Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Yavuz Selim DEMİRAĞ

Yavuz Selim DEMİRAĞ

Boraltan Köprüsü rivayetleri...

Tarih bilimi belgeye dayanır. Tarihte gerçekleştiği iddia edilen, belgesi olmayan konulara ancak rivayet, söylenti denir. Bunların hikayesi, romanı yazılır, filmi çekilir ancak "Belgesel" özelliği taşımaz. Canım memleketimde Kanuni Sultan Süleyman''ın, oğlu Mustafa''yı boğdurması televizyon dizisinden öğrenildi. Fesli Kadir''den tarih öğrenenler halen "Lozan''daki gizli maddeler"den dem vurmaktan geri durmuyor. Ortak özellikleri Cumhuriyet ve Atatürk düşmanlığı olan bir takım dinbazlar, kendilerine göre din oluşturdukları gibi tarihin televolesini yazmaktan vazgeçmiyor. Akademisyen unvanlı yalaka tayfası, utanmadan, arlanmadan camilerin geneleve dönüştürüldüğünü bile yumurtladılar. Akıl değil nakil geleneğinden gelen siyasiler de yıllarca yutturulan rivayetleri vatandaşa tarihi gerçek olduğunu iddia edenler gülünç duruma düşüyor. Ancak tıpkı "Mars''a duble yol yaptık desek, inanacak kitlemiz var" diyen Damat''ın itirafı gibi, geçmişten bu yana binlerce örneği vardır. Siyaset dünyasının duayeni Hüsamettin Cindoruk''un, "DP döneminde İsmet İnönü''nün asker kaçağı olduğunu söyledik. Seçmenin bir bölümü buna inanırdı" sözleri memleket gerçeği ile yüzleşmemizi sağladı.

Henüz NATO''ya üye olmadan Kore''ye asker gönderen Türkiye''ye son kullanma tarihi geçmiş "Buzağı maması"nı, süt tozu diye yutturup, nakliye parasını ödeten ünlü ''Amerikan Yardımı''nın adı "Maraşel Yardımı" olarak adlandırıldı. Zira ABD Başkanı Marshall''ın adını bilenlerin oranı yüzde 20 bile değildi. Eğitim seviyesi konusu ayrı. O''nu da ileride yazacağım.

Emperyalizmin ileri karakolu haline dönüştürülen Türkiye''mizde türkülerimize bile el attılar. "Zeytinyağlı yiyemem aman, basma da fistan giyemem aman" sözleri ile uydurulan türkünün amacı vatandaşımızı, sağlıklı zeytinyağı yerine mısır ve margarin yağına yönlendirmekti. Nazilli''de Cumhuriyetin kurduğu Basma Fabrikası''nın ürettiği yerli kumaş yerine sağlıksız ithal kumaşı özendirmekti.

"Soğuk Savaş Dönemi"nin karanlığı henüz aydınlatılmış değil. Sovyetler Birliği ve komünist karşıtlığı adına üzerine din sosu eklenen tatlar ile bilime, sanata, tarihe de savaş açıldı. "Boraltan Köprüsü Katliamı" denilen rivayet de bunlardan sadece biridir. 1977''de Cüneyt Arkın''ın başrolünde oynadığı, Esir Türkler temalı "Güneş Ne Zaman Doğacak" adlı sinema filminin konusu da Boraltan Köprüsü faciasını anlatır. Bu film yüzünden Kahramanmaraş''ta sinema bombalandı. Alevi-Sünni çatışması körüklenerek yüz kızartıcı katliam yaşandı. Pentagon''un "Yeşil Kuşak Projesi"nden o yıllar haberdar olmadığımız için bizim kuşak da bu rivayetlere inandı. Hamasi duygular yüzünden halen buna inananların sayısı hiç de azımsanmayacak ölçüde.

"Boraltan Köprüsü" adlı romanın yazarı, değerli ağabeyim Alper Aksoy bu satırlara kızacak. Ancak Aksoy edebiyatçıdır. Azerbaycan''da 95 yaşında bir kişinin bu olayı anlattığını söyler. Sonuçta anlatım. Tarihî belge var mı? Yok! Oysa Uluslararası ilişkilerde mutlaka resmî yazışmalar vardır. Sovyetler henüz dağılmadan sınırdaki görüşmelere tanık olan biri olarak, tutanakları, imzalı belgeleri gördüm. Sınırın SSCB tarafına 3-5 koyun geçmiş, bu tarafına 2 tane inek geçmiş. Bunlar sınır karakollarında karşılıklı tutanak ile imzalanır. Bulunduğunda tutanakla iade edilir. Belli bir süre bulunamayanlar için de yine imza ile bulunamadı denir. Akli dengesi yerinde olmayanların kayıplarında da aynı belgeler geçerlidir. Mülteci veya sığınmacıların iadesi ise TBMM''de karar altına alınır. İkinci Dünya Savaşı sonrası Türkiye''ye sığınan Rus ve Alman askerleri Yozgat''ta kurulan kampta bir yıldan fazla tutulmuş. Daha sonra gitmek isteyenler anlaşmalarla gönderilmiş. Bir bölümü ki çoğunluğu Özbekistan, Kırgızistan, Azerbaycanlılar Türkiye''de kalıp, Türk vatandaşlığına alınmıştır.

Her fırsatta "CHP zihniyeti... Tek partili dönem... İnönü devri" tanımlaması ile rivayetleri gerçekmiş gibi anlatan Recep Tayyip Erdoğan, geçtiğimiz günlerde AKP Grubunda şöyle seslendi:

"1945''te 146 Azerbaycanlı aydın Stalin zulmünden kaçıyor. Aras Nehri üzerinden Boraltan Köprüsü''nü geçiyorlar ve Türkiye''ye sığınıyorlar. Azeriler öz gardaşlarının yurduna gelip, öz gardaşlarıyla kucaklaşıyor. Stalin bu Azerilerin derhal iade edilmesini istiyor. Dönemin CHP hükümeti, Aras Nehri''nin kenarındaki karakola telgraf çekiyor. İnönü başında o zaman ve mültecilerin iade işleminin gerçekleşmesini istiyor. Boraltan Köprüsü''nü geçen Azeriler, köprünün hemen karşısında Türk askerlerinin, Türk subaylarının gözleri önünde elleri bağlanmış olarak infaz ediliyor. Karakol Komutanının bu elim manzara sonrasında intihar ederek canına kıydığı söyleniyor."

Erdoğan''ın son kelimesine dikkat çekmek istiyorum. "Söyleniyor..." Zira Genelkurmay arşivlerinde de TBMM arşivlerinde de böylesi bir olayın belgesi, yazışması yok. Alper Aksoy romanı yazdı. Adı üzerinde roman... Ne Azerbaycan ne de SSCB arşivlerinde ne de intihar ettiği uydurulan karakol komutanı ile ilgili tek satır belge var. Rivayet yani. Erdoğan "CHP dönemi, İnönü zamanı" iddiasına CHP''den cevap gelmediği için bazı dostlar eleştiri getiriyor. Büyüklerimiz boşuna "Zırva tevil götürmez" dememiş. Bir başka deyim ile "Boş ve gereksiz konuları göründüğünden farklı anlamlarla gündeme getirmek doğru bir hareket değildir..." İlgililere duyurulur.

 

Yazarın Diğer Yazıları