SAMSUN’DAN ANKARA’YA (1919-1923)

SAMSUN’DAN ANKARA’YA (1919-1923)
SAMSUN’DAN ANKARA’YA (1919-1923)

Samsun’da uzun bir süre kalmak niyetinde değildir

Samsun’da uzun bir süre kalmak niyetinde değildir

 

Böylece, sivil ve askerî otoritelerle sürdürülen bu sıkı ilişkiler sonucu, geniş bir bölgede halkın millî mücadeleye inandırılması ve millî teşkilât kurulması çabaları gelişir. Bu sırada, İstanbul’da İngilizlerin telâşa düştükleri görülür. Nitekim Mustafa Kemal Paşa’nın Anadolu’ya geçişinin yaratacağı muhtemel tehlikeyi önceden sezemediğinden önleyememiş olan Karadeniz Ordusu Başkumandanı General George F. Milne, 19 Mayıs’ta İstanbul’da Harbiye Nezaretine (Millî Savunma Bakanlığı) bir yazı göndererek, "9. Ordunun bir teşkilât gereği lâğvedildiği anlaşılmışken, 9. Ordu kıtalarına bir Genel Müfettiş ve 9. Orduya bir Kurmay Başkanı ile büyük bir kurmay heyetinin niçin Sivas (!)’a gönderilmiş olduğunun anlaşılamadığını..." sorar. Öte yandan; Mustafa Kemal Paşa da, Samsun ve çevresindeki İngilizlerin faaliyetlerini yakından izlemektedir. Örneğin, 20 Mayıs’ta, Samsun’daki İngiliz Askerî Temsilcisi Yüzbaşı Hurst ile "bölgenin genel durumu" hakkında görüşür. Yüzbaşı Hurst, yukarıda sözü edilen General Milne’e gönderdiği 21 Mayıs tarihli raporda, "Kemal Paşa, 19 Mayıs’ta buraya (Samsun) geldi; sükûneti korumak amacı ile, bir denetleme gezisi için iç kesimlere hareket etmek üzeredir. Kendisi ile, bölgedeki genel durumu görüştüm..." diyor ve buna göre, Mustafa Kemal Paşa’nın davranışlarından henüz kuşkulanmadığı anlaşılıyor.
Buna karşılık Mustafa Kemal Paşa, güvenilir kaynaklardan aldığı haberleri değerlendirerek, 21 Mayıs’ta Harbiye Nezaretine gönderdiği şifreli telgrafta, "Mahallî hükümetin haberi olmaksızın, İngilizlerin Samsun’daki kuvvetlerini artırdıklarını ve bunların bir kısmını memleket içerilerine soktuklarını; böylece, Mütarekename hükümlerine aykırı hareket ederek devletin nüfuz ve varlığını zedelediklerini; kendisinin memlekette asayişi sağlamaya yönelik görevini başarmada zorluğa uğrayacağını ve halkın güveninin sarsılacağını; millî haklarımıza aykırı olan bu gibi tecavüzlerin önlenmesini..." önemle belirtir. Bu durumu ayrıca, Erkân-ı Harbiye-i Umumiye Riyasetine (Genelkurmay Başkanlığı) de bildirir. Aynı gün (21 Mayıs) Erkân-ı Harbiye-i Umumiye Riyesetine ve Sadaret Makamına gönderdiği bir şifreli telgrafta, "Samsun ve çevresindeki asayişsizliğin sebepleri"ni açıklar. O sıralarda, Karadeniz boylarının bir şirin kasabası olan Samsun’da, nüfus çoğunluğu Rumlarda ve Ermenilerdedir. İngilizlerin varlığı hissedilir derecededir. Çevrede Ermeni ve özellikle Pontusçu Rum çetelerinin faaliyetleri de yoğundur. Bu nedenle ve millî mücadele çabalarını daha büyük bir etkinlikle sürdürmek isteyen Mustafa Kemal Paşa, Samsun’da uzun bir süre kalmak niyetinde değildir. 24 Mayıs’ta, Samsun’dan gönderdiği son telgrafında, Harbiye Nezaretine, "Bazı şikâyetlerin ortaya atıldığı bölgelerde incelemelerde bulunmak ve gerekli tedbirleri almak üzere, karargâhını 25 Mayıs’ta geçici olarak Havza’ya nakledeceğini" bildirir. Fakat bundan sonra, yurdun sadece iç kesimlerine yönelecek ve Samsun’a dönmeyecektir.
Havza’daki temasları:
Mustafa Kemal Paşa, karargâhı ile birlikte, 25 Mayıs günü, eski bir otomobil ve birkaç yaylı araba ile Samsun’dan hareket eder; yolu üzerinde Kavak Nahiyesinde birkaç saat dinlenir; halkla ilk temaslarda bulunur. Yolda, dumanlı dağların ve serin akar suların süslediği zengin bir tabiat parçası üzerinde, kafilece hep bir ağızdan söylenen "Dağ Başını Duman Almış..." marşının gönül okşayan melodisini doya doya içine sindirerek, Havza’ya varır. Havza, kerpiç ve ağaç evleri, dik bayırları ile sevimli bir kasabadır; çelikli suların kaynadığı kaplıcaları ile ünlüdür. Mustafa Kemal Paşa, burada, biraz da olsa, dinlenmek olanağı bulacaktır. Ama, çalışmak, her zaman olduğu gibi, ön plânda gelir; hemen halkın içine karışır, memleketin durumunu ve milletçe yapılması gereken mücadeleyi anlatır, kendisini ziyarete gelen eşrafa "hiçbir zaman ümitsiz olmayacağız, çalışacağız, memleketi kurtaracağız" der.
(Devam Edecek)