ABD, IŞİD ile neden masaya oturmaz?

Kurban Bayramınızı kutlar; ülkemize ve milli kurumlarımıza çözüm tuzaklarının ve kumpasların kurulmadığı, resmi kanalca yeni paralel yapılara fırsat verilmediği, yabancıların bu ölçüde at oynatmadığı huzurlu ve istikrarlı bir Türkiye’de sizlere nice güzel bayramlar diliyoruz. Türk Milleti için teröre karşı şehit düşenleri de rahmetle ve saygıyla anıyoruz. 
Bizi zorladılar; iktidarın zaafı ile terör örgütü ile müzakere masasına oturttular. Oslo’da arabulucu devlet de İngiltere idi. Bölücü, ırkçı ve eli kanlı terör örgütü ile bizi çözüme ve Yeni Türkiye olmaya zorlayanlar, bu konuda kitaplar yazan sözde dostlarımız; neden eli kanlı bir terör örgütü olan IŞİD’i muhatap alıp müzakere ve pazarlık yapmaktan kaçınırlar? IŞİD ortadan kaldırılmalı diye koalisyonlar kuranlar, PKK terör örgütüne yıllardır her türlü desteği sağladılar. El birliği ile PKK’yı yasallaştırdık, halkı yerel desteğe zorladık ve sonra da PKK eylemlerini gizlemeye çalıştık. Türkiye yıllardır IŞİD önünde bugün bozguna uğrayan bir terör örgütü ile mücadele etmedi. Dost ve müttefik bildikleri ile de savaştı. Bazı sivri akıllıların  “Efendim askeri tedbirlerle, silahla olmuyor; barışın ortağı olalım”  şeklindeki görüşleri ya gaflettir, ya da ihanettir. Daha üç-dört sene önceye kadar mağaralar ve değişik alanlar terörist cesediyle doluyordu. Dış baskılarla mücadeleyi müzakereye çevirdik. 29 Şubat 2008 tarihinde yasal haklarımızı (mukabele ve takip) kullanarak Irak topraklarına girdik. Sözde dost ve müttefikimiz  “çıkın dışarı”  talimatını verdi. Hep uyutulduk ve oyalandık. Son yıllarda askere ve polise duyma, görme talimatları verildi. Yeter ki sözde açılım ve çözüm süreci sürdürülebilsin. Hayali bir barış ve çözüm süreci işletildi. Terör örgütü korucu, asker ve kamu görevlisi öldürmeye, çevreyi yakmaya ve yıkmaya devam etti. Sürecin çöktüğünü bizzat Kandil  “Savaşı başlatabiliriz. Süreç çökmüştür”  şeklinde değerlendirirken bazı yöneticilerimiz Kandil ile görüşmekten bahseder oldu. 
Aslında bu garip çözüm süreci, Devlet eliyle yeni paralel yapılar ve devletçikler doğurabilir. Yeni yayınlanan önemli bir araştırmada çözüm süreci tamamlandığında Kürt sorunu tamamen çözülecek diyenler propagandya rağmen %23.6’dır. İlk hedefte Irak’ın kuzeyi ile Suriye’nin kuzeyini siyasi bakımdan birleştirmek söz konusu iken, biz BM’de ve değişik yerlerde hala Esad kini güdüyor, Mısır’da sözde demokrasiyi koruma işgüzarlığı sergiliyoruz. “Ortadoğu’da gündemi biz tayin ederiz. Lider ve öncü ülkeyiz.”  gibi hayaller birden buharlaşıp uçuverdi. Sözde çözüm süreci ve açılımların faturasını iktidardan Devlete de bulaştırmak için son TBMM’deki tezkere görüşmelerinde bunları Devlet politikası olarak ilan ettik. Çözüm kurulları dillendirildi. Örgütün istekleri hemen hemen benimsendi. Devlet otoritesi zaafa uğratıldı. 
Türkiye, Yeni Türkiye modeli ve çözüm süreci ile Afganistanlaştırılmakta, dış müdahalelere açık hale gelmeye hazırlanmakta, Ankara Bağdatlaştırılmaktadır. Tezkere ile yabancı askerlerin ülkemize kabulü yerine; bunlar Irak veya Suriye’ye misafir olabilirlerdi! Hiçbir ülke kara askeri göndermiyor. Hava desteği veriyor. Türkiye’nin en değerli ihraç malı askeridir diyenler haklı mı çıkıyor? Türkiye’ye konuşlandırılacak bu askerler çözüm sürecine destek mi olacaklardır? Bu askerler ileride akiller heyeti ile beraber halkı ikna turlarına da çıkacaklar mı? Başımıza durmadan çuvallar geçiriliyor. Çöken Ortadoğu politikasını gözlerden kaçırmak için yine türban gündemde. Sıkıştıkça bu örtü kullanılıyor. 
IŞİD bahanedir; asıl hedef Türkiyedir. Daha sonra da İran... IŞİD içinde de Batı ajanları var. İran açılım ve çözüm süreçleri ile uğraşmıyor. Tuzaklardan uzak duruyor. Batılı ülkelerle ilişki geliştirmesine rağmen, dik duruyor. Bize ise,  “Efendim, Güneydoğu ile Irak arasında ticari sınırlar kalktı, şimdi de siyasi sınırlar kalksın”  telkinleri var. Sınırdaki olaylar ve sınır ihlalleri sınırları yok saymak içindir. 
BM desteği ve yardımı almayacaksak; Suriye’den gelen binlerce insanın bu ülkede ne işi vardı? Kaldı ki, Türk kardeşlerinizi değil, Kürt kardeşlerinizi pasaportsuz alıyorsunuz. Dört milyar dolar masraf yapılmış. Bu mültecilerin önemli bir bölümünün yarın devlet dairelerinin saldırıya uğramasında PKK ile beraber hareket etmiyeceği söylenebilir mi? Yeni Türkiye’ye dönüşmede ithal militan mı gerekiyor? Evlerinden atılıp sürülen Irak Türkleri evlerine dönebilecekler mi? Tampon ve güvenli bölge talebimiz gerçekleşecek mi?  Ülke çıkarlarını korumak, Devleti kuran iradeyi sürdürmek ve hukuk devletini işletmek için iktidar olunur. Egemenliği dış dayatmalarla birileriyle paylaşmak, siyasi kumar oynamak için iktidar olunmaz. Yanlış yapmazsak bir ve beraber olabiliriz.   

 

Yazarın Diğer Yazıları