Hani önce millet diyordunuz?

Özgür Özel, sırayla bütün partileri ziyaret etti. Görüş alışverişinde bulundu. Gittiği partiler arasında MHP ve İYİ Parti de vardı.

Partiler arasında diyalogun sürmesi iyidir. Kimse konuşmamanın konuşmaktan iyi olduğunu söyleyemez. Siyaset zaten söz üzerine kurulmuştur. Bir anlamı da dövüşmeyelim konuşalımdır.

Beni üzen, kendini ‘milliyetçi’ olarak tanımlayan partiler arasında aynı diyalogun olmamasıdır. Mesela bayramlarda bile Bahçeli’nin bayramlaşma kabul etmediği partilerden biri İYİ Parti, biri Zafer Partisi’dir. Dervişoğlu seçildiğinde de Bahçeli ‘hainleri tebrik etmem’ demişti.

Kendine tabi olmayanları hain olarak suçlamak Türk siyasetinin bir hastalığıdır. Hainlik, parti mensubiyeti ile izah edilen bir kavram değil, ülke ve milletin aleyhine tasarruflarda ifadesini bulan bir kavramdır. Partilerin son birkaç yıllık icraatlarını milliyetçiliğin terazisine vurduğumuzda kim veya kimlerin ölçü dışına çıktığını görmek mümkündür. AKP’nin askerliğini yapıp sonra da önüne geleni suçlamak aslında “en iyi müdafaa taarruzdur” şeklindeki taktiksel durumu yansıtır. Amaç, suçlanmadan önce suçlamak, başkalarını kendilerini savunmaya mecbur bırakmaktır. Bu taktik bir kişinin iktidarını korusa da ülkeye ve Türk milliyetçiliğine hayır getirmez. Milliyetçilik, kimsenin tasarrufunda olmadığı gibi onu yedeğinde tutmak isteyenlere de ağır gelir.

Ülke çok kritik bir dönemeçten geçiyor. Hayır! Ekonomik krizden bahsetmiyorum, elbette kriz de var ama en az onun kadar yıpratıcı ve tahrip edici olan başka sorunlar da var. Yakın gelecekte yeni çözülme süreçleri gündeme gelebilir, milleti bütünleştiren bir anayasa yerine kabileciliğin önünü açan bir anayasa önümüze konulabilir. Bu uzak bir ihtimal değil, DEM Parti’nin, Babacan’ın Davutoğlu’nun, bazı CHP ve AKP’lilerin söylemlerine bakıldığında endişe etmemek mümkün değil. Bu gibi durumlarda milliyetçilik ve milliyetçilerin toplumun sigortası olması gerekir. Olabileceklere karşı uyandırma, harekete geçirme, barikatlar oluşturma işlevini yerine getirmesi gerekir. Milliyetçiler dağıtılmış, parça parça edilmişse bunu yapacak kimse kalmaz. İşte asıl endişe verici olan budur. Milliyetçiler planlı bir şekilde etkisizleştirildiler. Bir uzmanlığa, onbaşılığa veya çavuşluğa karşı AKP’nin askeri hâline getirildiler. Bilinçli bir şekilde birbirine hasım edildiler. Sinan Ateş cinayetinde olduğu gibi ‘ülküdaşının’ kanını dökmeyi meşru görecek hâle getirildiler. Bu hâle getirilmiş bir hareket ortak politikalar oluşturamayacağı gibi bir araya da gelemez. Nitekim gelemiyor da. İpi dışarıda olanlar, bu yönde atılan atılacak her adımı engelliyor.

Oysa şimdi birlik zamanı. Partiler, başlarındaki kişilerin egoları yüzünden birleşemeyebilir, ama bir araya gelmek, konuşmak, millî meselelerde güç birliği yapmak bu kadar mı zor? Hani önce millet diyordunuz? Bu tutumda en küçük bir milliyetçilik kırıntısı var mı? Bu ısrar ve inat devam ederse korkarım ki, bu milleti ‘kabileleştirmek’ isteyenler çok geçmeden amaçlarına ulaşır bize de kuru slogan atmak, küçük adamların dalkavukluğunu yapmanın tesellisi düşer.

Yazarın Diğer Yazıları