''Aslan gücünden düşse karınca oyar gözün''

''Aslan gücünden düşse karınca oyar gözün''

Muz eşliğinde Suriyelilerin bayrağımızla dalga geçtikleri görüntülerden sonra "Ama onlar da Çanakkale''de ne güzel savaştılar" diyen ahmak çıkmadı henüz!..

Anında bekliyorduk, üzerinde ''Halep'' yazan mezar taşı fotoğraflarını, cehaletlerini kusa kusa…

Muhacir ha!.. Artık tutmayan o yalanlarınız batsın!.. Kapısını açıp evine alan yok ama bu büyük nankörlüğe afiyetle katlanan ne çok!..

Millî özelliğimizdi… Ülkemizi, hastaya, yaşlıya, kadına, çocuğa kapılarımızı kapatamazdık… Şekildeki facia bu ''millî iyiniyet''in ''ensar-muhacir'' dümeniyle kalıcılığa sürüklenmesiyle başladı… Az değil, Türkiye''deki milyonlarca kaçkın, artık kendisini Türkiye''ye ve Türk milletine borçlu hissetmiyor… Ve tam tersine Türkiye''nin onları barındırmak için Batı dünyasından para aldığını, bu para karşılığında mecburen topraklarını açtığını düşünüyor…

İnatla genelleyemeyiz ama azımsanmayacak sayıda Suriyelideki, bu şımarıklık, bu nankörlük, bu edepsizlik işte bu duygunun sonucu… Rol yapmıyorlar kesinlikle… Lakin zannedilmesin ki bir gün Türkiye''ye ve Türk milletine şükran duyacaklar… İnanın hayır, ''parasıyla değil mi?'' duygusu buna izin vermeyecek…

***

Kötü ve farklı bir psikoloji bu… İşte o yılbaşında Taksim''deki çılgınca eğlence görüntüleri istisna değildi… Hani o sahillerdeki don-atletli görüntüler de ''parası verildi, bana karışamazsınız'' görüntüleriydi… Aslan gibi Mehmetler onların kaçtıkları topraklarda kırılırken, bizim topraklarımızda keyifle nargile fokurdatılan o görüntüler gibi… Lânetleme bahanesiyle iki yıl önce farklı illerde eşzamanlı biçimde gerçekleşen organize protesto gösterileri gibi…

Eh artık Şair''in "Kız kardeşimin gelinliği, şehidimin son örtüsü" diye tanımladığı bayrağımıza muz iliştirip dalga geçebiliyorlar… Sahi "Yüksek yerlerde açan çiçeğim. Senin altında doğdum. Senin altında öleceğim" diyorduk değil mi? İşte şimdi o bayrağın gölgesinde o bayrağın kendisine musallat oldular…

***

Nadanlık, bireysel bir saldırı olsaydı, bu kadar büyütülmezdi… İğrenç saldırı, videolarla kitlesel desteğe kavuşunca, nankörlüğün ve şerefsizliğin fırsat bulunca nasıl da ete kemiğe bürünebileceğini gösterdi… Kimse endişe etmesin diyemiyoruz maalesef… O canlı türleri, sığındıkları topraklarda bu cesareti nereden buluyorlar? Legal siyasî iklim, bu virüsü nasıl da korunaklı bir alanda büyütüyor?

Toplamda bugüne kadar Suriyeliler meselesini ''ırkçılık'' ve ''din kardeşliği'' boyutlarıyla sahiplenenler, neden bu tip durumlarda sessizliğe bürünüyorlar?

Eski mevsim değişir değişmez ''Kızılelma''ya, ''börü''ye sarılanlar, "Savaş bizi karlı dağlara götürdüğü gün kızıllığında ısındık; dağlardan çöllere düştüğümüz gün gölgene sığındık" diye uğruna yeminler ettiğimiz bayrak için neden gereğini yapmıyorlar?

Kanını canını, bugün Suriye ve Irak''ın kuzeyinde Anadolu''yu yurt olarak kıyamete dek tutabilmemiz için sebil eden askerlerimizden de utanmaz mı insan?

***

Aslında Suriye''nin boşaltılarak, Türkiye''nin bir nevi istila edilmesine yol açan görüntüleri ''ensar-muhacir'' çerçevesinde yumuşatıp kabullendirenler…

Lüzumsuz dilleriyle "Göçmenler artık misafir değil, Türkiye''nin bir parçasıdır" diyerek fiilî durumu meşrulaştıranlar…

Akıldan beri şekilde, "Bu topraklar misafir ülkesidir… Anadolu''ya biz de böyle geldik" diyen sünger beyinliler…

Cehaletini caka diye pazarlayanlar, sığınmacılar söz konusu olduğunda kabullenme duygusu alabildiğine geniş, buna itiraz edenlere karşı ise Türk''lere Orta Asya bileti ayarlamakta pek mahir tipler…

Ayrıca, sığınmacılar konusunda yanlış yapıldığını söyleyenlere ''suyun öte yanı'' damgası vurarak aşağılayacağını zannedenler… Kökeni Balkanlar olan Evlad-ı Fatihan''a kara çalmaya hazır etnik takıntılılar…

Yazık ki eser, sizin eserinizdir!.. Artık gurur duyabilirsiniz!...

***

Zevk ve sefayı düşünmeden Çanakkale''de dinin izzeti ve Müslümanların selâmeti için şehit olmayı ''Peygamber kucağına koşmak'' olarak tanımlayan bir anlayışın bugün düştüğü durum ibret verici... Isırganlar sarıyor her yanımızı… Kerkük''ten bu hoyratı bu durumu galiba çok daha iyi tanımlıyor: "O yar gözün/ Kim gördü o yar gözün/ Aslan gücünden düşse/ Karınca oyar gözün..."

Yazarın Diğer Yazıları