Habertürk''te yer alan bilgilere göre, Cupriavidus Metallidurans adlı bakteri metalleri çürüttükten sonra yan etki olarak altın elementi oluşturuyor. Birçok element gibi altın da kimyasal bir döngüden geçiyor. Tepkimeye uğrayarak değişikliğe uğruyor.
Bu süreçte bakterilerin önemli bir rolü vardır. Hatta bilim insanları altın tepkimeye girerken ölümcül derecede zehirli bileşiklere maruz bırakabileceğinin altını çiziyor.
ZEHİR YAYILIYOR
Zehirli sürece eşlik eden bakterilerden birisi de ''C. Metallidurans''. Bu bakteri ilk olarak 1976 yılında keşfedildi ve 2009 yılında önemli bir özelliği ile gündeme geldi.
Michigan Eyalet Üniversitesi Mikrobiyoloji ve Moleküler Genetik Bölümü’nden Prof. Kazım Kashefi ve Do. Dr. Adam Brown, ''Cupriavidus metallidurans'' bakterisi ile doğada bulunan ve hiçbir maddi değeri olmayan altın klorürü bir araya getirerek çalışma yürüttü.
SAF ALTIN ÜRETİYOR
''Cupriavidus metallidurans'' bakterisi etrafında çok fazla bakır elementi algılarsa “CupA” adlı verilen ağır zehirli metalleri ortaya çıkarıyor ve enzim salgılıyor.
Bu sayede ortaya neredeyse saf altın diyebileceğimiz element ortaya çıkıyor. Bakteri siyanür ve klor gibi toksik ağır metalleri bünyesinden atarken zehirli kimyasallar kullanıyor ve altını da rafine ederek bırakıyor.
Bilim insanları, bu bakterilerin klorür dolu olan bir gemiyi sadece birkaç hafta içerisinde saf altına dönüştürebileceğini söylüyor. Bakteri her ne kadar güzel bir haber gibi gözükse de bakterilerin ürettiği saf altını işlemek çok zehirli bir ortamı yanında getiriyor.
Bilim insanı Dietrich H. Nies’a göre bakır ve altın yan yana gelince göründüklerinden daha zehirli bir hal alıyor.
