Medya Polemik

Medya Polemik
Medya Polemik

İktidar bir tek sorunun cevabını versin:

 

Güneydoğu’yu PKK’ya teslim edecek miyiz? Etmeyecek miyiz?

 

...Artık; konuyla ilgilenen herkes biliyor ki Irak’ta  “Büyük Kürdistan”ın ilk ayağı kuruldu. Barzani bunu yaparken hep, “Irak’ın toprak bütünlüğünden yanayız.” dedi. Türk hükümetlerinin temsilcileri de  “Irak’ın toprak bütünlüğünü asla böldürtmeyiz.” diye televizyonlarda nutuklar attılar ama bugün Irak fiilen bölündü.
(...)
 “21. Yüzyıl Kürtlerin haklarını aldığı yüzyıl olacak!”  diyen Barzani’nin arkasında ABD  duruyor. ABD; Ortadoğu’daki dengeleri; Kürtler’i kullanarak değiştirmek istiyor. Irak parçalandıktan sonra bölgenin diğer yumuşak karnı Suriye için harekete geçildi. Burada PKK’nın Suriye kolu PYD, Esad tarafından kıstırılmıştı; eylem yapamıyordu. Bizim hükümet; Suriye’deki merkezi hükümete karşı insan hakları üzerinden cephe açtı. Beşşar Esad yönetimi başı derdine düşünce, PYD’yi de Kuzey’i de bıraktı. Bugün o PYD, Suriye ordusunun çekilmesini fırsat bilerek Kuzey Suriye’ye hakim oluyor. Burada Kürdistan’ın Batı ayağı kuruluyor.
Görüntü odur ki iki ülkede Kürtler; silah kullanarak toprak elde ettiller.
Şimdi bu parçalarda Kürt isyancılar; silahlı mücadele ederek başarı kazanmış olurlarsa; bunların en saldırgan kanadını oluşturan PKK, silah bırakır mı?
-Asla!
Ama siz; Irak’ta olduğu gibi Türkiye’de de toprağınızın bir kısmını Kürtçü/ayrılıkçı kesimin kontrolüne bırakırsanız; PKK elbette silah kullanmaz.
Yani silah kullanarak alacağını masa başında  elde edebilecekse PKK neden silah kullansın ki?
İşte bugün zihinlerde bulunan temel soru budur.
Türkiye’nin Güneydoğu bölgesi; PKK’lıların deyişi ile Kuzey Kürdistan; Çözüm Süreci adı altında PKK’ya teslim edilecek mi edilmeyecek mi?..
Rıza Zelyut/Güneş

 

+++

 

Türk kimliğine açılan savaşın perde arkası:

 

“Kürt uluslaşması”

 

PKK’nın ortaya çıkışından bu yana yaşanan sürecin, Türkiye içinde bir “Kürt ulusal kimliği” inşa süreci olduğu yadsınamaz bir gerçektir.
(...)
 “Türk”  ve  “Türk milleti” kavramı üzerinden başlatılan tartışma, bu kavramların geriye itilmesi, horlanması ve anayasadan çıkarılması girişimlerinin nedeni de bu süreçtir.
Türkiye Cumhuriyeti hükümetlerini,  “ırkçı”  olmakla suçlayanların da hedefinin aynı olduğu tartışılmaz.
Dikkat çeken yön ise Türkiye’ye ve hükümetlerine bu eleştiriyi yönetenlerin, aynı zamanda bir  “Kürt ulus bilinci”  yaratmaya ve bir  “Kürt ulus devleti”  kurmaya yönelmiş olmalarıdır. Bu süreçte  “Türk ulus birliği”  gevşetilip, dağılmaya zorlanırken,  “Kürt ulus birliği” kurulmaya çalışıldığı da  gerçektir.
(...)
Kürt uluslaşma sürecini destekleyen, bu beklentiyle çözüm sürecine inananlar (...)  Kürdistan’ın fiilen Türkiye’ye bağlı ve bağımlı olacağını, dolayısıyla Türkiye’nin, Atütürk’ün bile başaramadığı bir fiili genişliğe ulaşacağı; Türkiye’nin bölgenin petrol kaynaklarından zenginliği bulacağı “ savına dayanıyor.
Oysa Öcalan ve Barzani, Güneydoğu’yla ilgili tezlerinden ve taleplerinden vazgeçmiş görünmüyor. Kuzey Irak ve Kuzey Suriye gibi Güneydoğu’da üçüncü ayak olarak özerklik istiyorlar. Konjonktürel koşullar ve taktik hedefler bakımından zaman zaman söylem değiştirseler de gidiş  “dört parça tezi“ne uygun gelişiyor.
Dolayısıyla, Türkiye büyür mü, küçülür mü? sorusuna şimdiden yanıt vermek çok zor.
ABD ve Avrupa’da dolaşıma sokulan haritalar, Türkiye’yi büyümüş değil, küçülmüş gösteriyorlar.
Fikret Bila/Milliyet

 

+++

 

Sonunda bu da oldu...

 

AKP  ‘Kemalizm’e rahmet okuttu!

 

...Birkaç yıl önce herkesle işbirliği halinde, diyalog içinde olduğumuz etrafımıza bakalım; İran’la türlü türlü sorunlarımız var. Daha dün her grupla diyalog içinde olmakla övündüğümüz Irak’ta meşru hükümetle bile görüşemez haldeyiz. Suriye artık içeriye de akan bir bataklık, kaos. Lübnan Hizbullah’ı Suriye’de ve bölgede Türkiye’ye meydan okuyor. Mısır’ı kaybettik. Gayri meşru bugünkü yönetim Türkiye’yi muhaliflere silah yollamakla suçluyor. Suudi Arabistan ve Körfez ülkeleriyle ters düştük. İsrail’i geçtim. Geriye bir tek Filistin, daha doğrusu Hamas kaldı. O da Mısır’daki darbeden sonra Türkiye’ye değil, İran’a doğru dönüyor.
Bu Ortadoğu nereden çıktı? Biz ne yaptık? Hâlâ yanlış yapmadığımız kanaatindeyseniz, buyurun devam edin. Dünün Kemalist-sekülerist iktidarları bile Ortadoğu’da bu kadar yalnızlaşmamışlardı, çünkü Ortadoğu’nun iç çatışmalarına bu kadar batmamışlardı...
İhsan Dağı/Zaman

 

+++

 

Oyuncu olmuş ama...

 

Eminim kimse Şafak Sezer’e ”Gel Taksim Direnişi’ne sen de katıl“ diye davetiye göndermedi. Kendisi bu işe soyundu, görev bildi.
Şimdi kalkmış özür diliyor, el öpüyor.
Onun bu tavrı sadece kendisini küçültür!
Demek ki; oyuncu olmuş ama henüz sanatçı olamamış!
Mustafa Mutlu/Vatan

 

+++

 

Başbakan, tirajı düşünce Alevi dizisi yayınlayan gazeteler gibi...

 

...Kızılay Başkanımız “helal kan”la “helal ilaç” üreteceklerini açıkladı.
AKPirin yani.
(...)
Apo, süreç’i izah etmek için basın toplantısı yapmak istediğini açıkladı. “Devletle masaya oturduğumu iddia edenler şerefsizdir, ben görüşmüyorum, İmralı görüşüyor” diyebilir.

 


*

 


Akşam gazetesi müteahhitlere satıldı. Baraj ve duble yol inşaatlarında çalışmış muhabirler aranmaktadır...

 


*

 


“Yoksulları hatırlamanızı, bir tas çorbayı paylaşmanızı istiyorum, bırakın şu beş yıldızlı lüks iftarları” diyen Başbakanımız, medyaya iftar verdi. Güllüklü çorbayla başlandı, közlenmiş kırmızı biber içinde peynir, zeytinyağlı enginar ve ekşili kuru patlıcan dolmanın ardından, kuru erik soslu dana madalyon, bademli sebze yahnisi ve kremalı patatese geçildi, tahinli cevizli kaymaklı kabak tatlısıyla birlikte Osmanlı şerbeti ikram edildi, el yapımı bakır kutuda lokum hediye edildi.
(...)
Yüksek Askeri Şûra bu sene gene ramazana denk geldi. Teravihe gidenlerin general, umreye gidenlerin kuvvet komutanı olması bekleniyor.
(...)
Benzin beş lira oldu. “Hiç kimse zamlar için kusura bakmasın, bizim petrol kuyularımız yok” deniyor. Peki, pırlanta madenlerimiz mi var? Pırlantada niye vergi yok?
(...)
Ve, “dört dörtlük Aleviyim” dedi. Tirajı düşünce Alevilik dizisi yayınlayan gazetelere benziyor Başbakan... Yakında bir başka tiraj unsuruna sarılıp,  “benim Mehmet Öz’üm” derse kimse şaşmasın.
Yılmaz Özdil/Hürriyet