Atatürk için 19 gün hücrede kalmayı göze alan kadın kim?

Atatürk için 19 gün hücrede kalmayı göze alan kadın kim?
Atatürk sevdası yüzünden İngilizlerce 19 gün gözaltına tutulan Cenovalı kadın kim? Atatürk ile Çanakkale Savaşı’nda aralarında neler yazıştılar? Atatürk kitapları yazarı Gazeteci Yaşar Gürsoy yazdı.

Atatürk için 19 gün hücrede kalmayı göze alan kadın kim?

Madam Corinne Luigi.
1883 yılında İstanbul’da doğmuştu.
Cenovalı’ydı. Levanten bir İtalyan aileye mensuptu. Büyükbabası Gregoire, Osmanlı Sarayında tercümanlık yapıyordu.
Babası, liyakat madalyalı Bahriye Nezareti tercümanı Doktor Albay Luigi’ydi. (Paşa olduğunda adını İsmet olarak değiştirecekti)
Annesi Adelaide Bedan Hanım, Mısır’da valilik yapan bir babanın kızıydı.
Büyük amcası, Osmanlı ordusunda görev almış, Ferdi Paşa diye de tanınan General Ferdinand’dı.
Henry ve Edith adında iki kardeşi vardı…
Aile üç kardeşe Paris’te Konservatuvar eğitimi aldırmıştı.

Piyano ve şan bölümlerini bitiren Madam Corinne sadece İtalyanca değil, Fransızca ve Türkçe’yi de ana dili gibi konuşuyordu. Çok iyi piyano çalan zeki, kültürlü kadındı.

Tabip Doktor Albay Luigi Bey’in kızı Madam Corinne, Atatürk’ün de çok iyi arkadaşı olan Yüzbaşı Ömer Lütfü Bey ile tanışmıştı. Yüzbaşı Lütfü gür sesiyle tanınırdı. Madam Corinne günün birinde o sesi Harbiye yanındaki fırında sesinden tanımış ve ilgi duymaya başlamıştı.

Madam Corinne Lütfü

Tarih 1909…
Evlilik hazırlıklarına başladıklarında Atatürk aynı yılın Nisan ayındaki ‘31 Mart olayı’ sonrası Harekat Ordusu ile İstanbul’a geldiğinde Ömer Lütfü Bey, onu ‘müstakbel eşim’ diye tanıtmıştı…

Madam Corinne ve ailesi, Harbiye’deki evlerinde haftada bir gün müzikli sohbetler düzenlerdi. Konukları arasında Namık Kemal’in torunu, Ali Ekrem Bolayır’ın oğlu Cezmi keman çalar, Madam Namer de solistlik yapardı.
Toplantıların asıl amacı buluşup fikir tartışmaları yapmalarıydı.

Atatürk de o toplantıların ikisine katılmış Corinne’nin ailesiyle de tanışma fırsatı bulmuştu. Toplantılara iki kişi gelme zorunluluğu vardı. Atatürk tercihini genellikle en güvendiği arkadaşı Nuri Conker’den yana kullanırdı.

Yüzbaşı Ömer Lütfü ile Madam Corinne 5 Eylül 1910 günü evlendi, Mekteb-i Harbiye yakınında (Şimdiki Harbiye Cumhuriyet Caddesi üzerinde) ailesinin oturduğu binanın üst katında yaşamaya başladı.

Atatürk 1 Aralık 1912 günü Gelibolu’ya hareket etti.

Bulgar General Georgi Todorov''un 7’nci Piyade Tümeni ile Binbaşı Fethi Bey''in 27’nci Piyade Tümeni Bolayır’da karşı karşıya geldi. Tarih: 26 Ocak 1913’dü.

Atatürk, General Stilian Georgiev Kovachev komutasındaki Bulgar 4’ncü ordusuna karşı mağlup düştü. Bulgar ordusu Bolayır’ı ele geçirdi. Nuri Conker çarpışmalar sırasında dizinden yaralandı. Aynı savaşta, arkadaşları Madam Corinne’nin eşi Yüzbaşı Ömer Lütfü’de şehit düştü

Savaş tüm hızıyla sürüyordu. Türk askerleri Temmuz’un ortasında sınır hattını geri aldı. Bolayır Kolordusu’nun sevk ve idaresi Mustafa Kemal’e bırakıldı. O’da birlikleriyle Edirne’ye girdi…

Madam Corinne, Pangaltı’daki Harbiye Mektebi’nin karşısındaki apartman katında, küçük kız kardeşi Edith’le eşi Ömer Lütfü’nün şehit oluşuna ağlıyor, yakınlarınca teselli ediliyordu. Teselli edenler arasında Bolayır’dan İstanbul’a gelen Atatürk ve Nuri Conker’de vardı. Dostlukları Mustafa Kemal’in hükümet tarafından Sofya Ataşemiliterliği’ne atanmasına kadar samimi biçimde sürdü.

Atatürk Sofya''da...

Atatürk, Sofya’da arkadaşı Büyükelçi Fethi Okyar’ın yanındaydı.

Nuri Conker İstanbul’da sık sık Madam Corinne’e uğrar, hal hatır sorardı. Nuri Bey işi çıkıpta bazı günler uğrayamadığında Madam Corinne meraka düşerdi… O merakını bir gün Atatürk’e mektupla bildirdi. Atatürk kayıtsız kalmadı; önce yine bir çocukluk arkadaşı olan Salih Bozok’a bir mektup yazdı:

"Güzel Salih''im;
Nuri''den (Nuri Conker) benim hiç haber aldığım yoktur. Fakat zarar yok. Çünkü ne halde olduğunu tahmin ediyorum. Bakalım ben ne olacağım. Burada oturmakla olmayacak tabii. Kısa, leb demeden leblebi anlaşılacak özlü mektuplarınızı eksik etmeyin. Lâtifelerle dolu mektuplarınızı açık olarak aldığım için her şeyden bahsetmeyin. Sizi bütün sıcak ve samimî muhabbetlerimle göz önüne getirir, vicdanen memnun olurum.
Mustafa Kemal
25 Ekim 1914 ”

Ve ardından bir mektupta Madam Corinne’e postaladı:

“ Aziz Corinne,
Son mektubunu aldım, her gün beni düşündüğünü öğrendiğim için çok memnun oldum ve Afrika Harbi yüzünden kazandığımız şeylere dair verdiğin haberlere teşekkür ederim.
Nuri Bey''in, seni gelip görmemesinden endişe ediyordun, işte nihayet evinize gelmiş. Sana karşı dostluğunda çok sadık olduğu için bu mevzudaki ihmali cidden hayret verici idi… ”


Nuri Conker, Madam Corinne’den aldığı bilgileri en kısa sürede arkadaşına ulaştırıyordu. Son mektubunda aralarındaki sohbeti yazdı. Atatürk’den mektup gecikmedi:

“ 7 Aralık 1913-Sofya
Aziz Corinne
Son mektupların bana büyük bir memnuniyet verdi, beni daima hatırladığını öğrendiğime çok bahtiyarım, ben de her an seni düşünüyorum ve senin sevimli refakatinde geçirdiğim güzel anları zevkle hatırlıyorum.
Sofya, boş zamanları doldurabilecek hiçbir eğlencesi olmayan tatsız bir şehirdir.
Burada çok meşgulüm, günde en az sekiz saat çalışıyorum. Nuri Bey''den, sizin evde birkaç saat geçirmek bahtiyarlığına nail olduğunu bana haber veren bir mektup aldım. Orada seninle konuştuklarına dair bazı imalar vardı. Anlaşılıyor ki bu, benden bahsettiğiniz uzun bir konuşma olmuş.
İtiraf ederim ki, bana pek besbelli görünmeyen sözlerine nasıl bir mana atfedebileceğim bilmiyorum.
Annene saygılarım ve sevimli hemşirene en iyi dostluklarımı bildirmeni rica ederim. Güzel ellerini öper ve çok halis bir dostun olduğumu tekrar ederim.
Kemal.”


Madam Corinne kız kardeşi Edith ile 1914 yazında, kadınların eğitimi ve sosyal faaliyetlere katılması amacıyla kurulmuş olan ‘Osmanlı Kadınlar Cemiyeti’nde çalışıyordu. Veznedardı… İki kardeş aynı zamanda cepheden gelen yaralı askerlere moral veriyordu, sağlık aşılıyordu…


Nuri Conker’in yeni görevi ataşemiliterlerle haberleşmeydi. O görevinden arkadaşı Atatürk’ün haberi olmamıştı. Tayin haberi kendisine Madam Corinne’ce mektupla bildirilmiş, O’da, kendisine, 27 Aralıkta yazdığı mektupta şunları yazmıştı:

“ …Çok memnun oldum. Çünkü bugüne kadar o büroda bir ataşemiliterin vazifelerinin ne kadar nazik ve resmi olduğunu takdir edebilecek hiç kimse yoktu. Bununla beraber Nuri Bey''in yeni vazifelerini başarabilecek bir seviyede olup olmadığını bize zaman gösterecek…”

Kış soğuğu Sofya’yı kasıp kavuruyordu. Mustafa Kemal günlerini genellikle elçilik binasında geçiriyor, meslektaşlarıyla sohbetler ediyor, kağıt oyunları oynuyordu. İhtiraslarından kimsenin haberi yoktu. Bir an önce yüksek mevkilerde görevler almak, vatanına onurlu hizmetler yapmak istiyordu. İçinde bulunduğu görev hiç hoşuna gitmiyor; sık sık sosyal yaşantısının olumsuz yanlarını bahane edip yakınıyor, başkentteki Harbiye Nezareti’ne mektuplar yazıyordu. Ne Yarbaylık rütbesine yükselmesi, ne de Fransız Hükümeti’nce kendisine verilen Şövalye Rütbesi’nden ‘Légion d’honneur Nişanı’ kendisini mutlu etmemişti. Aklı fikri İstanbul’da; sevdiklerinde; vatanındaydı.

Sıkça operaya gidiyordu. En sevdiği parçaların başında Tosca gelirdi. Defalarca dinler sıkılmazdı.

28 Temmuz 1914 günü Dünya kana bulundı. Birinci Dünya Savaşı başlamıştı. İngilizler Çanakkale Boğazını abluka altına aldı.

Atatürk genel durumla ilgili bilgileri çocukluk arkadaşı Salih Bozok’tan öğreniyordu. Askerî Ataşelik görevi 1915’in ilk ayında sona erdi. Nuri Conker ile uzun zaman görüşmemişlerdi. Ama çok uzun sürmeyecek, kader onları bir kez daha bu kez Gelibolu’da vatan savunmasında biraraya getirecekti.

İngiliz Kuvvetleri Arıburnu’nda durduruldu. Otuz dört yaşındaki genç kumandan Atatürk yaptığı savunmayla düşman kuvvetlerine ilerleme imkânı tanımadı. Mehmetçiklerin azim ve iradesi çelik gibiydi; düşmanı olduğu yere çivi gibi çaktı.

Can yoldaşı Yarbay Nuri Conker, Conkbayırı’nda vatan savunmasındaydı, kendine bağlı alaylarla düşmanı gözetliyor, görev bekliyordu. Atatürk''ten bir ses, bir soluk bekleyen biri daha vardı. İstanbul’daki Madam Corinne.
Bekleyişi uzun sürmedi. Postacı oturduğu 211 numaralı apartmanın kapısını çaldı, cepheden gelen mektubu teslim etti.

“ Maydos Karargahı (Eceabat) 17 Mayıs 1915
Aziz dostum,
Son kartınız Maydos''a Fethi’nin bir zarfı içinde geldi. Siz ki her şeyden haberiniz olduğunu iddia edersiniz. Siz ki benim hayatımı takip etmekten memnun olmak istersiniz. Nasıl oluyor da benim muharebe meydanında bulunduğumu öğrenemediniz? Bunun, benim hatam olduğunu mu söylemek istiyorsunuz? Tabii, değil mi, cidden hayret ettiniz sanırım. Ben Maydos''ta bulunur, gece gündüz düşmanla savaşırımda aziz dostum Corinne bunu bilmez ve kartlarıyla mektuplarını alışıldığı gibi Sofya''ya gönderir, bunları da benim yerime hep Fethi Bey alır.
Vaziyet Çanakkale Boğazında biraz buhranlı bir hal kastedince, aziz dostunuz Nuri''nin eski mevkii olan Tekirdağ''a gidip orada bulunan bir fırkamızın kumandasını üzerime almamı isteyen gayet acil bir telgraf aldım. Yeni dostlarıma veda bile edemeden Sofya''dan ayrıldım. Biliyordum ki bu benim tarafımdan bir nezaketsizlikti.
Mısır''a gitmeden ve Kudüs''te istirahate karar vermeden evvel sizde bir akşam yemeği yiyen ve size hararetle veda eden Nuri hiçbir zaman benim gibi hareket etmek istemez…
19.Fırka Kumandanı
M. Kemal ”


Atatürk Çanakkale Savaşı''nda

Gelibolu Fatihi’nden Madam Corinne’e bir mektup daha ulaşmış; yüreğinde minik kuşların kanat çırpıntılarına benzeyen hissiyata bürünmesine yol açmıştı:

“ 14 Haziran 1915

Aziz Madam
Korkarım ki şöyle diyeceksiniz: "İşte (bir asır) var ki sizden bir haber yok." Eğer Nuri Bey kendisine yolladığım bir mektupta sizin için yazdıklarımı size vermedi ise, beni değil, tabii onu cezalandırmakta haklı olacaksınız. İşte haberler, daima büyük başarılarla savaşıyoruz. Ümit ederim ki, gümüş imtiyaz, altın Harb Liyakat madalyaları ile ve Almanya''nın Demir Hac nişanı ile dekore edildiğimi ve son defa da miralaylığa terfi ettiğimi duydunuz.

Bütün aileye saygılar. Matmazel Edith, bu defa yaralılara bakmak için de çalışıyor mu? Ben İstanbul''a yaralı gelirsem hanginiz beni tedavi etmek lütfunda bulunacak?
Kemal ”

Ağustos olmuştu. Güneş yakıp kavuruyor, Mehmetçikler tozlu topraklı arazide; susuz, banyosuz, az katıkla vatanını koruyordu. Başlarında bir dünya düşman leş kargaları gibi uçuşuyor, an kolluyordu. Hepsi birer çelik yürekti. Kulaklarının dibinden geçen mermiler sinek vızıltısı, üzerlerine savrulan bombalar çocukluk anlarının misketleriydi…

Madam Corinne, Atatürk''ten gelen 2 Ağustos tarihli mektubun satırlarını okurken gözleri doldu:

“ Geçekten bir cehennem hayatı yaşıyoruz. Çok şükür, askerlerim pek cesur ve düşmandan daha dayanıklıdır. Bundan başka hususi inançları, çok defa ölüme sevk eden emirlerimi yerine getirmelerini çok kolaylaştırıyor. Gerçekten onlara göre iki semavi netice mümkün: Ya gazi, ya da şehid olmak! ”

Madam Corinne ve ailesi 1915 yılında Harbiye’deki evden Beyoğlu, Bursa sokaktaki (şimdiki Sadri Alışık sokağı) 4 katlı, 36 odalı konağa taşınmışlar ve burasını bir kulüp haline getirmişler ve müzikli sohbet toplantılarına devam etmişlerdi.

Atatürk Arıburnu’nda savaşıyordu. İzine geldiği bir günde de o toplantılardan birine katılmıştı. Yanında Nuri Conker de vardı.

Madam Corinne piyanonun başındaydı. Eğlenildi, fikirler buluştu, müzik devam ediyordu. Atatürk bir ara ahengi bozmamak adına orada bulunan Ali Özdeniz’in kulağına, “Randevum var ev sahibi ve dinleyenlerini rahatsız etmeyeyim, teşekkürlerimi iletin…” diyerek izin istedi.

Kapı açılıp kapandığında Madam Corinne, o gidişi fark etmişti. Çaldığı klasik müziği yarıda bırakarak ayağa kalktı. Abdülhak Hamid Tarhan bir rahatsızlığı olduğunu sanarak yanına gitti, iyi olup olmadığını sordu.

Madam Corinne, piyano iskemlesi üzerinde, salonda bulunanlara döndü ve şöyle seslendi:

“Çıkan zatı, Mustafa Kemal Paşa’yı iyice tanıyor musunuz? Emin olunuz ki, bu büyük insan bir gün Türkiye’nin değil, bütün dünyanın en meşhur adamı olacaktır.”dedi ve tekrar narin parmaklarını piyanonun tuşları üzerinde gezdirmeyi sürdürdü…

13 Kasım 1918
İşgal Kuvvetleri İstanbul Boğazı’nda cirit atıyordu…
Atatürk Suriye''den İstanbul’a dönüşünde öfkeliydi. İşgalci gemilere bakarak ''''Geldikleri gibi giderler'''' dedi.

Madam Corinne Lütfü Beyoğlu’ndaki evinde oturmayı sürdürüyordu. Atatürk Şişli’deki evinde Milli Mücadele’nin planlarını hazırlarken Beyoğlu’ndaki o eve de gitmeyi ihmal etmiyor ve hatta planlarının bir bölümünü burada yapıyordu.

15 Mayıs 1919

Atatürk Samsun’a hareket etmeden önce askeri ve sivil arkadaşlarına veda etti. Veda ettiklerinin arasında Madam Corinne ve ailesi de vardı. O vedalaşma İngilizlerce de bilindiğinden ev bir gün sonra baskına uğradı.

Askerler duvarda Atatürk’ün kırmızı mürekkeple imzaladığı resmini görünce uyardı:

- Madam Derhal o resmi oradan indirin!

O istek şiddetle reddedildi:

- Bir resimden mi korkuyorsunuz!
 

Madam Corinne gözaltına alındı, Sansaryan Han’a (İşgal kuvvetlerinin o dönem kararğahıydı) hapsedildi ve tam 19 gün hücrede tutuldu.

Madam Corinne Lütfü ve ailesi ondan sonraki günlerde Malta’ya sürülme korkusu yaşadı. Fazla dayanamadıklarından ülkeyi terk ederek İtalya’ya gitmek zorunda kaldılar…

Atatürk ve dava arkadaşları Milli Mücadele’yi kazandı.
Düşmanlar geldikleri gibi giderken, işgalin bitişi ardından Baba Luigi İsmet ve eşi İstanbul’daki evlerine yalnız döndü…

1923 yılı olmuş, Cumhuriyet Dönemi başlamıştı. Atatürk ve Madam Corinne uzun süredir görüşemiyordu.

Atatürk bir Bursa gezisindeydi…
Gezide yanında bulunanlar arasında daha önce 1915 yılında Madam Corinne’nin müziği kesip dışarı çıkan Atatürk ile ilgili kehanetine tanıklık eden Ali Özdeniz de o akşam düzenlenen yemekli toplantıdaydı. Bir ara o Atatürk’e dönerek, o akşam evden ayrılışı sonrası yaşananları anlattı.

Atatürk dikkatlice dinledi ve heyecanla, “Arkadaşlar, emin olunuz, bu kadın, Corinne, memleketin en zeki kadınlarından biridir. Kendisinden ve ailesinden ben çok feyz aldım.” diye konuştu.
Heyecanı meraka dönüştü ve Ali Bey’e sordu:

- Kendileri nerededir, Ali Bey?

- İtalya’dadır, Sayın Paşam…

Roma’da konservatuarda çalışmaya başlamış ve konserleri yoğun ilgi görüyordu. Gazeteler kendisinden “Türk sanatçı Madam Lütfü” adıyla bahsediyordu. Oğlunun İtalya’dan dönüşündeki pasaport sıkıntılarında Atatürk’ten yardım istedi ve yardım eli uzandı…

Atatürk, Madam Corinne’den Türkiye’ye dönmesini rica etti ama kabul görmedi.
1934 yılındaki Soyadı Kanunu ile Ersü soyadını aldı.

Oğlu Türkiye’de yaşadığından hasretine dayanamadı, dönüş yaptı. Taksim Aydede caddesinde, Çiçek apartmanında oğluyla yaşamaya başladı.

Döndüğünde takvim yaprakları 1941 yılını gösteriyordu. Ne yazıktır ki; Çok sevip saydığı arkadaşı, dostu, fikirdaşı, uğruna 19 gün hücrede tutulduğu gönüldaşı Atatürk, canı pahasına savaştığı çok sevdiği yurttaşlarının arasından süzülüp göğe yükselmişti…

Madam Corinne’nin parmakları ve sesi hiç susmadı. Notalarını göğe gönderirken kim bilir belki de hep O’nu; Atatürk’ü düşlüyordu.
Yaralı yüreği İstanbul’a gelişinden 5 yıl sonra; 7 Haziran 1946 günü susuverdi ve notalarıyla birlikte hiç unutamadığı O Vatanseverin yanına konuverdi…

KAYNAKÇA

Melda Özverimli, Mustafa Kemal ve Corinne Lütfü
ataturkansiklopedisi.gov.tr
Yaşar Gürsoy, Atatürk ve Can Yoldaşı Nuri Conker
Falih Rıfkı Atay, Çankaya
Sadi Borak, Atatürk’ün İstanbul’daki Çalışmaları