Arap demokrasisi

2010 yılında Tunus ile başlayan, Mısır, Libya, Yemen ve Suriye ile devam eden bir devrimler süreci yaşadık. Bu süreç Suriye ile mi bitecek yoksa devam mı edecek, devam edecekse eğer, sıra hangi ülkede olacak, gibi sorular da cevap beklemektedir. Arap Baharı acaba Arap demokrasisini getirecek mi yoksa ülkeler bir diktatörden diğerine mi geçecek, henüz belli değil. Bir ülkede seçimin yapılması orada demokrasi olduğu anlamı taşımaz, zira bütün diktatörler seçim yaparlar. Yönetimdeki diktatörlere karşı ayaklanan Arap halklarının ortak dövizi  “Ekmek, Onur ve Hürriyet” tir. Bu üç istek temel insan hakkıdır. Yukarıda zikrettiğimiz Arap ülkelerinde devrimden sonra İslamcı partiler iktidara gelmişlerdir. Bu İslamcı iktidarlar eski düzeni kaldırıp kendi kafalarına göre yeni bir düzen kurma peşindeler. Bu düzenler Arap halklarının beklediği ekmek, onur ve hürriyeti garanti etmemektedir. Mısır dün olduğu gibi bugün de Arap ülkelerinin aynasıdır. Tarihi mirası, entelektüel birikimi ve jeopolitiği ile Arap dünyasında, Orta Doğu’da, Afrika’da, ABD ve İsrail nezdinde önemli bir ülkedir. Dünyanın gözü Mısır’ın üzerindedir.
 Hüsnü Mübarek, 11 Şubat 2011’de iktidarı bırakmıştır. Yaklaşık iki yıldan bu tarafa Mısır, bırakınız demokrasiyi, iç huzura bile kavuşamamıştır. İslamcı Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi, iktidarını pekiştirmek için 15 ve 22 Aralık’ta kendi hazırladığı Anayasayı halk oylaması ile kabul ettirmiştir. Seçmenlerin sadece yüzde 32’sinin oylamaya katıldığı, bunlardan da yüzde 63.8’nin evet dediği bir sonuçla Anayasa kabul edilmiştir. Bu sonuç Mısır gibi bir ülkede, bu karışık dönemde şaibelere neden olmuştur. İki ay sonra da parlamento seçimleri yapılacak ve Mursi’nin kendi anayasası ve emrinde bir de parlamento olacaktır. Ülkenin iç ve dış politikası iyi gitmiyor, ekonomi iki yıl öncesine göre daha da kötü olmuştur, halkın bırakınız hürriyet ve onur gibi isteklerini karşılamayı, ekmek de bulamamaktadır. ABD’nin denetiminde olan uluslararası para fonu (IMF) söz verdiği krediyi bekletmekte ve ne zaman vereceğini de açıklamamaktadır, bir pazarlık olduğu belli. Körfezin zengin Arap ülkeleri, yanı başlarında Mısır gibi bir Arap ülkesinin ikinci bir İran İslam Cumhuriyeti olmasını istememektedir. Bu nedenle onlar da para yardımı yapmakta acele etmemekte ve Mursi’nin iki ay sonraki seçim sonuçlarını ve gerçek yüzünü görmek istemektedirler. Körfezin zengin kral ve emirleri militan İslamcılığı ve halkın en alt katmanlarının seçtiği dindar, eğitimsiz, militan İslamcılardan haz etmemektedirler. Onların tercihi devletleri dönüştürmek istemeyen, ideolojik ve militan olmayan dindarlardır. Mursi, militan İslamcı bir politika izler ve demokrasi yönünde çalışmazsa, kendisi ve ülkesi büyük sıkıntı ve çatışmalara ramak kalır, hatta toplumsal bölünmelere neden olur. Ülkede yaşayan yaklaşık %15 Hıristiyan Kıptiler, laik ve çağdaş ordu ve aydınlar, liberaller ve Mısır burjuvası, halk seçmiş bile olsa Müslüman Kardeşler’in arkaik rejimleri altında yaşamamak için ellerinden geleni yapacaklardır.
Arap ülkelerinde bir demokrasi kültürü ve geleneği yoktur. Yaklaşık beş yüz yıldan beri Arapları, hep başkaları yönetmiştir. Türkler, Fransızlar ve İngilizler tarafından yönetilmişlerdir. Bugün de başta ABD, İngiltere ve Rusya olmak üzere bir çok kalkınmış ülkenin nüfuzu ve etkisi altındadırlar. Dolayısıyla bırakınız demokrasiyi, kendi kendilerini yönetme refleksleri de sınırlıdır. Demokrasi, sadece yasalar ve iyi niyetle elde edilemez veya yaşanamaz. Ülkelerdeki demokratların nitelik ve nicelikleri de (sayısı ve kalitesi) önemlidir. İktidara susamış yoksul ve eğitimsiz kesimin iktidarlarının ilk öncelikleri, demokrasi olmayacaktır. Din, bu kesimleri birlikte ve ayakta tutan bir öğedir. Bu kesimin; iktidarlarını devam ettirmek için gündemlerinin en önemli maddeleri, özgürlük ve demokrasiden ziyade dinin öne çıkartılması olacaktır, bu nedenle Arabistan’da demokrasi bir sonraki baharda olursa şaşırmayalım.

Yazarın Diğer Yazıları