Bağlantısızlar Zirvesi

Bağlantısızlar Örgütü, Soğuk Savaş döneminin bir ürünü olarak doğu ve batı blokları içerisinde yer almayan ülkelerin 1961’de kurduğu emperyalizm karşıtı sol tandanslı bir uluslar arası örgüttür. Bağlantısızlar Harekatı (Non -Aligned Movement ) zamanın en ünlü emperyalist karşıtı devlet ve hükümet başkanlarının inisiyatifi ile kurulmuştur. Bu nedenle de batıya yani kapitalist dünyaya hep mesafeli olmuştur. Kurucu liderlerden bazılarını not edersek ne demek istediğimiz daha iyi anlaşılır, Yugoslav Devlet Başkanı Joseph Tito, Mısır Devlet Başkanı Cemal Abdul Nasır, Hindistan Başbakanı Jawaharlar Nehru, Endonezya Bağımsızlık Harekatı lideri Ahmet Sukarno ve Gana Devlet Başkanı Kwame Nkruma’yı  belirtmemiz mümkündür.  Bağlantısızlar Grubu bugün itibariyle 120 üye 17 gözlemci ülkeden oluşmaktadır. Dünya nüfusunun yaklaşık yüzde 60’ına sahiptir. Demokrasi, insan hakları ve hukukun üstünlüğü gibi çağdaş kavramların gönüllü olarak ihmal edildiği, tamamına yakının yoksul olduğu ülkelerdir.
Bağlantısızlar Harekatı Örgütü, İran’ın başkenti Tahran’da 30-31 Ağustos 2012 tarihinde 16. Zirvesini gerçekleştirdi. Bu toplantıdan gerek orta doğu, gerekse uluslar arası ilişkiler açısından bazı sonuçlar çıkartmak mümkündür. Bağlantısızlar Harekatı’nın Birleşmiş Milletler’den (193 üyesi vardır) sonra bünyesinde en fazla üye barındıran siyasi bir örgüttür. Her toplantısı uluslar arası camia da yankı bulur. Ancak güçlü ve etkin ülkeler olmadığı için dünyanın gidişatında belirleyici rolleri yoktur. İran, örgütün dönem başkanlığını Mısır’dan üç yıllığına devralmak üzere örgütün geleneği gereği kendi başkentinde Mısır yönetimi tarafından organize edilen zirvede, uluslar arası çıkarlarına alet etmek için önemli bir gayret içinde olmuştur. Kısmi bir başarı elde etse de birçok beklentisine yanıt bulamamıştır. İran’ın en önemli amacı batının uyguladığı politik ve ekonomik ambargonun tesirini azaltmak ve izolasyonunu kırmaktır. Ancak bu ülkelerin Hindistan gibi birkaç ülke hariç İran’ın ihtiyaçlarını karşılama kapasiteleri yeterli olmadıkları gibi başta ABD, İngiltere ve Fransa gibi ülkeler olmak üzere örgütün üyeleri batılı kalkınmış ülkeleri kızdırmaları çok zordur.
İran, Venezüella ve Mısır ile birlikte bir  “Bağlantısızlar Troykası” yaratarak uluslar arası desteği ve bağlantıyı daim kılmak istemektedir. Petrol ve gazını satmak, nükleer politikalarına destek bulmak, ihtiyacı olan teknolojik ve diğer ürünleri tedarik etmek İran için çok önemlidir. Mısır’ın İslamcı yeni devlet başkanı Muhammed Mursi’nin zirve vesilesiyle İran’ı ziyaret etmesi hem çok önemlidir hem de İran için bir başarıdır. Mısır’ın İsrail ile 1979’da imza ettiği antlaşmadan beri kopuk olan iki ülke ilişkisi de tekrar başlamış oldu. Bu ziyaret her ne kadar uluslar arası bir toplantı için de olsa oraya dışişleri bakanını da gönderebilirdi. Mursi, Bağlantısızlar Zirvesi’nde yaptığı konuşmada İran’ın politikalarını dolaylı olarak eleştirmiş ve Suriye yönetimine özellikle Esad’ın halka karşı uyguladığı şiddeti kınamış ve halkın özgürlük taleplerini desteklediğini açıklamıştır. Bu tutum da Esad rejimini destekleyen İran’ı çok rahatsız etmiştir. Benzer bir rahatsızlığı da Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Ban Ki Moon vermiştir. Basın, ABD ve İsrail’in Ban Ki Moon’a İran’a gitmemesi yönünde telkinde bulunduğunu, Genel Sekreterin de buna rağmen Tahran’a gittiğini yazmıştır. Bu kesinlikle doğru değildir. ABD ve İsrail istemeseydi Moon gidemezdi.
Mursi’nin konuşmasında dikkatten kaçan Şii-Sünni anlayışında sorun olan ilginç bir ilahiyat çekişmesi de vardı. Bazı Şii din adamlarının Hz. Ebubekir, Hz. Ömer ve Hz. Osman hakkında olumsuz konuşmaları bilinmektedir. Bu yaklaşım da dindar Sünnileri rahatsız etmektedir. Mursi konuşmasına  “ Allah’ım önderlerimiz Hz. Ebubekir, Hz. Ömer, Hz. Osman ve Hz. Ali’den razı ol. Peygamberimiz Hz. Muhammed’e (sas), Ehl-i Beyt’ine ve sahabesine rahmet eyle. Onların makamını yücelt” diye başlayarak Şii ulemalara gönderme yapmış ve İslamcı Sünnilere de  “gördüğünüz gibi İran’da bile Sünni İslamcı tavır ve anlayışını sürdürüyoruz” mesajı  göndermiştir.
İran’ın dini lideri Hamaney ise zirvenin açış konuşmasında nükleer, kimyasal ve benzeri silahların elde edilmesinin İslam dinine göre büyük günah olduğu, dünyayı birkaç batılı diktatör ülkenin yönettiği, BM Güvenlik Konseyinin düzeninin değişmesi gerektiği ve Siyonist İsrail’in Amerika’yı dünyada nefret edilen bir ülke haline getirdiğini belirterek İran’ın klasik tutumunu sergilemiştir. Yalan da değil hani.

Yazarın Diğer Yazıları