55. Kütüphaneler Haftası'nın ardından…

Geçen hafta (25-31 Mart) "55. Kütüphaneler Haftası"nı kutladık. "Kutladık" ifadesini öylesine kullandım. Zira siyasetin hayhuyu arasında yazarlarımızın kitaba, kütüphaneye ayıracak vakitleri olmadı.

"55. Kütüphaneler Haftası"nın ana teması "Değişen Toplum, Dönüşen Kütüphaneler" idi. Doğrusu, insanlar ihtiyaç duydukları bilgiler için artık kitap ve kütüphane yerine cep telefonundan -el telefonu desem daha uygun olurdu- Google dedeye müracaat ediyorlar. Yani bu konuda toplumun değiştiği açık… Dijitalleşme dolayısıyla bilgi parmaklarımızın ucuna geldiğine göre kütüphaneler de asıl fonksiyonlarını kaybederek dönüşüme uğradı.

Bütün bu değişim ve dönüşüme rağmen hâlâ ciddî ciddî okumak, bilgi sahibi olmak, güzel bir üslup kazanmak isteyenler varsa onlara âcizane bazı tavsiyelerimiz olacak.

Öncelikle "Niçin okuyoruz, niçin okumalıyız, nasıl okumalıyız? gibi sorulara cevap bulmalıyız.

Namık Kemâl'in:"Âdemin hayvaniyeti yemekle, insaniyeti de okumakla kâimdir" sözü "Niçin okuyoruz yahut niçin okumalıyız?" sorularının en kestirme cevabıdır. İnsan için yiyip içmek ne ise, fazilet ve olgunluk (insaniyet) de odur. Yani "beden" yemek içmekle, "ruh"sa fazilet ve olgunlukla gelişir. Rızkımızı çalışarak kazanırız, fazilet ve olgunluğu ise okuyarak. Çalışmadan nasıl hayatımızı sürdüremezsek, okumadan da insanî meziyetlere sahip olamayız.

Bilindiği üzere, insanın şahsiyetini genellikle aile, çevre ve okuduğu kitaplar oluşturur. Kişi ailesini seçme şansına sahip değildir. Bir noktada çevreyi de hazır bulur. Bu durumda kendi hür irademizle oluşturabileceğimiz ideal bir şahsiyet için geriye sadece kitaplar kalmaktadır. Şuurlu bir okuma alışkanlığı bizi Peygamberlerden filozoflara, velilerden düşünürlere kadar birçok büyük şahsiyetlerle gece-gündüz sohbet etme, onların binbir güçlüklerle elde ettikleri bilgilere kolayca ulaşma imkânı sağlar.

Francis Bacon'ın şu sözünü iyi anlamak gerekir:"Yalanlamak ve reddetmek için okuma! İnanmak ve her şeyi kullanmak için okuma! Konuşmak ve nutuk atmak için de okuma!.. Tartmak, kıyaslamak ve düşünmek için oku!.." Demek ki yazılıp çizilenlere doğru mu yanlış mı olduğuna bakmadan körü körüne inanmak yahut okuduklarımızı hiçbir tenkide tabi tutmadan zihnimizde depolamak bize fazla bir şey kazandırmıyor. Esas olan verileni almak değil, okuduklarımız üzerinde düşünmek ve daha iyiye, daha güzele ulaşabilmek için mukayeseler yapmaktır.

Gayet tabii, bunları yapabilmek için altyapımızın sağlam olması gerekir. Yani çocukluğumuzdan itibaren düzenli okuma alışkanlığı kazanmış ve özellikle gençliğimizde fikirden ziyade güzel bir üsluba sahip olabilmek için gayret etmiş olmamız lazım.

Aslında gençlerimize şu iki alışkanlığı kazandırabilsek gerisi kendiliğinden gelecektir:

1- Sözlüğe bakmak.

2- Günlük tutmak.

Üniversitede hoca iken sözlüğe bakmanın önemini öğrencilerime şöyle anlatırdım: "Anlamını bilmediğimiz kelimeye sözlükten bir defa, anlamını bildiğimizi sandığımız kelimeye ise on defa bakacağız. Çünkü hatayı daha çok anlamını bildiğimizi zannettiğimiz kelimelerde yaparız.

Günlük tutmaya gelince… Yazmakla yüzmek arasında çok yakın bir ilgi vardır. Küçük yaştan itibaren devamlı denizle, ırmakla vs. irtibat halinde olan her genç muhakkak yüzmesini bilir. Küçük yaşta kalem tecrübesine başlayan bir genç de aynı şekilde yazma sanatını öğrenir. Bunun en pratik yolu da günlük tutmaktır.

Sözün kısası; insanı diğer canlılardan ayıran özelliklerin başında okumak, yazmak ve düşünmek gelir. Bu özellikler de küçük yaştan sözlüğe bakma, günlük tutma ve okuma alışkanlığı kazanmakla gelişir.

***

ACZİMİN GİRYESİ:

YARINLARA SESLENMEK

Kitap medeniyettir, hayat çarkı eserle döner,

Asırlar  ötesine ses götürebilmektir hüner.

(Li-müellifihî)

Yazarın Diğer Yazıları