Avrupa Birliği meselesi

AB Komisyonu, üyelik müzakereleri devam eden ülkeler için yılda bir defa, bir yıl içinde yaptıkları değişim ve durumlarının tespitini içeren rapor yayınlar. Türkiye için 16. olan, 2013 İlerleme Raporunu 16 Ekim’de yayınladı. Bu yıllık raporlar da olmasa AB’yi iyice unutacağız. Türkiye’nin üyeliği konusunda AB ve AKP’nin çıkarları ve ideolojileri örtüştü, zira yaklaşık beş yıldan bu tarafa her iki taraf da kılını kıpırdatmamaktadır. 2005 yılından bu tarafa müzakere edilmesi gereken 35 başlıktan sadece bir tanesi açılıp kapanmıştır. Bizimle aynı gün müzakerelere başlayan Hırvatistan 35 başlığı bitirip üye olmuştur. AB’nin almak, AKP’nin de girmek için bir acelesi yok. Bu durumun temel nedeni her ikisinin de birbirleri hakkında samimi olmamalarıdır. Türkiye’nin üyeliğine karşı çıkan AB üyesi ülkelerin karşı çıkma nedenleri iki temel faktör üzerine kurulmuştur. Birincisi kendi ulusal çıkarları, örneğin Almanya, Türkiye’nin üyeliği durumunda milyonlarca Türk’ün Almanya’ya gelip yerleşeceğini düşünüyor, ikinci ve bütün üyeler için ortak faktör ise Türk halkının Müslüman olmasından dolayı kültür farkı ve orijini Avrupalı olmamasıdır. Türkiye, ekonomik ve stratejik önemi ve potansiyeli açısından, Avrupalıların kolayca vazgeçecekleri veya ihmal edecekleri bir ülke değildir. AKP kurucuları felsefeleri gereği AB’ye karşı bir ekiptir. Ancak iktidar olunca kendilerine dinî ve ekonomik özgürlük alanı ve fırsatı yaratmak için işlerine gelen birçok yasayı AB’yi bahane ederek değiştirmişlerdir. Şimdi de aynı şeyi Kürtlerin siyasi hakları için yapıyorlar ve seçimlerde, dönüp Türklere diyecekler ki aslında biz istemiyoruz ama AB bizden bu düzenlemeleri istiyor biz de yapıyoruz, bu kurnazlığı, görmek isteyen her insan görmektedir.
AB’nin Türkiye için hazırladığı 2013 İlerleme Raporu CHP ve MHP için iyi bir ekonomik muhalefet belgesi olabilir. Zira Batılılar Türk ekonomisinin gerçek yapısını çok iyi bilmektedirler, çünkü elleri ve paraları sürekli Türkiye’de çıkar peşindeler. Raporun ekonomiyle ilgili kısmında, muhalefetin kullanabileceği bir takım tespitler var. Bu tespitleri muhalefet yapsa pek inandırıcı olmayabilir ama bunu AB yapıyor ve bu kritikler politik değil, bilimsel ve teknik, dolaysıyla daha inandırıcı olur. Bu tespitlere göre 2011 yılı dördüncü çeyreğinde 5.3 olan büyüme, bir yıl sonra 2012 çeyreğinde dramatik bir düşüşle 1.4’e, aynı tarihte 8.8 olan GSYH artışı bir yıl sonra 2.2’ye düştüğü, cari açığın (gelir-gider dengesi) hâlâ ciddi seviyede olduğu ve yatırımcıların güvenini azaltabileceğinin altını çiziyor. Bu ciddi bir uyarıdır. Asıl önemli tespit ise 2012 yılında 16.7 büyüyen ihracatın büyük bir kısmının sıra dışı olarak nitelendirilen İran’a parasal olmayan altın ihracatından kaynaklandığının belirtilmesidir. Bu altın konusu geçen yıl basına yansıdı ama ulusal basın bildiğimiz nedenlerle konunun üzerine gitmedi. AB, geçen yıl cereyan eden altın konusunu, kesinlikle kasıtlı bir şekilde Türk kamuoyuna bir kez daha duyurmak istemiştir. Muhalefet bu raporu da dikkate alarak hükümeti açık olmayan ekonomik ve politik ilişkiler konusunda daha açık ve net olmaya çağırabilir.
Türkiye’nin 1996’da girdiği ve aleyhine döndüğü Gümrük Birliği’nin yeniden gözden geçirilmesi için AB’ye resmen başvurması gerekir. AB’nin herhangi bir olumsuz tavır takınması durumunda zararların telafisi ve Türkiye’nin alternatifsiz olmadığını göstermek için de benzer bir anlaşmayı Çin ve diğer Uzak Asya ülkeleriyle göstermelik değil, gerçekten serbest ticaret ve hatta kısmî bir Gümrük Birliği anlaşmaları yapması gerekir. Şu anki Gümrük Birliği, Türkiye’yi ekonomik ve politik sömürge haline getirmiştir. AKP samimi olsaydı eğer Türkiye de hemen hemen her siyasi yelpaze AB’nin tutumundan özellikle de Merkel ve Fransa’nın davranışından bıkmış durumdadır, bu atmosferde AB dışı arayışlar hoş karşılanacaktır.

Yazarın Diğer Yazıları