Artık birisi dur desin

Siyaset ve iktidar çığırından çıkmıştır. Kürt konusu Türklerin temel sorunlarından birisidir. Başbakan Erdoğan bu temel sorunu siyaset malzemesi yapmaktadır. Kürtlere; bak size neler kazandırdım, Türklere de bak terörü bitirdim, diyerek oy toplayacak. Bir ülkenin güvenliği ve bütünlüğü söz konusu olduğunda en hassas olması gereken kişi bu ülkeyi yöneten başbakandır. Oysa ki Başbakanın politikası ve tavrı, yürüttüğü görev ve sorumluluğun fevkinde değildir. Başbakan freni patlamış kamyon gibi önüne geleni ezerek nerede duracağı belli olmadan endişe yayarak ilerlemektedir. Bu ilerleme öyle bir yolda ve öyle bir hedefi var ki Türklerin tarihine ve geleceğine ciddi tehlikelerle yüklüdür. Geçen hafta Diyarbakır’da Başbakan’ın organize ettiği ama kimin ev sahibi olduğu çok iyi anlaşılamayan siyasi bir toplantı düzenlendi. Kuzey Irak Kürtlerinin feodal lideri asrın son derebeyi Barzani, Erdoğan’a hoş geldiniz diyerek ev sahibi gibi davrandı. Başbakan muadili veya mevkidaşı olmayan Barzani’yi bizzat kendisi davet ederek, uluslararası diplomasi ve Türk devlet geleneğine aykırı davranmış, Türk devletini küçük düşürmüştür.
Terörü kalıcı olarak yok etmek, ülkede yapılan adaletsizlik ve tarafgirliği ortadan kaldırmak ve ülkeye daha fazla demokrasi getirmek şüphesiz iyi bir politikadır ve takdir edilmesi gerekir. Ancak kaş yapayım derken göz çıkartmak çok tehlikelidir. Demokrasi getireceğim ve terörü ortadan kaldıracağım diye ülkeyi parçalama, Şivan Perver, İbrahim Tatlıses ve Ahmet Kaya gibi Kürtçü, fırsatçı ve Türk dostu olmayan bu insanları yüceltmek, demokrasinin gelmesine ve terörün kesilmesine ne gibi katkısı olur anlayamadık. Bu üç Kürtçü artistin soluğu ve karizması yetmezse savcı katili Kürtçü Yılmaz Güney’i de imdada çağırsın da kare tamamlansın. Ayrılıkçı terör örgütleri İspanya’da ETA, İngiltere’de İRA ve Fransa’da Korsikalılarla bu ülkelerin başbakanları görüşmemiş ve şov da yapmamışlardır. Başbakanın tavrı kendisine özgüdür, ne bizim ülkemizde ne de Avrupa’da böyle bir yöntem uygulanmıştır. Kürtler gerçekten terörü durdurmak ve demokrasi getirmek için Türk adının yok edilmesini Başbakandan istediler mi çok merak ediyoruz. Yoksa kendisinin belirttiği gibi karısı Arap, kendisi Gürcü olan Başbakan fırsattan istifade ederek, durumdan vazife çıkartıp Türkiye’nin Türk olma karakterini bilmediğimiz nedenlerle ortadan kaldırmaya mı çalışmaktadır. Bizim bildiğimiz ve kardeş olarak nitelendirdiğimiz Kürtlerin, ülkeyi parçalayacak ve huzuru bozacak bir isteklerinin olmadığını ve olmayacağını asırlardır gördük ve biliyoruz. Kürtleri kullanarak Türklere ve Cumhuriyete saldırma oyunu fazla tutmaz, zira çok sırıtan bir oyun ve politikadır.
Cumhuriyetin maddi ve manevi birikimlerine karşı saygısız ve hoyrat bir yaklaşım var. Serbest piyasa ekonomisi bahanesiyle ülkenin bütün yatırımlarını ve varlıklarını sattı. Cumhuriyet tarihinin en fazla özelleştirme yapan hükümeti unvanını aldı. Bu yetmiyormuş gibi ülkenin orman zenginliklerini ve yönettikleri belediyelerde devlet arsalarını rant yaratarak nasıl olduğunu bilmediğimiz bir yöntemle satmışlardır. Ülkede muhalefet ve kendi parti yöneticileri de dahil olmak üzere herkesi susturdu. Basın ve gazeteciler korkusundan seslerini çıkartamıyor. Ordu, yargı ve üniversiteler gibi devletin organları, korkusundan normal işlevlerini yerine getiremez oldular. Eskiden üniversiteler ulusal sorunlarda senato kararlarıyla deklarasyon yayınlayarak kamuoyunu aydınlatırlardı, şimdi kendi atadıkları rektörler ve YÖK ciddi ulusal sorunlarda bile sesini çıkartamıyor. Bu gidiş iyi bir gidiş değil, artık birilerinin Başbakana dur demesi gerekir.

Yazarın Diğer Yazıları