Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
İsrafil K.KUMBASAR

İsrafil K.KUMBASAR

Amaç tutuklular mı tutuklanacaklar mı?

İktidar oldukları günden bu yana ‘hukukun üstünlüğü’ için çabalayan AKP iktidarı, giderayak kaşla göz arasında yine bir takım değişikliklere imza atıyor. 
Varlıkları ve uygulamaları sürekli tartışılan Özel Yetkili Mahkemeler üzerinden yola çıkılarak bir takım düzenlemeler yapılıyor.
Hani diyorlardı ya  “Kanun önünde herkes eşittir” diye, düzenleme bunun aslında ‘tıraştan ibaret’ olduğunu bir kez daha ortaya koyuyor. 
Düzenleme ile zaten ‘imtiyazlı’ olan yönetici sınıfına dahil olan bir takım zevat, yepyeni bir ‘dokunulmazlık zırhına’ daha bürünüyor.
Peki kimler bu zırha bürünenler: 
Başbakanlar, bakanlar, genelkurmay başkanları, kuvvet komutanları, müsteşarlar, sivil ve askeri üst düzey bürokratlar.
‘Üst düzey bürokrat’ deyince zaten akan sular duruyor; aklınıza kim gelirse koyun torbaya; isim saymakla bitiremezsiniz. 
Biz en iyisi tersinden gidip yasa kapsamında korumaya alınmayanları sayalım: ‘Muhtarlar’ bir, ‘ihtiyar heyeti azaları’ iki.
AKP’nin kendisine ‘yeni bir koruma kalkanı’ hazırlayacağı gün gibi aşikardı. 
Ancak kamuoyunu ikna için fırsat kollanıyordu ki o fırsatı da ‘yolsuzluk operasyonu’ ile yakaladılar.

***

Referandumda “Demokratik, özgür Türkiye” teranesiyle iktidarın yelkenine rüzgar basan ’yetmez ama evetçileri’ merak ediyoruz şimdi. 
‘Kirlenmenin’, ‘yolsuzluğun’, ‘iltimasın’, ‘devlet malından nemalanmanın’ ayyuka çıktığı bir dönemde hesap sormak yerine, hesapsızca saldırmak neyin nesidir, cevap bekliyoruz. 
Sağır sultanın bile duyduğu yolsuzluklar, suistimaller için hadi şimdi sıkıysa bir savcı harekete geçsin; gözü kesiyorsa ‘organize işler’ için bir fezleke hazırlasın. 
Hukuk, yine ’gücün’, ‘paranın’, ‘iktidarda olanın’ sırtında bir kalkan; ‘her türlü tehlikeyi’ bertaraf edecek bir yıldırımsavar, bir hile-i şeriye olarak kullanılıyor.
Dön dolaş, yine aynı noktadayız. 
İmparatorun çocuklarından biri ‘tasfiye’ediliyor, diğeri için ‘taç giyme töreni’ düzenleniyor.
Ahali de sanıyor ki ‘veliahtlardan’ biri diğerinden farklı.
Haşa, al birini vur ötekine. 
Bütün dert, dava, ‘musluğun başında’ ne kadar süre ile kimin oturacağı; oturanın ‘küpü’ nasıl dolduracağıdır. 
Sonra zaten ‘üst perdede’ kendi aralarında can ciğer kuzu sarması haline geliyorlar. 

***

Hukuk dediğiniz, sonuç itibariyle ‘benimsenen dünya görüşüne göre’ şekillenip sistemde kendine yer edinmiyor mu? 
O halde neyin kavgası veriliyor?
Bunların öyle yüksek perdeden atıp tuttuklarına aldanıp da  “Hak yerini bulacak”  beklentisine mi girdiniz? Vah ki, ne vah! 
Yahu adamlar daha göbekleri kesilirken “serbest piyasa” namıyla bilinen talan düzeninden yana olduklarını bangır bangır bağırmadılar mı? 
Tıpkı babaları Özal gibi kıyıda köşede ne var ne yok satıp da elden çıkarmadılar mı?
E ne olacak yani, ‘edindikleri servetlerin’ bir anda kayıp gitmesine, ‘görev kusurlarının’, ‘suistimallerin’ cezalandırılmasına izin mi vereceklerdi?
Yol yakınken önlemini aldılar. 
Hadi şimdi sıkıyorsa bunların ağızlardan bir daha “Üstünlerin hukuku değil, hukukun üstünlüğü” sloganını duyun da görelim.
Duyamazsınız, zira güçsüz iken ‘mağdurları’, güçlü iken ‘zalimleri’ oynayan haramzadelerin jargonu bu. 
‘Cami cemaatine’ ayrı telden çalmak, parayı bulmuş, bıyığı sıyırmış, çocuğunu polly atlara bindirme sevdasına düşmüşlere ise ayrı.

***

Emin olun, kıyıda köşede kendilerini sıkıştıranların kulaklarına şöyle fısıldıyorlardır: 
- “Hacı abi, kendimizi sağlama almalıyız ki, şu yarım kalan hesapları bir an önce halledelim. Yoksa iktidarı paylaşıp da her taleplerine ’he’demediklerimiz bizi ipe çekerler. Şu üç günlük dünyada bizim bir şeyden korkumuz yok valla.”  
Bir perde daha gülünç çelişkiler ile inerken, bakalım oyunun devamında daha neler göreceğiz.

Yazarın Diğer Yazıları