Bilinçli Kaos!

Bilinçli Kaos!

Yargıtay 3. Ceza Dairesi'nin Anayasa Mahkemesi kararını tanımaması ve Anayasa Mahkemesi üyeleri hakkında suç duyurusunda bulunması, hukukla izah edilemez. Konu, Can Atalay'ın hak ihlali kararına rağmen serbest bırakılmamasını aşmış, bir devlet krizine dönüştürülmüştür. Bilerek ve isteyerek... Cumhurbaşkanlığı danışmanları, Yargıtay 3. Ceza Dairesi kararını savunuyor. Oysa Anayasa'ya göre Cumhurbaşkanı, Devlet Başkanı sıfatıyla Türkiye Cumhuriyeti'ni ve Türk Milleti'nin birliğini temsil eder; Anayasanın uygulanmasını, Devlet organlarının düzenli ve uyumlu çalışmasını temin eder...

Yargı içinde bir kriz var ama Cumhurbaşkanı, devletin organlarının düzenli ve uyumlu çalışması için herhangi bir adım atmadı... Öyleyse hukuk sisteminde kaos yaratmanın bir hedefi var! O da büyük ihtimalle Anayasa işlemiyor gerekçesiyle Yeni Anayasa dayatmasında bulunmak olabilir. Halk, iktidarın veya muhalefetin, Yeni Anayasa söylemlerini bugüne kadar umursamadı... Çünkü Yeni Anayasa yapmanın, mevcut devleti yıkıp yeni bir devlet kurmak ve Türk topraklarında Türk egemenliğine son vermek demek olduğunu çoğunluk bilmiyor. Bir kaos yaratarak "Yeni Anayasa"yı gündeme almak istiyor olabilirler.

***

Bu arada Avrupa Birliği, aday ve aday olmak isteyen 10 ülkeyle ilgili genişleme raporlarını yayınladı. Avrupa Birliği, İsrail-Hamas savaşı konusunda Türkiye'yi kendileriyle uyumlu bir politika takip etmemekle eleştirdi. Bu eleştiri kabul edilemez ama "Türkiye'nin demokratik kurumlarının işleyişinde ciddi eksiklikler var" uyarısında haksız değiller.

Son seçimlere atıfta bulunulan raporda, “medyada haberlerin tek taraflı verilmesi ve adayların eşit şartlara sahip olmamasının iktidara haksız bir avantaj sağladığı” kaydedildi.

Anayasaya göre yetkilerin Cumhurbaşkanlığı düzeyinde merkezileştirildiği, yürütme, yasama ve yargı arasında sağlıklı ve etkili bir kuvvetler ayrılığı sağlanamadığı eleştirisi yapılan raporda, etkin olmayan denge ve denetleme mekanizması yüzünden yürütme organının demokratik olarak yalnızca seçimler yoluyla hesap verebilir hale geldiği saptamasında bulunuldu.

Sivil toplum konularında da ciddi gerilemenin devam ettiği ifade edilen raporda, “Sivil toplum kuruluşları artan baskıyla ve faaliyet alanlarının daralmasıyla karşı karşıya kaldı; bu durum ifade, örgütlenme ve toplanma özgürlüklerinin kısıtlanmasına neden oldu.” denildi.

"Yargının bağımsızlığı alanında ciddi gerilemenin devam ettiği ve son yıllardaki çok sayıda yargı reformu paketine rağmen yargı sistemindeki yapısal eksiklikler giderilmediği" eleştirisi yapılan raporda, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin bazı kararlarının uygulanmamaya devam edilmesinin endişe verici olduğu bildirildi. Rapor, son yargı krizinden önce yazıldığı için o konuda yorum yok ama Avrupa Birliği'nin de bir yargı kaosu fotoğrafı çektiği anlaşılıyor.

***

Devlet organları arasındaki krizi, ülkenin nüfus yapısının değiştirilmesi ve Toplu Konut İdaresi'ne mülkiyete el koyma yetkisi verilmesiyle birlikte düşünmek gerekir.

İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, “Ülkemizde bulunan Suriyelilerin kimlik bilgileri kayıt altına alınmaktadır. Türkiye’de hizmet alabilmek için geçici koruma kimlik belgesi olmalıdır. Bu kişiler dışında olan yabancılar, sağlık hizmetleri de dâhil hiçbir kamu hizmetinden faydalanamamaktadır. Geçici koruma altında olan Suriyelilerin, Türkiye’de doğan çocukları geçici koruma altındadır. Kesinlikle vatandaşlığa alınmamıştır. 2023 Kasım itibariyle Türk vatandaşlığını kazanan Suriyeli sayısı 237 bin 995, 18 yaşını dolduran Suriyeli sayısı ise 156 bin 987” dedi ama Suriyeliler dışında vatandaş yapılanların sayısını açıklamadı... Milyonlarca insan ne olacak, o konuya da girmedi...

Nüfus kaosu ve mülkiyet kaosunun ardından yargı kaosu geldi... Bütün bu kaoslar, devleti rayından çıkarmak için bilinçli olarak körükleniyor...

Türk Milleti, Atatürk’ün vasiyeti olan gençliğe hitabeyi tekrar tekrar okumak ve gereğini yapmak durumundadır.

Yazarın Diğer Yazıları