Aydın insanın vazifelerinden biri tarihe iz bırakmak olmalı

Aydın insanın vazifelerinden biri tarihe iz bırakmak olmalı

Azerbaycan’ın ünlü televizyon programcısı Prof. Dr. Kulu Muharremli, Yeniçağ'ın sorularını yanıtladı.

Röportaj: Mayis Alizade

Azerbaycan’ın ünlü televizyon programcısı Prof. Dr. Kulu Muharremli ile bir röportaj gerçekleştirdik. Kulu, yaşamını sürdürmekte olduğu Bakü’den Yeniçağ’ın sorularını cevaplandırdı.

Prof. Dr. Kulu Muharremli, 1954 yılında Azerbaycan’ın Zengilan ilinde doğdu. Bakü Devlet Üniversitesi’nin İletişim fakültesinden mezun olduktan sonra Azerbaycan Devlet Televizyonunda çalışarak televizyon gazeteciliğinin duayeni durumuna geldi. Daha sonra dil, televizyon ve radyo gazeteciliği üzerine bilimsel çalışmalar yaparak Prof. Dr. ünvanını aldı. Hâlihazırda deneyimlerini ders verdiği Bakü Devlet Üniversitesi öğrencileriyle paylaşan Prof. Dr. Muharremli yanlış gördüğü durumlara karşı görüş ifade etmekten çekinmeyen aydınlardandır.

Yeniçağ: Azerbaycan’ın televizyon gazeteciliğinin duayeni olarak neden uzun süreden bu yana büyük ekranlarda değilsiniz?

Muharremli: Sunucu olarak ekranlarda gözükmemem biraz zamanın, bir nebze de televizyonların talep ve koşullarıyla ilintilidir. Beş-on sene öncesiyle kıyaslandığında bizim televizyonculuk alanımızda ilginç bir yozlaşma söz konusudur. Derin entellektin hâkim olduğu yorum programlarının sayısı azaldığı gibi bir süre öncesine kadar nispeten bağımsız sayılabilecek insanların şimdi kendilerini frenlemesinin yanısıra TV kanalları propaganda borazanlarına dönüşmüş durumdadır. Bazı kanallarda bakabileceğimiz yayınların olmasına rağmen genel olarak seviye yerlerde sürünüyor. Sonuçta TV kanallarından büyük ölçüde ümidini kesmiş faal sosyal kesim sosyal medyaya yönelmiş durumdadır. Burada özellikle YouTube’un sağladığı özgürlüğü ve eşit fırsatları vurgulamak isterdim. İnsanların kendi düşüncelerini ifade etmelerinin daha hızlı alanları da mevcuttur ve bunların kullanılması herkes gibi beni de sevindiriyor. Bu mecradaki arayışların derinleşmesi hepimizin yararınadır. Kendimle ilgili olarak TV çalışmalarından tamamen uzaklaşmadığımı söylemem gerekir. YouTube kanalımın izleyici sayısı her geçen gün arttığı gibi Presklub TV’nin Genel Yayın Yönetmeniyim.

Yeniçağ: Bağımsız medyanın yok düzeyinde olduğu bir yerde gazetecilerin çoğunluğu görüşlerini sosyal medya üzerinden ifade etmek zorunda kalmıştır. Bu durum Azerbaycan’ı nereye götürüyor?

Muharremli: Bağımsız medyanın baskı altında tutulduğu ülkelerin çoğunda toplumun ihtiyacı olan bilgiler sosyal medya üzerinden paylaşılıyor. Yani bağımsız medyanın çalışma alanında olması gereken konuların toplumla paylaşılması görevini sosyal medya üstleniyor. Gazetelere ve ekranlara, radyolara eli ulaşmayan insanlar da sesini duyurmak için aynı yoldan yürümek zorunda kalıyor. Bu durumun ülkeyi nereye götürdüğünü bilemiyorum ancak bildiğim husus şu ki, toplumun aynası olmayan medya, güvenilirliği olmayacağı gibi bilgi güvenliği bakımından da bir sürü sıkıntılara gebedir. İşte bundan dolayı ülke vatandaşlarının sadece sosyal medyaya muhtaç kalmasının doğru olmadığına inanıyorum.

Yeniçağ: Duayen bir televizyon gazetecisi olarak Azerbaycan’da medyanın geldiği noktaya ilişkin neler söylemek isterdiniz?

Muharremli: Her bir toplumun geleceği onun medyasının özgürlüğüyle doğrudan ilintilidir. Bu toprakların ilk matbu kurumu 22 Temmuz 1875’te ışık yüzü görmüştür. Ekinci(‘Çiftçi) isimli ilk gazetemizin imtiyaz sahibi Hasan Bey Zerdabi basını ‘Vilayetin aynası’ olarak nitelendirmişti. Medyanın özgür olması yönetimlerin müdahale etmemesiyle ilintilidir. Azerbaycan’ın hatası yönetimin medyayı kendi istediği gibi dizayn etmeye çalışmasıdır. Bunun için üç sene önce kurulmuş Medya Ajansı belirli noktalara müdahalede bulunarak iyileştirme yapmasına rağmen genel durumun tatmin edici olmadığını herkes biliyor ve görüyor. Oysa iyileştirmenin yolları bellidir, dünya çapında aynıdır, kategorialdır. Medya kurumları şirket olarak kurulmalı, reklam pazarından alacağı paydan masraflarını karşılamalı ve vergisini ödemelidir. Yönetimin bu evrensel kendi istediği şekli alması asla medyanın gelişmesine destek niteliği taşıyamaz.

Yeniçağ: Gazetecilerin haklarını savunması gereken kurumların durumuna ilişkin neler söylemek isterdiniz?

Muharremli: Geçtiğimiz yüzyılın 90’lı yıllarında bu kurumlar ciddi çalışmalar içerisindeyken gazetecilerin haklarının çiğnendiği sıralarda seslerini yükseltiyor, çeşitli eylemlerle mücadele ediyorlardı. Şimdi ise bu kurumlar devletin finanse ettiği Medya Ajansı’ndan projeler alarak asla ses çıkarmadan o projelerin gereğini yerine getiriyorlar.

Yeniçağ: Bir bilim ve eğitim dalı olarak iletişim eğitiminin durumu nedir? Gelip Türkiye’de iletişim okuyanlar var. İş bulabiliyorlar mı?

Muharremli: Bakü Devlet Üniversitesi’nin ilgili fakültesinde gerek bilim ve gerekse eğitim alanında belirli işler yapılıyor. İletişim alanında bilim insanı titri taşıyanların sayısı giderek artıyor, mezun adını alanlar büyük hayallerle yola çıkıyorlar. Bunlar iyidir ancak maalesef bilim alanında basın tarihi dışında farklı alanlarda çalışmalar yapılmıyor. Yani dünyanın geldiği bu kadar gür bir aşamada biz basın tarihimizi araştırma dışında bilimsel çalışmaların içine girmiyoruz. Düşünebiliyor musunuz, doktora tezleri kaleme alınıyor ancak konu içerikleri ve tezlerin yazılma amaçları belli olmuyor. İçerikler yazanların kendilerine göre ‘çağdaşlık’ saydığı terminolojilerle örtbas ediliyor. Eğitim işine geldiğimizde evet, burada da bazı ilerlemeler söz konusudur, ancak işin pratiğine gelindiğinde bir sürü sıkıntıyla karşılaşıyorsunuz. Bugün bazı internet sitelerinin ve TV kanallarının üniversitede iyi yetişmiş mezunlar istemesine rağmen bunun layıkıyla yapıldığını maalesef söyleyemiyoruz. Öğrencilerin üçüncü sınıftan kendilerini yetiştirmeleri gerekir. Bu bağlamda ümidimizi genç öğretim görevlilerimize bağlamış durumdayız. Türkiye üniversitelerinin iletişim fakültelerinden mezun olmuş gençlerimiz de farklı bir ümit kaynağımızdır.

Yeniçağ: Basın özgürlüğü bakımından Azerbaycan hep dünyada en alt sıralarda oluyor. Bu durumun düzeleceğine inanıyor musunuz?

Muharremli: Maalesef basın özgürlüğü alanında bizde belirli sorunlar mevcuttur. Özellikle gazetecilerin meslek dışı suçlamalara maruz kalarak tutuklanmaları. Bu, çok acılı bir durumdur. Azerbaycan da basın özgürlüğü de o özgürlüğü istismar edenlerin varlığı da gerçek durumdur. Profesyonel ve özgür medyanın olmadığı bir yerde vatandaşların sosyal medyadan kendi seslerini yükseltmeleri normal durumdur. Sorun yöneticilerin profesyonel eleştirilere sabırlı yaklaşmamalarından kaynaklanıyor. İşte bu tahammülsüzlük hep sorunların ortaya çıkmasına neden oluyor. Azerbaycan’daki sorunları Türkiye’nin medya ortamında da görüyoruz. Basın özgürlüğü alanındaki olguları değerlendirmeye tabi tutarak reytingler oluşturan uluslararası kurumların Türkiye ve Azerbaycan için aşağı yukarı aynı olguları kullandığını görüyoruz. Yani önyargılı yaklaşım.

Yeniçağ: Şahsiyet olarak fikir ve düşünce ortamının iyileşmesi için yaptığınız girişimler herhangi bir iyileşmeye doğru götürüyor mu?

Muharremli: Demokratik sistem oluşumu özgür medyanın olmasını istiyor, demokrasiyle yönetilen dünya ülkelerinin tamamı aynı deneyimi yaşamışlar. Özgür ve objektif medyanın kontrol mekanizması herkesten önce yöneticiler için faydalıdır. Öte yandan toplumun tanıdığı ve saygı duyduğu kişiliklerin önemli konularda görüş beyan etmesi toplum için başka bir faydalı husustur, bunun önlenmemesi gerekir. Aydınlar olarak bizlerin görüş beyan etmemiz mucizeler yaratmayabilir ancak tarihe düşülen notların toplum için emsalsiz değerlere sahip olduğuna arkadaşlarım gibi ben de inanarak konuşuyorum. Aydın insanın en önemli vazifelerinden birinin de tarihte iz bırakmak olduğunu idrak etmemiz gerekir.

Yeniçağ: Sizi Türkiye’nin ünlü televizyon programcısı rahmetli Mehmet Ali Birand ile kıyaslıyorlar. Türkiye’deki meslektaşlarınıza mesajlarınız var mı?

Muharremli: İlginç bir kıyaslamadan dolayı herkese şükran borcum vardır. Rahmetli Birand da diğer vicdanlı meslektaşları gibi Türkiye medyasının gelişmesine çok büyük katkılar yapmış, ekol oluşturmuştur. Türkiye’deki meslektaşlarımı durduğumuz mevziyi daha iyi muhafaza etmemizin gerektiğini ifade ederek selamlıyorum. Günümüzde medyanın beşeri ve kategoryal bir olgu olduğunu kabul etmeyenler derhal bu alandan uzaklaşmalı. Biz dünya çapında el ele verdikçe daha güçlü olacağız.

636e80fa-b1f7-4bf7-83a9-1d15c837c08c.jpg