Adaletle hükmedememek işte budur

Anayasa Mahkemesi’ne karşı kim direniyor? Hukuk mu, siyaset mi?

Bu soruyu halktan birine sorsanız bile alacağınız cevap bellidir: Siyaset!

Hem de açık ve net olarak siyaset. Daha doğrusu iktidar ve ortakları.

Nereden biliyoruz?

Tutumlarından; öfkeli sert, hatta Anayasa Mahkemesi yargıçlarına karşı tehditkâr üsluplarından biliyoruz.

Sayelerinde Türkiye, sadece ekonomide değil, yönetim kalibresinde ve kalitesinde de gelişmemiş ülkeler seviyesine indi. Dünyanın ileri, demokrat, gelişmiş, evrensel hukuk değerlerine uyan hiçbir ülkesinde kimsenin aklına kendi ülkesinin Anayasa Mahkemesi kararlarına uymamak gelmez.

Son gelişmelere bakıldığında artık Türkiye, bilim teknoloji, ekonomi, siyaset ve yönetim başarısında değil, hukuk devleti niteliği bakımından da dünyanın gerisine düştü. Gelişmeleri takip ettikçe “Sahiden bir hukuk devleti miyiz” sorusu, aklı başında herkesin zihninden geçiyor.

Bu iktidar zihniyetine, şaşırmamak mümkün değil.

Niçin biliyor musunuz?

AKP kadrolarına 25 yıldır iktidar nasip olmuş; hem de öyle bir iktidar ki, istediklerini yapabilecek güçte. Nitekim işte Anayasa Mahkemesi’nin kararlarını “topu taca göndererek” savsaklıyorlar. Buna rağmen Türk tarihine büyük bir başarı yazdıramadılar.

Ekonomide yok.

Bilim ve sanatta başarı yok.

Yapay zekâ teknolojileri yazılım ve üretim sektörünün yanından geçmiyor.
Eğitimde molla düzeni doğru hızla yol almayı, büyük başarı sanıyor.

Tarımda çiftçinin feryatları ortada.

Türkiye’nin kişi başına düşen gelir düzeyi malum.

Enflasyonun ne zaman duracağında bile kararsızlar.

Dış politikada “komşularla sıfır sorun” laflarıyla başladılar, “tümüne karşıyız ve hepsi düşmanımız” noktasına geçiş yaptıktan sonra, şimdi “Gelin barışalım” noktasındalar.

Bu arada ülkemizi, “Arap Baharı” politikasına uyarak Suriye batağına soktular. Yetmedi oraya ABD ve Rusya’yı taşıdılar.

Çözüm süreci ballandırmasından, HÜDA-PAR’ın Meclis’e taşınmasına geldiler. O da özerklik istiyor.

Önce yasal düzenlemelerle parti kapatılmasını zorlaştırmakla övündüler, şimdi “HADEP’i niye kapatmıyorsun” diye Anayasa Mahkemesi’ne çemkiriyorlar.

Hangi birini sayalım.

Bu zihniyetin 25 yıllık iktidar sürecini madde madde yazsak ilk söylediklerini sonra yalanladığını göreceğiz. Her ne söylemişlerse, önce “doğru” dediklerini, sonra tam tersini yaparak yalanladılar.

Yıllarca “163. madde yüzünden ezildik, Müslümanlara zorbalık var” diye dert yandılar, kendileri iktidar olduktan sonra, Anayasa’nın açık hükümlerine rağmen, Anayasa’nın emirlerini uygulamakta diretmeyi yol seçtiler.

Bu zamana kadar, kendi kendisiyle taban tabana zıtlaşan, yine kendi kendisini, eylem ve davranışlarıyla tersyüz eden bir başka siyaset ve iktidar görülmedi. Bu sebeple, ne tarihe altın harflerle yazılabilirler, ne de herkesin övüneceği bir yönetim felsefesi ortaya koyabilirler.

Muhafazakâr siyaset, bizzat içinde bulunduğumuz uygulama örnekleriyle bir adalet düzeni asla kuramaz ve kuramadı zaten. Üstelik toplumsal güveni sarstı ve sarsmaya devam ediyor. Algı yönetimiyle, çeşitli manipülasyonlarla seçimleri kazansa bile, gelecekte, daima olumsuz örnek olarak gösterilecektir.

Dün Cuma idi.

İmam efendi hutbeden sonra her Cuma olduğu gibi “Allah size adaleti, iyilik yapmayı… emrediyor” dedi ve sonra da “Tutasınız diye size öğüt veriyor” cümlesiyle ayeti noktaladı.

AKP iktidar bürokrasisinin genel çoğunluğu ilahiyatçı. En tepeden en alttakine kadar bu böyle ve biz, bu ülkede her Cuma tekrarlanan “Allah’ın adaletle hükmetmemizi” istediği o adaletin nerede olduğunu arıyoruz.

Gören varsa söylesin lütfen.

Yazarın Diğer Yazıları