Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
İsrafil K.KUMBASAR

İsrafil K.KUMBASAR

Bir milletin namusu yerde mi kalacak?

Balık hafızalılar sınıfına dahil olmadıysanız eğer, mutlaka hatırlamanız gerek. ‘Türk’ milli çalgısı dombra eşliğinde seçim kampanyasını başlatan AKP iktidarı, son hafta ‘Türk bayrağını’ konu alan çarpıcı bir reklam filmini vizyona sokuyordu.
Film, bayrağın ‘karanlık bir el’tarafından direkten indirilmek istenmesiyle başlıyordu.
Fonda Tayyip Erdoğan’a benzer bir sesin okuduğu İstiklal Marşı yükselirken, ‘bayrağa uzanan eli’ gören vatandaşlar, memleketin dört bir yanından adeta bir sel gibi dalga dalga göndere doğru akın ediyorlar.
Gönderin etrafında etten bir kule oluşturan vatandaşlar, düşmekte olan bayrağı yakalayıp yeniden ‘ait olduğu yere’ geri çekiyorlardı.
Eminiz ki, ‘milli’ duygularını kabartan o filmin cazibesine kapılan birçok kişi, daha bir gün öncesindeki olup bitenleri unutup yeniden AKP’ye oy verdi.
Ne acıdır ki işte o bayrak, kendisini ‘reklam filmine’ alet eden iktidarın yürüttüğü ‘ihanet’ süreci sayesinde bütün milletin gözleri önünde ‘gönderden’ indirildi.
‘Ordu’ ile ‘hükümet’ arasında ‘uyum’ herhalde el ele verip bir devletin ‘egemenlik’, bir milletin ‘namusunun’sembolü olan bayrağın ‘indirilişini’ seyretmek olsa gerek.

***

Suratı asık bir şekilde kameraların karşısına geçen BOP Eş Başkanı Tayyip Erdoğan, aynen şöyle kükrüyordu:
- “Şimdi çıkacak birisi, garnizonun duvarını aşacak. Türk bayrağını indirecek, o bayrağı indirirken o görevliler seyredecek. Neymiş? Çözüm sürecini sekteye uğratmayalım. Ne demek ya? O bayrağı indireni, neyse alacaksın, indireceksin, gereğini de yapacaksın. Yapmıyorsan sorumlusun. Herhalde ben Ankara’dan gelip de o bayrağı indireni indirmeyeceğim.” 
Ve ekliyordu:
- “Askerin, polisin bahanesi olmaz. Orada bulunan askerdi, komutandı, hepsi bunun bedelini ödeyecekler. O bayrağı indiren de indirten de hesap verecek.” 
Sanırsınız ki ‘iktidarın’ başındaki kişi değil de, ihanet politikalarını kıyasıya eleştiren bir ‘muhalefet’ partisinin sözcüsü konuşuyor.
Utanç içerisinde istifayı basıp ‘inzivaya’ çekilmek yerine, adeta azgın hırsız ev sahibini bastırır misali, karşısındaki insanları ‘ahmak’ yerine koyarak ‘zeytinyağı’ gibi su yüzüne çıkmaya çalışıyor.
Eskilerin  “pişkinliğin dik alası”  diye tarif ettikleri ruh hali herhalde böyle olsa gerek.

***

Askerin neden o haini ‘alnının ortasından’ nallamadığına ilişkin soruların cevabını Bülent Arınç, şöyle ağzından kaçırıyordu:
- “Hükümetin iradesine bağlılık.” 
Terörle mücadele yerine ‘müzakereyi’ benimseyen, ‘açılım’adını verdiği ‘çözülme’ projesini sürdürmekte inat eden Tayyip Erdoğan, perde arkasında yapılan ‘al gülüm ver gülüm “ pazarlıkları doğrultusunda askeri sahadan çekerek kışlalara hapsetti.
Orduya kurulan kumpasın ‘savcılığına’ soyunan, ‘kozmik odaya’ kadar girip generallerin neredeyse ‘üçte birini’ kodese tıkanlara alkış tutan Erdoğan’ın kurduğu ‘korku’ imparatorluğu sayesinde memlekette artık ‘inisiyatif’ kullanabilecek şerefli bir komutan dahi kalmadı.
Cümle alem biliyor ki, askerin açtığı ateş sonucu birkaç hain ölmüş olsaydı eğer, ilk önce iktidar muhibbi ihanet çeteleri taarruza geçip ” Efendimizin önünü kesmeye çalışıyorlar “ diye tepinmeye başlayacaklardı.
Peki ya sonra?
Lice’de daha bir gün önce ‘kendilerini korumak’ için eylemcilerin üzerine ateş açan jandarmaların silahlarına nasıl el konulduğunu görmediniz mi?
Terörle ‘etkin mücadele’ yürüten askerlerin başına gelenleri ne çabuk unuttunuz?

***

Eminiz ki o bayrak, bir milletin yeniden ‘titreyip kendine dönmesine’ vesile olacak.
Türk milleti, yeniden ‘bendini’ çiğneyip aşarak, o bayrağı düştüğü yerden kaldıracak, o bayrağın indirilişine ortam hazırlayanları cehenneme gönderecek.
Bayrak, bir milletin namusudur.
Namus asla ‘yerde’ kalmaz.

Yazarın Diğer Yazıları