engelleyen altyapı yatırımlarında eksiklik varsa, yol ve parklar , elektrikli arabalar için şarj istasyonları eksikse, araba talebi düşer, arabaların yıpranma payı artar, altyapı yatırımları bu darboğazın giderilmesini sağlar. Özel sektörün mal ve hizmet üretimini teşvik eder.
Eğer devlet, enflasyonun altında, yani eksi reel faizle borçlanırsa, Söz gelimi enflasyon yüzde 40 ise, devlette yüzde 35 faizle borçlanmışsa, devlete borç verenler yüzde eksi 3,7 reel faiz alacaklar, yani verdikleri 100 liranın satın alma gücü olarak, yüzde 96,3 ünü geri alacaklar. Bu fark devlete borç verenlerin aynı zamanda gizli vergi verdikleri anlamına gelir.
Türkiye de, bütçe faiz yükü GSYH’ya oranla yüksektir. Ama eksi reel faiz var. TÜİK verilerine göre geçtiğimiz ay, devlet iç borçlanma faizlerinde (DİBS) yıllık ortalama faiz oranı eksi 8,94’tür. Bu durumda devletin borçlanması toplum için bir yük, bir maliyet oluşturmuyor. Devlete borç verenler zarar ediyor. Hem borç veriyor hem de yüzde 8,94 oranında gizli vergi vermiş oluyorlar.
Bütçe iş bütçesi değil
2026 bütçesinin yüzde 39,42’cari harcamalara, yani personel ve mal ve hizmet alımı ile yatırımlara gidecek. Yalnızca bu kadarı ile iş yapmış olacaktır.
Devlet bütçe açığını kapatmak için borçlandığından, ödenen faizi de transfer saymak gerekir. Faiz GSYH’nin bir bileşeni değildir. Ulusal hesaplarda faiz “mülkiyet geliri”dir; üretimden doğan katma değere girmez.
Bütçe de yatırımların payı yüzde 6,4’tür. Bu mevcut kamu yatırımlarının amortismanına yetmez. Dahası kamu -özel yatırımları nedeni ile gerek 2026 ve gerekse gelecek bütçeler de ipotek altındadır.
2026 BÜTÇESİNDEN İŞ ÇIKMAZ
Mehmet Şimşek sonrası, bütçede tasarruf olmadı, ama üretici ve tüketicinin ödedikleri vergiler arttı. OVP’da 2026 TÜFE tahmini yüzde 16 ve fakat 2026 bütçesinde vergi artışı 26,5’tir. Bazı firmalar zora girmesinde vergi artışları da etkili oldu, bundan sonra da maalesef olacak demektir.
Yine 2026 enflasyon hedefi yüzde 16 ise, nasıl oluyor da bütçe harcamalarındaki artış yüzde 28,5 oluyor. Demek ki bütçe harcamalarındaki artış, dezenflasyonist değil ve istikrar için ters etki yapacaktır.
Özetle, 2026 bütçesi, kalkınmayı, halkın refahını ve ekonomik istikrarı sağlayamaz.