Apo statü istiyormuş!..

Apo, bizimkilerin durup durup bir şeyler icat etmesi gibi, durup durup bir şeyler istiyor.
Bizimkiler, dün de tatildeki çocukları sınıflara toplayarak “Gezi” sorgulaması yapmışlar. Gezi’ye gidip gitmediklerini, öğretmenlerinin teşvik edip etmediklerini falan sorgulamışlar.
Ya stadyumlara koydukları yasaklar. Tam bir İsmail Dümbüllü repertuarı. Atatürk Olimpiyat Stadı’nda bu yasaklar tam 34. dakikada delindi, hem de en coşkulu seslerle. Hani bir zamanlar rahmetli Özal “Anayasa bir kere delinse ne olur” derdi ya işte öyle. Gençler de şimdi yasak delmekte iyi maharet kazandılar.

 


***

 


Apo artık stratejik olmak istiyormuş. “Araçsal” olmak istemiyormuş. Türkçe bir kökten eskiden pek hoşlanılmayan “sal” ekiyle harika bir kelime türetmiş. Bir de “stratejik”e Türkçe bir karşılık bulaydı! Mesela; eşbaşkanlık diyebilirdi. Nasıl olsa AB’nin isteğiyle ve bir zamanlar ona girmenin verdiği hevesle, iştiyakla PKK lehine kanunlarda ne amansız değişiklikler yapmıştık. Yerel yönetimlerde değişiklikler, sınırların askerden boşaltılması, televizyonlar, ana dilde eğitim tartışmaları, üniformalı güvenlik birimleri kurmalar, yollarda araç denetimleri, peşmerge şalvarları ve poşularıyla ve silahlarıyla şehre inip şenliklere, taziyelere katılmalar, Türkiye’de kurulan PKK şehitlikleri, levhalara Kürdistan lafını eklemeler, buna karşılık T.C.’leri silmeler... Daha ne olsun? Şimdi iş, statüye gelip dayandı. Şu statüyü de Apo Türkçeleştirse de aydınlansak. Nede olsa biliyorsunuz İran’da, Suriye’de, Irak’ta ve Türkiye’de 4 bölgeye sahip çıkıyorlar. Yani büyük iş çeviriyorlar. Bakalım sonu ne olacak.

 


***

 


Bütün bu çevrilen büyük işleri Türk halkının gözünden kaçırmak için hükümet oyuncaklarla oynuyor, yasaklar koyuyor, adam öldürüyor, göz çıkarıyor, Mısır’daki hadiseyi uzattıkça uzatıyor. Şimdi Kadir Topbaş vasıtasıyla İstanbul’un ilçelerinden birinde bir meydanın adının Rabia olması için girişim başlattılar.
Rabiatül Adeviyye, mübarek bir İslam hanımıdır. Onun adının böyle siyasi polemiklere araç edilmesinden üzüntü duyuyorum.
Şimdi düşünün; Suriye Başkanı Esad da Şam’daki bir meydanın adını Taksim Gezi Meydanı koysa ne yapardınız? Esad böyle çocukluklar yapmaz ama, diyelim ki yaptı. Ne yapardınız?
Siyaseti oyuncak haline getirdiniz. Nerede bir şey var, nerede canınızı sıkan bir şey oldu, hemen ona oyuncak tüfeklerinizle ateş etmeye çalışıyorsunuz. Üstelik çok da öfkelisiniz ve çok mağrursunuz. Hemen kızıyor, alınıveriyorsunuz. Bekir Bozdağ’a öfkeli bir vatandaş yumruk sallamış diye yer yerinden oynadı. Üstelik Bozdağ bu küçük hadise üzerine ekranlara çıkıp, Başbakan Yardımcılığını özellikle vurgulayarak böyle bir şey nasıl yapılabilir dedi. Ama onun en çok kızdığı, bu adamın gözaltından sonra serbest bırakılmasıydı. Cezalandırmalara, tutuklamalara o kadar alıştılar ki hakimleri bile tehdit etti.
En çok şaştığım da kendi seçtikleri İslam İşbirliği Teşkilatı Başkanı Ekmeleddin İhsanoğlu’na yaptıkları tarizler ve tehditlerdi. Mısır’daki olayı niye kınamamış! İhsanoğlu da çok makul bir cevapla bu lafları geçersiz kıldı. Hatta dik durdu.
Yani bu Suriye’de, Irak’ta ve Libya’da yaptığımız yanlışlardan sonra Mısır’da yapılan son yanlış, iktidarın ayarını bozdu. İnşallah daha fazla zıvanadan çıkmazlar! Baksanıza tencere tava çalan bir aileyi de mahkemeye vermişler.

Yazarın Diğer Yazıları