Arda'nın bin yıl unutulmayacak golünü Zafer Arapkirli yazdı

Arda'nın bin yıl unutulmayacak golünü Zafer Arapkirli yazdı
Kuntz'un kovulmasını bekleyenler avuçlarını yaladı. Kuntz kovulsa da göreve gelsek diye bekliyorlardı. Günboyu spor yazarı Zafer Arapkirli yazdı...

Zafer Arapkirli'nin yazısı şu şekilde;

Pazar gecesi fazla mesaideydik...

Hırvatistan – İspanya UEFA Uluslar Ligi Final maçı için.

Adı final, ama kendi büyük bir hayal kırıklığı olan bir maçtı.

Sadece, 120’nci dakikadan sonraki penaltı vuruşları seansı heyecanlandırmıştı bizi.

O maçla ilgili yazıda, “Biraz formalite, biraz da kasalar dolsun babında düzenlenmiş turnuvanın finali de böyle olur” mealinde şeyler yazmıştık.

O yüzden, bu akşamki Türkiye – Galler maçından beklentilerimiz daha da yüksek bir halde oturduk ekran başına. Türkiye ilk 2 maçını kazanmış 6 puanı cebine koymuştu... Konuk Galler ekibi ise 1 galibiyet 1 beraberlik 1 de mağlubiyet ile 4 puan toplayıp Samsun’a gelmişti. Yani, heyecanlı ve aksiyon dolu kıran kıran bir maç görmek için her şart hazırdı.

Türkiye A Milli Takımı, kendi seyircimiz önünde oynamanın avantajı ve şevki ile, “yaralı” Galler’i ezip geçecekti sözüm ona.

Ancak ilk yarının sonunda klavye başına oturduğumuzda, 45 dakika sürekli atak ve rakip sahada pozison arayan Milli Takım’ın, 9’ncu dakikada attığı ve ofsayt gerekçesi ile VAR’dan dönen golü haricinde şöyle “helalinden” bir pozisyonunu hatırlayamadık.

Merih Demiral’ın araya attığı harika pası, sağdan içeri Galler kalesine sert ortalayan Zeki Çelik’in topunu Galli defans oyuncusu kendi kalesine yollamış, ancak ilk pas öncesinde neredeyse milimetrik ofsayt VAR’ın ve sonrasında monitörü inceleyen hakemin gözünden kaçmamıştı. Evet.. milimetrik de olsa, karar doğruydu.

İlk yarının “diğer kayda değer pozisyonu” neydi?

Ferdi’nin soldan topla çıkmak isterken Morrell tarafından baldırına “hunharca bir tekme” ile durdurulması sonucu gösterilen haklı kırmızı karttı.

İlk 45 dakikayı anlatmak için daha fazla bir yazmaya gerek yok sanırım.

Kadromuza baktığımızda Arda’yı kenarda oturtan, Salih’i tercih eden, ilk maçta suratından ciddi sakatlanan Umut Nayir’in yerine Barış Alper’i sahaya süren Stephan Kuntz belki de “daha diri” bir Arda’dan ikinci yarı yararlanmanın hesabını yapıyordu.

İkinci yarı, bambaşka bir hikaye, bambaşka bir roman, bambaşka bir filmdi adeta.. Kuntz, Kerem’in yerine Umut’u alarak “sakat sakat” oynayacak bu genç oyuncunun “hırs yapmasına” güvendi adeta. Milli Takım, sağlı sollu sürekli baskı yapıyor bir türlü golü bulamıyordu.

49’da Mert’in tam 90’dan çıkardığı frikik, “Bu iş bugün olacak” dedirtti adeta. 63’te kazandığımız tartışmasız penaltıyı Hakan Çalhanoğlu gole çeviremeyince, yine strese girdik. 69’da Umut Nayir nihayet golü buldu ama, o pozisyonda eline çarptığı için sayılmadı.

Maçı anlatan TRT spikeri, “Bir terslik var ama... Bu iş bir gün bir dakika bir saatte olacak. Bugün olacak inşallah” diyordu.

Ve 72’de nihayet oldu. Umut Nayir yine sağdan bu kez Barış Alper’den gelen güzel ortaya kafayı çaktığında, hem ilk “milli golünü” atıyor hem de Samsun 19 Mayıs Stadı’nı coşturuyordu.

8 dakika sonra da “Coşmak” fiilinin gerçek anlamını yaşadık hep birlikte... Oyuna sonradan giren Arda Güler’in ölçüp biçip, ceza sahasının hemen köşesinden kalenin ters 90’ına taktığı top, anlatılamaz.. Sadece seyredilir ve tadı çıkarılır. Hem de defalarca izlenir. Jeneriklerde kullanılır. Nesilden nesile de anlatılır.

Arda da, milli forma ilk golünü herhalde torunlarına bile anlatacaktır. Allah bu çocuğu anne babasına, Fenerbahçe’ye ve Milli Takıma bağışlasın.

Maçın neredeyse tamamını Galler’in yarı sahasında oynayan Milli Takım, aslında ezik ve mahkum oynayan bu takıma 5-6 tane atmalıydı. Ama futbol böyle bir oyun.

Sonuçta 9 puanı cebine koyan Türkiye, gruptaki yerini iyice sağlama almış oldu.

Yolumuz açık olsun.

İlgili Haberler