Anayasa’da milliyetçilik tarifi neye işaret ediyor?

Anayasa Mahkemesi gerekli olmasaydı, 27 Mayıs 1960 Darbesi’nden sonra kurulur muydu? Yoksa Anayasa Mahkemesi’ni darbeciler, kendilerince darbenin şartlarını korusunlar diye mi kurdular?

Anayasa 12 Eylül 1980 darbesinden sonra kökten değiştirildi. Üstelik ilk dört maddesine bir de olmayacak bir şey yapıldı “Atatürk milliyetçiliği” eklendi. Evet, olmayacak bir şey!

1961 Anayasası’nın “Başlangıç”ında “Anayasa ve hukuk dışı tutum ve davranışlarıyla meşruluğunu kaybetmiş bir iktidara karşı direnme hakkını kullanarak 27 Mayıs 1960 Devrimini yapan Türk Milleti; / Bütün fertlerini, kaderde, kıvançta ve tasada ortak, bölünmez bir bütün halinde, millî şuur ve ülküler etrafında toplayan ve milletimizi dünya milletleri ailesinin eşit haklara sahip şerefli bir üyesi olarak millî birlik ruhu içinde daima yüceltmeyi amaç bilen Türk milliyetçiliğinden hız ve ilham alarak...” denir.

1982 Anayasası’nın “Başlangıç”ında, “devrim” dedikleri darbeden bahsedilmez. 1961 Anayasası’nın “Başlangıç”ında önemli bir fark ortaya konur:

“Türk Vatanı ve Milletinin ebedi varlığını ve Yüce Türk Devletinin bölünmez bütünlüğünü belirleyen bu Anayasa, Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu, ölümsüz önder ve eşsiz kahraman Atatürk’ün belirlediği milliyetçilik anlayışı ve onun inkılap ve ilkeleri doğrultusunda...”

“Türk milliyetçiliği” vurgusu tamam da “Atatürk milliyetçiliği” olabilir mi hiç! Atatürk ne o zaman?! En Atatürkçü Prof. Dr. Turhan Feyzioğlu’nun “Atatürk ve Milliyetçilik” makalesini hatırlatırım. Fikri malum Alparslan Türkeş de Türk milliyetçiliğinin ana damarlarında kalem oynatan Prof. Dr. Erol Güngör de Anayasa’da yer alan “Atatürk milliyetçiliği” ifadesine karşı çıkmışlardır.

Niye “Türk milliyetçiliği” ve “Atatürk milliyetçiliği” vurgusunu hatırlattım?

R. T. Erdoğan, nice zamandır, “Türk”, “Türk milleti” ifadelerini kullansa da fikrî temelinde “milliyetçilik” anlayışı çok farklıdır. Bunu teyit eden de “büyük ortağı”dır.

Büyük ortağın “Kucaklayıcı, birleştirici, akılcı ve medeni Türk Milliyetçiliği anlayışını ‘mayınlanmış yasak bölge’ ilan etmeye çalışan, bunun için kendi millî değerlerine karşı misyonerlik yapan ve kurumsallaşmış Türkiye düşmanlığını siyasi kariyer olarak gören çevrelerin bütün çabaları boşunadır.” sözlerinin asıl sahibinin kim olduğunu anlamanız için, 6 Şubat 2007 tarihli açıklamaya girebilirsiniz. Tırnak içindeki uzun cümle size yardımcı olacaktır!

Biz de “Türk Adını Silme Planı” çalışmamızda da “Türk”ün, hâliyle milliyetçiliğin nasıl silinmek istendiğini bir bir ortaya koymuştuk.

***

Milliyetçilik derken...

“Milliyetçilik” türlü türlü anlayışlarla karşımıza çıkıyor. Anayasa çiğnenerek hapishaneden çıkartılmayan Hatay’da, TİP’ten milletvekili seçilen Can Atalay’a dair yazdıklarım üzerine gelen bir mektubu vereceğim. Saldırı, art niyet olmadıktan sonra herkes fikrini söyleyebilmelidir. Erkan Doğan imzasıyla gelen mailde “milliyetçilik” farklı bir gözle değerlendiriliyor:

“Merhaba,

Yazınızı okudum. Sizinle bir şey paylaşmak isterim. Ben her zaman Türklerin sivil bir milliyetçilik anlayışını geliştirememelerinin bu ülkeye çok şey kaybettirdiğini düşünmüşümdür. Yani olay ve olguları askerî ve şiddet boyutu ile değil sosyal olgular olarak ele alan milliyetçilik. Çünkü bir ülke doğası, kültür hayatı, insan varlığı, bilimi, teknolojisi gibi bu çoğaltılabilir alanlarda da korunmalı ve geliştirilmeli. Bunları silah ile yapamazsınız. Bizde maalesef milliyetçilik bana benzemeyeni tehdit unsuru gör ve hemen yok et üzerine kurulu.

Can Atalay tek adam. Ordusu yok. Sermayesi yok. Ama bu olmayan gücü ile devleti ortadan kaldırıyorsa o devlet olmasın zaten. Fazla konuşmaya gerek yok.

Bana göre Türkiye'de devletin şeref ve haysiyeti Hrant Dink cinayetinde yerle bir olmuştur. Bir Devlet işi gücü bırakmış içinde MİT, ASKER, POLİS VE SOKAK ÇETESİ olan bir yapılanmaya gidip malı, namusu, şerefi devlet tarafından korunması gerekirken sırf beni eleştiriyor diye adice, namussuzca, kahpece öldürülmesi ve devlet kurumları tarafından bu adamların kutsanmasıyla oldu. Bir Türk evladı da çıkıp kardeşim biz bu kadar namert miyiz ki bizi bu duruma düşürüyorsunuz, diyemedi.

İşte Türkiye'de milliyetçilerin üzerine düşen en büyük görev devleti savunurken de bu devletin şeref ve haysiyetini ayaklar altına alacak işlerden uzak durmasını sağlamaktır. O zaman bu memleketin milliyetçisi her kesimin saygısını kazanacaktır. Bu olmadığı sürece gözümde milliyetçilik hep bir devlet destekli çete imajıyla anılacaktır.”

Erkan DOĞAN

Yazarın Diğer Yazıları