Asıl sorumlu toplumsal zihniyettir
Çoluk çocuk 78 can, yanarak feci bir şekilde hayatını kaybetti. Tıpkı deprem, sel, maden facialarında olduğu gibi. Bunun üzerine siyaset ve medya başladı tartışmaya.
İktidar ve ekibi, hiç sorumluluk almadan anında “Belediye sorumlu” demeye başladı. Bunun üzerine muhalefet de ister istemez savunmaya geçti. “Burası bize bağlı değil ki biz sorumlu olalım. Asıl sorumlu Turizm Bakanlığı’dır” dedi.
Bu arada cenazeler göz yaşlarıyla kaldırılmağa devam ediyordu.
Ve acı sahiden düştüğü yeri yakmaktaydı.
Gerçekte sorumlu kimdi?
Olayların ve olguların merkezinden çeperine doğru halkalar çizersek, en başta sorumlu elbette iş yeri sahibidir. Olayların merkezinde o var.
Para kazanacağı iş yerini, yasaların öngördüğü ve istediği şekilde yapması gerekir.
Kısaca kural düzen ilkesi işlemelidir.
Peki öyle mi olmuş?
Hayır.
Sonra, ruhsatlandırma ve işyeri izin meselesi başlar. Bundan yerelde bulunan Turizm Müdürlüğü, Valilik sorumlu.
Çeperin en kuşatıcı ve son halkasında ise Turizm Bakanlığı vardır. Temel sorumluluk kendisindedir. Turizmle dayalı yatırımları, yetkilendirme ve izin verme, aynı zamanda denetleme yetkisi kendisinindir.
Tıpkı okullardan Millî Eğitim Bakanlığının, Hastanelerden Sağlık Bakanlığı’nın sorumlu olması gibi.
Peki belediye?
O, kendisine müracaat edildiğinde ancak yangın güvenliğini kontrol etme ve raporlama yetkisine sahiptir. “Yangın güvenliğini sağlamazsanız otelinizin açılmasına veya çalışmasına izin vermem” diyemez. Nitekim otel yönetimi kendisinden değerlendirme istemiş, itfaiye de kusurları belirlemiş, ama işletme yönetimi gereğini yapmadığı gibi bir de itfaiyeden istediği inceleme yazısını geri çektiklerini bildirmiş.
Şimdi yangın çıkıp, 78 can yanarak ölünce, iktidar kanadı, itfaiyenin eksik buluğu bu tespitleri neden bildirmediğini yazıp söylüyor. Yazıp bildirse ne olacaktı orası belli değil.
İşte size olay, işte size olay sonrası, sorun çözme kapasitemiz.
Bu durum aynı zamanda Türkiye’nin zihniyet profili.
Depremlerde de bakış açısı farklı değildi.
Sellerde de aynıydı.
Öyle ise bunun adı nedir?
Kültür!
Evet kültürdür.
Bir kültürün olayları anlama, algılama, tespit etme ve üstesinden gelip çözüm üretme becerisi nedir, desem, ortaya halihazırda içinde bulunduğumuz karmaşa çıkar.
Siyasi kültürümüzün en hasarlı tarafı, yine burasıdır.
“Adamını bul, işini hallet” anlayışı.
“Bizim adamımız, onların adamı” bakışı.
“Eğer bizdense, otele hemen izin verelim” söylemi.
“Küçük kusurları (yangın küçük kusursa tabi) görmeyelim. Arkadaşımız bir an önce işe başlasın” bakışı.
“Falanca arkadaşımızdır, işini halledelim” görüşü.
Bu kültürde, sorumluluk bilinci yoktur.
Başkasına zarar verir miyiz endişesi yoktur.
Aynı zamanda, ülkeme, toplumuma, insanıma, zarar verir miyim kaygısı da yoktur. Hâl böyle olunca ortaya; depremlerde yıkılan binlerce ev ve altında kalan yine binlerce can kaybı çıkıyor.
78 Kişi, Bakanlığın tanıdığını memnun etmek uğruna, eksik bırakıp tamamlamadığı yangın güvenliği ihmaliyle göz göre göre ölüp gidiyor. “Bizden-sizden” kültürünün temelinde işte bu kabile zihniyetinin kodları vardır.
Dere yataklarına ev yapılırken, sit alanları talan edilirken, ihalelerle kamu kaynakları (herkesin parası) eşe dosta dağıtılırken de aynı kültür çalışır. Onunu içindir ki Türkiye’de salt hukuk ve bağlı olarak salt adalet yetkin değildir. Temelinde “Adamını bul” anlayışı, toplumun kılcal damarlarında çağlar boyu dolaşmaktadır. Bir kültür kodu olarak esas virüs işte budur.
Halbuki kültürün bir adalet, sorumluluk, sorum çözme yeteneği ve kapasitesi olmalıdır. Kök kültürümüz, töreye dayalıydı ve kuralları sert olsa da başarılıydı. Kayırmacı kültür, adaletsiz. Çünkü birini ya da birilerini haklı-haksız kayırıyor. “Hak’kı tutup kaldırmıyor.” Adam sendee, “Aldırma da geç” diyor.
NOT: Sağlık kontrollerim nedeniyle bir hafta izin. Görüşmek dileği ile.
Bu kültür medeniyet yaratamaz
İNSANIN DEĞERİ
CHP tek başına aday açıklarsa
Asıl sorumlu toplumsal zihniyettir
Siyasal Sistem Rusyalaştı
SİYASAL SİSTEM, İKTİDAR SORUNU YAŞIYOR
Toplumun MR’ına bakın: Çürüyoruz!
Adı konulmadan süreç bitti galiba
EĞİTİM FAKÜLTELERİ İŞLEVSİZ Mİ?
Dervişoğlu ne anlatıyor?









