Büyüyen Ermeni yalanı / Prof. Dr. İbrahim Öztek

Büyüyen Ermeni yalanı /  Prof. Dr. İbrahim Öztek
Amerikan başkanı ister soykırım, isterse büyük felaket desin ne fark eder?

Ne diyecek diye her yıl ağızlarına bakıyoruz. Bu yıl, Korona seslerini kesti.

Kazım Karabekir Paşa; Ermeni mezalimi için, Allah benim gördüklerimi kimseye göstermesin. Bunca savaşlar yaşarım ama Ermenilerin katlettikleri masumların halleri gibi hiçbir vahşet görmedim diyor. Bu vahşeti Karabağ’da ve Hocalı soykırımında da görmedik mi? Hamile bir kadının karnı baştan başa yarılıyor ve karnından çıkan çocuk kız mı, erkek mi iddiasına giriliyor. 13 yaşındaki bir kız çocuğunun diri diri derisi yüzülüyor ve kaç dakika içinde öleceği hesaplanıyor. Üstelik bunu yapan bir doktor. O ve sonradan Ermenistan devlet başkanı olan bu harp suçluları, maalesef bu suçları tüm dünyanın gözleri önünde işlemelerine rağmen yargılanmamışlardır.

1915 yılı, birinci dünya savaşının en kanlı günlerinin yaşandığı bir tarihtir. Osmanlı Devletini yok etmeye kararlı olup, toprakları üzerinde var olan petrole sahip olma niyeti ile hareket eden hakim güçlere karşı Osmanlı tam 15 cephede birden savaş vermiştir. Bununla beraber, Osmanlı tebası, yani Osmanlı devleti üzerinde bin yıldır yaşayan, Osmanlının milleti sadıka (sadık millet, has evlat) dediği Ermeniler ihanet etmiş kendi devletlerine başkaldırmışlardır. Osmanlı devletini sırtından hançerlemiştir. Osmanlı devletinin halkı olan Ermeniler, başlarında Ermeni asıllı Osmanlı milletvekilleri, bürokratlar ve papazlar olmak üzere Osmanlı devletine karşı isyan etmişlerdir. Bu isyanlarda zamanın başkenti olan padişahın oturduğu İstanbul’da çıkardıkları isyanlardan, Van bölgesindeki isyanlara kadar hepsinde silahlı çeteler halinde, erkeği askerde olan, ölüm kalım savaşı veren Türk ve Müslüman halkı katletmişlerdir. Anadolu köylerinde İnsanları ahır, samanlık ve camilere doldurarak diri diri yakmışlar, yapmadıkları işkence bırakmamışlardır. Ayrıca Arabistan, Irak, Filistin ve Süveyş bölgesinde savaşan askerlerimizin ikmal yollarını keserek, cephane ve yiyecek gitmesini engellemişlerdir. Hatta 1905 yılında Sultan Abdülhamid’e bombalı suikast düzenlemişlerdir. Bunun üzerine 24 Nisan 1915 günü çıkarılan bir kanunla Ermeni hainler tutuklamış, bulundukları yerlerden, yine Osmanlı devletinin bir başka bölgesi olan Suriye’ye göç ettirilmişlerdir.  

Bu göç sırasında da başlarına muhafız konmuş, karınları doyurulmuş, hastaları bakılmış, hatta gittikleri yerlerde ekecekleri tohumuna kadar kendilerine verilmiştir. Ermeniler bu göç tarihini; Türkler 24 nisan 1915 de Ermenilere soykırım uyguladı şeklinde dünyaya büyük yalan olarak yaymışlardır. Dünyanın pek çok ülkesinde 130 kadar bizim aleyhimize sözde soykırım anıtları dikmişlerdir. 2005 yılında Los Angeles üniversitesinde düzenledikleri bir konferans afişine akla gelmeyecek düzmece resimlerle Atatürk’ü monte etmişlerdir. Amerika’da 40 kadar eyalet ve dünyada da 30 kadar devlet bu yalana destek vermektedir. Bu ise bunları yok hükmünde saymak ve elçimizi geri çekeriz diyerek kendimizi avutmaktayız.

Halbuki; Büyük savaşta Erzurum’da bulunan Amerikan komseri General James Guthrie Harbord ve Osmanlı devleti Alman komutanlarından Orgeneral Paul Bronsart Von Schellendorf ve ogünleri yaşayan Rus ve Fransız subayların raporları tamamen Ermeni cinayet ve katliamlarını anlatmaktadır. Daha sonra Amerikan başkanlarından Reagen’in hukuk danışmanı Bruce Fein, Amerikalı bilim adamları ve yazarlar Stanfort Shaw, Justin Mccarthy, Guenter Lewy, Michael Gunter, Edward Erickson gibi bir çoğu ve Türk bilim adamları Türkkaya Ataöv, Turan Yazgan, Yusuf Halaçoğlu ve Şükrü Server Aya gibi niceleri, birinci dünya savaşı günlerinde Ermenilerin iki milyon Müslüman Türk ve Kürt’ü katlettiğini, soy kırım uyguladıklarını kanıtları ile belirtmektedirler. Bununla beraber Ermenilerin Azerbaycan topraklarında 1905 yılından itibaren katlettikleri  soydaşımız yüz binlercedir.  1923 yılında Bükreş’te yapılan Ermeni kongresinde, Ermenilerin ilk başbakanı Yohannes Kaçaznuni, suçlu bizdik, Osmanlı devletine ihanet ettik demiştir. Lozan antlaşması günlerinde yine Osmanlı paşası olan Ermeni asıllı Bogos Nubar Ermeni kayıplarının göç, savaş ve hastalık sonunda üç yüz bin olduğunu itiraf etmektedir. Mecburi göç ile ilgili olarak işgal kuvvetlerinin Malta’da yargıladığı Paşa ve devlet memurlarının hiç birinin suçlu olmadığı ortaya konmuştur. Peki bu öldürüldüğü iddia edilen Ermeniler mezarlarında mı çoğalıyorlar?

Peki bugün bu büyük yalan niye? Bu yalanla Ermeniler birbirine bağlanıyor ve dünyadan silinip gitmemek için bunu  bir yaşam iksiri olarak kullanıyorlar. Ermenistan’da sayıları giderek yok olan Ermeniler şunu çok iyi bilmeli ki, Ermenistan’da hayat bulmak ve geleceklerini temin etmek için Türkiye ve Azerbaycan’a muhtaçtırlar. Ermenistan’da Ermeni çocuklar halen Türk düşmanı olarak yetiştirilirken, Türkiye’de en az elli bin Ermeni hanım Türk çocuklarına dadılık etmekte ve Ermenistan ekonomisine destek olmaktadırlar.   Biz barış içinde yaşamaktan yanayız Yaşadığımız coğrafyanın kıymetini artırmak istiyorsak, Ermeniler sürdürdükleri büyük yalanı terk ederek, Türk’le el ele vermek zorundadır. Artık bunu anlamalıdırlar.