Ahmet Davutoğlu'nun Kazakistan ziyareti

Başbakan Davutoğlu, gecikmeli de olsa, 5-7 Şubat tarihlerinde kardeş ülke Kazakistan'a resmi bir ziyaret yaptı. Orta Doğu'ya yaptığı ziyaretin yarısını Orta Asya'ya yapsaydı, hem Orta Doğu bataklığına daha az batarlardı hem de soydaş ülkelerle ilişkiler soğumazdı. Ama maalesef ibadetli ve ibadetsiz İslamcılar, her ne hikmetse 'Arap Ligi'ni anlayışla karşılarken, Türk birliğini dine ve ümmetçi anlayışlarına aykırı bulurlar. Arap, Arap ülkeleri, Arabistan sözcüklerini kullanmaktan çekinmezken, Türk ve Türkistan sözcüğünü ırkçı ve faşist gibi sözcüklerle itibarsızlaştırmaya ve kirletmeye çalışırlar. Anayasa'dan Türk sözcüğünü kaldırmaya teşebbüs ederler, Türkiye'nin adını Anadolu cumhuriyeti koymak için uğraşırlar. Arapları yaratan Allah, sanki Türkleri yaratmamış gibi davranırlar. Türkiye ve Türk kökenli cumhuriyetlerin, sağlam, ihanet etmeyecek, uluslararası olaylardan etkilenmeyecek ve ciddi sorun yaşamayacak, dostluk ve ittifaklara ihtiyacı vardır. Sıkıştığında, yardıma gelecek ebedi dostluk kurulacak ülkelere ihtiyaç vardır. Bu duruma en iyi örnekler, Almanya-Avusturya ve ABD-İngiltere örnekleridir. AKP iktidarı, 15 yıldır Türk kökenli cumhuriyetleri ihmal etmiştir. Bütün zamanını ve enerjisini Arap ve İslam dünyasına ayırmıştır. Araplarla ilişkilere karşı değiliz, ama Türk kökenli cumhuriyetlere de gerekli zaman ayrılmalı ve iş birliği devam etmelidir. Kazakistan Cumhurbaşkanı Nazarbayev, Türk dünyası için bir şanstır. Gerçek bir bilge ve aksakaldır. AKP iktidarı döneminde Türk dünyası ilişkilerini Kazakistan yürütmüştür. Kazakistan büyükelçisi Türkolog ve Türk dünyası dostu, yetenekli diplomat, Canseyit Tüymebayev'in de bu dönemde, Ankara da görev yapması, Türk dünyası için bir şans olmuştur. Türk-Rus gerginliğinin çözümünü sağlayacak en iyi ülke ve kişi Kazakistan ve Nazarbayevdir. Türkiye, Sayın Nazarbayev'in tecrübe ve ciddiyetinden yararlanmalıdır. Rusya gibi önemli bir ülkeyle gerginlik Türkiye'nin ve bölgenin çıkarlarına aykırıdır.

 

********

Merkel'in göçmen

korkusunun nedenleri

********

 

Merkel ve Davutoğlu bir hafta içinde iki kez görüşmüştür. Alman başbakanları çok gerekli değilse, resmi ziyaret yapmazlar. Ayrıca, Merkel'in, 8 Şubat Ankara ziyaretinde bir ayrıntı gözden kaçtı, yabancı devlet adamlarının iş ziyaretlerinin resmi ve geleneksel protokolünde, tören ve Anıtkabir ziyareti yoktur. Ancak Merkel, Anıtkabir'i ziyaret etmiş ve anı defterine manidar bir cümle yazmıştır. "Türkiye Cumhuriyeti'nin Atası ve Avrupa'ya giden yolun mimarı Mustafa Kemal Atatürk'ün anısına derin saygılarımla"  ilginç. Merkel, göçmen sorununu, sadece kendi ülkesi için değil, aynı zamanda, AB için de konuşmaya gelmiştir. AB ve yöneticilerinin, Türkiye üzerinde baskı yapacak kadar ne iyi ilişkileri var ne de güçleri. Şu anda Türkiye üzerinde baskı yapabilecek tek Avrupalı ülke Almanya'dır. Avrupa ülkelerinde ve dünyada İslam karşıtlığı artmıştır. Batılı halklar, Müslümanları, terör yapan, eğitimsiz ve uyumsuz insanlar olarak görmekteler ve ülkelerine alıp beslemek istememektedirler. Ayrıca, bunları, ileride potansiyel sorun, ülkelerine, huzurlarına, sistemlerine ve hayat tarzlarına bir tehdit olarak görmektedirler. Yapılan anketlerde Merkel başta olmak üzere, ülkesine göçmen alan, diğer Avrupalı yöneticilerin, seçmen desteği ciddi şekilde azalmıştır. Merkel, Ankara'ya gelmeden bir gün önce 6 Şubat Pazar günü Fransa'ya günübirlik bir ziyaret yapmış ve François Hollande ile Ankara ziyaretini görüşmüştür. Fransa'da Le Pen'in "Millî Cephesi" ve Almanya'nın da henüz mecliste olmayan ama, bugün seçim olsa yüzde 13 oy potansiyeline ulaşan "Almanya İçin Alternatif Partisi" Merkel'in iktidardan düşmesine neden olacak noktaya gelmiştir. Bunlara ilave olarak,  AB'de ciddi sorun olan, ekonomik krizler, işsizlik, Müslüman nüfusun bu ülkelerdeki oranı, farklı hayat tarzları ve terör korkusu Avrupalı ülkeleri korkutmaktadır. Merkel bu kadar sorunu beraberinde getirme potansiyeli olan göçmen sorununu Türkiye'ye fatura etme peşindedir.

Yazarın Diğer Yazıları