Avrupa Birliği dağılır mı?

Avrupalıların son iki yüz yıldan bu tarafa en iddialı ve en başarılı projelerinden biri Avrupa Birliğidir. 20. Yüzyıl Avrupa’nın en kanlı ve en yıkıcı yüzyılı olmuştur. Birinci (1914-1918) ve İkinci Dünya savaşlarında (1939-1945) yaklaşık 40 milyon Avrupalı ölmüş, sakatlanmış ve yaralanmıştır. Başta Almanya olmak üzere birçok Avrupalı ülke tahrip edilmiş ve büyük maddi ve manevi kayıplar yaşamışlardır. Sadece savaşı kaybedenler değil kazananlar da büyük kayıplar vermiş ve acılar çekmiştir. Avrupalılar tarihi kavga ve uyuşmazlıklarını ve her iki savaşın kötü sonuçlarını bir daha yaşamamak için sıkı bir birliktelik hatta mümkünse bir “Avrupa Cumhuriyeti” veya “Avrupa Birleşik Devletleri” kurarak geçmişte yaşadıkları ve halen mevcut olan sorunların yaratacağı çatışmaları önlemeyi amaçlamaktadırlar.
İkinci Dünya savaşından sonra barış ve işbirliğini tesis ve devam ettirmek için çok sayıda örgüt kurmuşlardır. Amerikalıların savaşın tahribatı ve Avrupalıların kalkınması için yapacağı yardımların dağıtımında kullanılmak üzere Marshall planı çerçevesinde 16 Nisan 1948’de kurulan “Avrupa Ekonomik İşbirliği Örgütü-OEEC”. Kültür, eğitim, insan hakları konularında işbirliği için 5 Mayıs 1949’da kurulan “Avrupa Konseyi”. Savaş sanayiinin en önemli girdilerinden olan kömür ve çeliğin üretilmesi ve hangi amaçlarla nerelerde kullanıldığının kontrolü için 25 Temmuz 1952’de kurulan “Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu”. Nükleerin barışçıl amaçlarla kullanılması amacıyla, Avrupa Ekonomik Topluluğu’nun-AET kuruluşuyla aynı anda 25 Mart 1957’de Roma’da kurulan “Avrupa Atom Enerjisi Topluluğu-EURATOM”. Bunlara ilave olarak Amerika Birleşik Devletleri öncülüğünde, genelde batı bloğu, özelde Avrupa güvenliğini sağlamak için 4 Nisan 1949’da kurulan Kuzey Atlantik Örgütü-NATO ve nihayet 23 Ekim 1954’de Avrupa Güvenliği ve Savunması için “Batı Avrupa Birliği-BAB” kurulmuştur. Bütün bu örgütlerin yukarıda belirttiğimiz gibi ortak bir amacı vardı, yaşanan acılar bir daha yaşanmasın, barış ve refah birlikte çalışarak elde edilsin.
Soğuk Savaşın bitişinden sonra Fransa ve Almanya’nın başını çektiği bir grup Avrupalı ülke ABD, İngiltere ve NATO’dan kurtulmak, daha özgür davranmak ve daha bağımsız bir dış politika takip etmek için Avrupa Birliğini ve Avrupa Güvenlik ve Savunma politikasını güçlendirme çalışmaları yaptılar. Ancak Balkanlarda ortaya çıkan sorunlarla NATO’suz ve ABD’siz baş edememeleri nedeniyle yardım istemek zorunda kalmaları, Avrupa Birliği Anayasasını İngiltere vetosuyla istedikleri gibi çıkartamamaları ve son olarak Euro kullanan ülkelerin peş peşe ekonomik krize girmeleri Avrupa Birliğinin varlığını tartışmaya açmıştır.
Avrupa Birliği henüz oluşumunu tamamlayamamıştır. Tarihi misyonunu kısmen yerine getirmiş olsa da daha çok işinin olduğu muhakkaktır. Zira Avrupa ülkeleri arasında birbirlerine karşı tarihten gelen öfkeleri ve şüpheleri henüz tam olarak bitmemiştir. Almanya gerek tarihte gerekse birinci ve ikinci dünya savaşlarında İngiltere ve Fransa’nın diğer Avrupalıları da toplayarak ülkelerini tahrip etmelerini unutmamıştır. 1989’da Berlin duvarının yıkılması ve iki Almanya’nın birleşmesine İngiltere ve Fransa’nın önce karşı çıkıp sonra Rusya’nın desteği ile birleşmenin her şeye rağmen gerçekleşeceğini görünce kerhen evet demeleri Almanların belleğinde yerini korumaktadır. Almanya, İngiltere ve Fransa’nın derinden rekabeti, kıskançlığı ve çekememezlikleri herkesin malumudur. Tarihte birçok kez el  değiştiren Alman bölgesi Alsace-Loren şu anda Fransa topraklarında, ikinci dünya savaşından sonra ahalisinin tamamen Alman olduğu Oder-Neisse bölgesi bugün Polonya toprağıdır. Romanya sınırları içinde bulunan ve ahalisinin tamamına yakını Macar olan Transilvanya bölgesi halkı Macaristan ile birleşme peşindedir. Moldavya’nın büyük bir bölümü Romanyalıdır ve Romanya ile birleşmek istemektedir ama Ruslar karşı çıkmaktadır. Arnavutluk’ta bulunan Hıristiyanların Grek kökenli olduğu iddiası ve Yunanlıların bu konuyu kaşıması, Yunanistan’da yaşayan Hıristiyan ve Müslüman Arnavutlara Arnavutluğun yakın ilgisi, Makedonya-Yunanistan isim gerginliği, Hırvatistan-Slovenya gerginliği, Bosna-Hersek sorunu, Sırbistan’ın Kosova ve Bosna gerginliği gibi daha çok sayıda Avrupa’yı karıştıracak sorun saymak mümkündür. AB, bu sorunları dondurmuştur. Avrupa’nın dağılması bu sorunların savaşa dönüşmesine yardımcı olacaktır. Ayrıca diktatörlerin veya Rusya’nın tekrar bu bölge ülkeleri üzerinde tahakküm kurma ihtimali çok yüksektir. Dolaysıyla Avrupa Birliğini yıkma sorumluluğunu kimse üstüne almak istemez. Avrupa Birliği henüz kuruluşunu tamamlamamıştır. Türkiye dahil olmak üzere örgüte üye olmak için sırada bekleyen daha çok ülke var. İtibarlı ve büyüme istidadı olan örgütlerin yıkılması veya dağılması kolay değildir. Örgüt henüz ömrünün baharındadır, ömrünü tamamlamak için daha belli bir süre gerekir. Şunu da kabul etmek gerekir ki çok uluslu yapılanmalar ve imparatorluklar hep dağılmıştır, ancak AB henüz yolun sonuna gelmemiştir. Ayrıca kurulduğu tarih olan 1957’den bu tarafa bir AB ekonomisi, kültürü, politikası, bürokrasisi, emeklisi ve hayatını AB sayesinde kazanan bir uluslararası ve ulusal popülasyonlar oluşmuştur. Bu popülasyon öğrencisinden hocasına, sanatçısından gazetecisine, işçisinden politikacısına kadar değişik meslek ve sosyal sınıftan insanlardır. Üye ülkelerdeki ilgili bürokratlar, politikacılar ve AB bünyesinde çalışan insanlar da AB’nin geniş imkan ve avantajlarından yararlanmaktadırlar. Gerek kazandıkları paralar gerekse yaşadıkları Dolce Vita (Tatlı Hayat) AB’nin ayakta kalması için önemli nedenlerden biridir. Zira yaşamasını seven uluslararası bürokratlar, diplomatlar ve politikacılar toplantı öncesi ve sonrası üye ülkelerin zengin ve lezzetli ürünlerini tatma fırsatı bulmaktadır. Fransa ve Hollanda’nın beş yüz çeşit peyniri, İtalyanların ev yapımı geleneksel Ravyolisi, Toscana’nın meşhur şarapları eşliğinde Venedik’in ünlü kalın hamurlu deniz ürünlü pizzası, Belçika’nın bol limonlu İstiridyesi, Avusturya’nın erikli tavşan yemeği, ünlü Bavyera Birası eşliğinde Karaorman ürünleri, Bourgogne şarapları eşliğinde sarımsaklı ve tereyağlı salyangoz, İspanyolların Tapas’ları ve dana etinden yapılmış füme janbonları, bitirmek için İngilizlerin yabani böğürtlenli limon tatlısı ve bu kadar yemekten sonra fazla kavrulmuş acı bir Viyana kahvesi eşliğinde 70 dereceli erik veya armut dijestifi ziyafeti ve benzer tatlar, diplomatlar, politikacılar ve bürokratların AB’yi yaşatmak için tarihi nedenler kadar kişisel nedenlerinin olduğunu gösterir. Bu şanslı kişilerin ellerinden bir şey gelmese bile AB’nin yıkılmaması için dua edeceklerinden emin olabilirsiniz.

Yazarın Diğer Yazıları